Hayatımızda en güçlü olan: Ben diyebilmenin gücü

“Sürekli olarak ortamın şartları tarafından engellendim, çünkü ben kendimi dış koşullardan etkilenen bir insan olarak görürdüm. Şimdiyse mevcut koşulları yaratan düşünce tarzımı yönetecek güce sahip olduğumu biliyorum.” Bruce Lee

Bizim başımıza gelenlerdir… Bizim kaybettiklerimiz. Haksızlığa uğradığımız… Bizim için tüm “adaletsizlikler” hazırlanmıştır oysa ki… Diğerlerine verilirken sadece bize verilmemektedir. Neden diye sorgularız çoğu zaman. Neden ben de o şanslı kişilerden değilim? Neden onlar kadar kolayca yürümüyor işlerim?

Neden onlar kadar kolayca sevemiyorum? Neden onlar kadar kolaylıkla kazanamıyorum? Neden istediğim işi bulabilmem, belki de bulduğum durumda da o işe kabul edilebilmem bu kadar imkansız? Oysa ki diğerleri öyle midir? Diğerleri çoktan ve rahatlıkla ilerlemişlerdir bile… Diğerleri elleriyle koymuşlar gibi bulmuşlardır… Diğerleri her daim doğru zamanda doğru yerde olmayı başarabilmişlerdir…

Hayatımızda en güçlü olan: Ben diyebilmenin gücü

Bu kadarla bitmez dünya üzerine “ben” ile birleştirdiklerimiz. Ben dediğimizde kendimizi eş tuttuğumuz değersizlik düşüncemiz vardır, adaletsizlik düşüncemiz vardır, şanssızlık düşüncemiz vardır… Her daim her şeyi berbat ettiğimiz düşüncemiz vardır… Zaten bize kısmet olanın ancak bu kadar olduğu düşüncemiz vardır… Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte soralım istiyorum “ben” demek bu kadar kolay mıdır?

Yani bizler ben kavramını, özümüzü, kendimizi, varlığımızı tek kelime ile “şanssız” yaparız örneğin… “Sevilmeye layık olmayan” yaparız… “Terk edilmiş” yaparız… “Zenginliğe ve bolluğa layık olmayan” yaparız… “Yaşamaya hakkı olmayan” yaparız… O çok istediğimiz işi “alabilmeye” küçücük bir adım olsa da yaklaşamayan yaparız… “Beceriksiz” yaparız… “Varlığının kıymeti olmayan” yaparız… “Kolayca bulunabilir olan” yaparız…

Bugün sizlerle soralım istiyorum, bu ne kadar doğrudur? Bizler ben kadar güçlü bir kelimenin arkasına koyduğumuz inançlarımıza iki dakika da olsa ayırıp bakabiliyor muyuz? Gün içerisinde önümüze çıkanlardan, hayatımızda başımıza gelenlerden başkalarını, dünyayı ve hatta kaderi, Yaratan gücü suçlarken; yani “dışarıda” nedenleri ararken bir kez olsun ben ile neyi birleştirdiğimizi düşünmek aklımıza geliyor mu?

İşte bu yüzden ben ile birleştirdiğimiz her kelime muhteşem bir öneme sahiptir. Hemen bir örnek ile açıklamaya çalışalım. Her sabah uyandığımızda, gün boyunca ve gece yatmadan önce sürekli kendi kendimize tekrar ediyoruz “Ben değersizim…” Ne hissederdiniz? Bir süre sonra ne düşünmeye başlardınız? Hayatınız nasıl şekillendirdi? Verdiğiniz mesajı size gösterecek her şey yolunuza çıkardı değil mi? Siz telefonun bir ucundan sürekli bu mesajı gönderdiğinizde bunu duyan yaratıcı gücün ne yapmasını bekliyorsunuz; buna inanan sizsiniz; ben değersizim…

Bir de farklı bir açıdan bakalım istiyorum şimdi sizlerle, sabah kalktığımızda, gün boyunca ve gece yatmadan önce kendi kendimize tekrar ettiğimiz ve düşündüğümüz tek cümle şu olsun: “Ben çok ama çok sevilmeye, değer görmeye ve mutlu bir hayat yaşamaya layığım, istediğim bu hayatı sonuna kadar hak ediyorum, bu benim en doğal hakkımdır.

Hayatımızda en güçlü olan: Ben diyebilmenin gücü

Sürekli bu mesajı duyarak, bu mesajı hissederek ben ile değerli olmayı, ben ile aşık olmayı, ben ile sevilmeye layık olmayı ve ben ile mutlu bir hayat yaşamayı birleştiriyoruz… Sizce sonuç ne olurdu? Öncelikle yaşam enerjimiz artardı. Sonra karşımıza çıkan herkes bize o “muhteşem” hayatımızın güzelliğini kanıtlayacak şekilde daha da güzel bir enerji verirdi… Telefonun diğer ucundaki Yaratıcı güç ise o verdiğimiz mesajı aldığı üzere ne gerekiyorsa, bize bunu göstermek için elinden geleni yapardı…

Bu yüzden ben ile birleştirdiğimiz her şey hayatımızda böyle bir “sihir” etkisine sahiptir… Ben demek önemlidir, ben demek özeldir, ben demek yaşamdır, ben demek aşktır, ben demek hak etmektir, ben demek doğuştan hakkımız olduğunu bilmektir, ben demek kalp demektir, ben demek başarabilmek demektir, ben demek özellik demektir, ben demek kendimizi kendimizle birleştirebilmektir, ben demek umut demektir, ben demek mutluluk demektir…

Şimdi tam tersine bakalım; ben demek haksızlık görmektir, ben demek güçsüzlüktür, ben demek ezilmektir, ben demek mutsuz olmaktır, ben demek layık olmamaktır, ben demek yalnızlıktır, ben demek talihsizliktir, ben demek layık olmamaktır ve ben demek tabii ki kaybetmektir… Bu son cümleyi okurken bile (ki ben yazarken aynı enerji düşüren etkiyi aldım) eminim ki içinize doğru negatif bir akım oluştu bile…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, “ben” olarak nitelendirdiğiniz, tanımladığınız ve en önemlisi “ben” ile birleştirdiğiniz tüm tanımlarınıza yeniden bakmanızı dilerim. Ben için tanımlamakta olduğunuz her şey (evet yanlış okumadınız her farklı şey) gerçekten önünüze çıkacaktır.

Gelin bugün bir değişiklik yapalım, o muhteşem “ben” için sadece “güzel” inançları tutalım kalbimizde… “Ben” güzel olan, “ben” mutlu olan, “ben” aşk olan, “ben” ben olan, “ben” bolluk olan, “ben” kocaman bir güç olan, “ben” kutsanmış, “ben” iyilikle bürünmüş, “ben” bembeyaza boyanmış ve “ben” Pınar olan, sizi kucak dolusu sevgilerimle uğurluyorum…

 

İlginizi çekebilir: Hayatta karşılık beklediklerimiz: Tüm bunları silmeye hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam