Hayat paylaştıkça çoğalıyor: Koronavirüs günlerinde birlik ve beraberliği hatırlamak

Bir süredir insanlığın başına gelen en kötü felaket diyebiliriz sanırım onun için, Covid-19…

Birkaç aydır tüm dünyayı etkileyen bu virüs ne yazık ki binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açtı. Peki ya geride kalanları hiç düşündünüz mü? Evet binlerce insan bu salgın yüzünden hayatını kaybetti ama hayatta olduğu halde hayatı darmadağın olmuş olanlar?

Mesela sevdiklerini kaybeden insanların yaşadığı acı, ya da bu süreçte kepenk indiren birçok bar, kafe, restoran veya küçük işletmeye ne demeli? Binlerce insan işlerinden oldu sırf Covid-19 dünyamızı ziyaret etti diye.

Bu süreçte belki de en büyük teşekkürü hak eden doktorların yaşadıkları ise apayrı bir olay. Evlatlarını günlerdir göremeyen doktorların özlemi mesela… Yalnızca doktorlar değil elbet, hastane personelleri, eczacılar, belediye çalışanları, temizlik görevlileri, market çalışanları, kargo firmaları ve kim bilir daha aklıma gelmeyen kaç sektör çile çekiyor. Birçoğumuz evlerimizde otururken bizler için sokaklarda hiç durmadan çalışan milyonlarca insan ve onların yaşadıkları…

Bu süreçte kaçının psikolojisi alt üst olmuştur düşünebiliyor musunuz? İşe gittiği halde evine, çocuğunun, anne ve babasının yanına gelen, ailesi ile aynı evde kalan insanların yaşadıklarını tahmin bile edemiyorum.

E tamam da bunun suçlusu kim? Kime atmalıyız bu suçu? Her zaman bir suçlu olması gerekiyor gibi yine buluruz birilerini değil mi? Belki bu süreçte yeteri kadar dikkat etmeyen insanlara, belki de yeterli önlemleri alamayan veya vaktinden oldukça geç önlem alan hükümetleri suçlayabiliriz mesela, illa bir suçlu istiyorsak. Ama bu yazımda suçlu bulmak değil benim istediğim.

Belki söyleyeceklerim biraz ‘Polyannacılık’ gibi de gelebilir bir çoğunuza. Yine de güzel yanlarını düşünmeden edemiyorum bu virüsün.

Güzel tarafı ne olabilir bunun diye bana sinirlenenlere hak verdiğimi söylemek isterim öncelikle. Haklısınız da, çünkü bunca insanı maddi/manevi sarsan bir sürecin güzel bir tarafı yokmuş gibi düşünüyor insan ilk başta. Ama ben yine de söylemeden geçemeyeceğim, dünyanın o kadar da kötü bir yer olmadığını gördüm korona günlerinde. Onu kötü yapan biz insanlarmışız meğer ve güzelleştirmek yine bizim elimizde. Birlik olarak dünyayı daha yaşanabilir bir yere dönüştürmemiz kaçınılmaz bir gerçek. Nasıl mı?

Şöyle ki; korona dünyaya yayıldıktan sonra kaç aç insan doydu bir düşünün. Küçük/büyük fark etmeksizin kaç firma bağışlar yardımlar yaptı ihtiyacı olanlara? Hatta yalnızca firmalar mı? Yüzlerce binlerce insan da elbet teşekkürü hak ediyor bu süreçte yaptıkları desteklerle. Çok klasik olacak ama ‘Hayat paylaştıkça çoğalır’ sözü bir kez daha doğruluğunu kanıtladı her birimize.

Bana sorarsanız onca acının yanında bu virüs bir kısmımıza insanlığını yeniden hatırlattı. Bu dünyada huzurla yaşamak istiyorsak bunu ancak birlikte yapabileceğimizi gördük yeniden.

Korona günleri elbet bitecek. Kim bilir daha kaç can alacak bu dünyadan, kaç kişiyi hayatından edecek bunu ne yazık ki bilemiyoruz. Tek bildiğimiz şey bunun bir süre daha devam edeceği ve daha çok canlar yakacağı. Yalnızca korona da değil, kim bilir hepimizin hayatında daha ne çok acı olacak, dünyayı kaç amansız hatta zamansız felaket vuracak bilemeyiz.

Hatırlamamız gereken şey yalnızca felaketler gerçekleştiğinde değil, en güzel günde de, hiç tereddütsüz, her zaman, elimizden geldiğince, ne kadar olduğu önemli olmadan, ihtiyaçlı insanları hatırlamak ve onların kalplerine dokunmak olacaktır. Yalnız seninle başlayacak olan bu akımın bir gün tüm çevrene yayılacağını görmek seni mutlu etmez miydi? Belki de domino etkisi gibi tüm dünyaya yayılır, kim bilir…

Sağlıklı, huzurlu günler geçirmeniz dileğiyle….

Gizem Okut
1986 yılında İstanbul’da doğdum ve Kıbrıslıyım. 2010 yılında DAÜ’de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ... Devam