“Gerçek verme, açık elle verilendir”

Onu yaparsam, beni sever.
Onu yaparsam, beni onaylar.
Onu yaparsam, yanımda olur,
Onu yaparsam…

Liste yine herkesin hayat filmine göre değişiyor ama şarta dayalı hiçbir verme şekli gerçek kalamıyor ya da çiçeklenmiyor, büyüyemiyor! Geriye dönüp baktığımda listede yazdığım cümlelerin iki tarafında da bulunduğumu itiraf etmem gerekiyor. Şartlı alan da oldum, şartlı veren de oldum! O yüzden diyebilirim ki, gerçek verme halinde, ne alan ne de veren vardır! O bana bunu vermedi, şunu yapmadı gibi cümleler içinde koşturmaya başlıyorsan, biraz yavaşlamanın ve kendini besleyecek yeni kaynaklar yaratmanın zamanı gelmiştir.

Sen kendini doyuramazsan, kimse seni doyuramaz!
Ne yapmayı seversin? Ya da ne yapmaktan zevk alırsın?

Kendinle zaman geçirmekten keyif alamıyorsan, gerçekten birinin bu keyif alamama halinden mutlu olacağını mı düşünüyorsun?
Dışarıya odaklı istediklerini istediğin kaynaktan (burası herkesin film sahnesine göre belirleniyor) almak için koşturuyorsan,
Belki artık biraz koşmayı bırakmalı ve kendini yeniden şarj edecek kaynaklar yaratmaya denemelisin.
Cep telefonlarını bile şarj ediyoruz!
Biraz yalnız kal,
Enerjini dışarıya değil,
Kendine ver!
Cevabı sen biliyorsun!
Sorup durma başkalarına!
Bırak cevaplar belirmeye başlasın!

Çok eski yakın sevdiğim bir arkadaşımla bir süredir iletişim kuramıyorum. Bütün sohbetleri ben başlatıyor ve iletişim kurmak için çaba benden geliyordu. Çabayı bitirdim, arkadaşımı, varlığını halen çok seviyorum ve belki şu durum bir süre sonra başka bir şeye de dönüşebilir ama görünen o ki şu an uzak kalmamız gerekiyor. Her uzak kalış, karşındakine değer vermiyorsun, her çaba da karşındakine çok değer veriyorsun anlamına gelmiyor!

Bir şeyleri ittirdiğinizi hissediyorsanız, yoga pozu, işiniz, ilişkiniz ne olursa olsun, bilin ki o ittirmeye çalıştığınız alan size açılmayacak! Hayatı, ittirerek olduramıyoruz!
Birkaç adım geri gel ve biraz boşluk yarat hayatında…
Gerçekten yalnız kalmaya başladığında herkesin kendine göre,
Kendi kabına göre hep verdiğinin keşfi belirmeye başlıyor.
Kişi, kendine ‘kendi evine’ döndüğünde aslında ne alanın, ne de verenin olmadığı görüyor!
Bahar ayında camı açtığında içeri giren temiz hava gibi aslında…
Ne alan var, ne de veren var!
Sadece bitmeyen bir dans.

İlginizi çekebilir: Yarının peşinde koşmadan burada olabilmek mümkün mü?

Özde Çolakoğlu Yoga Eğitmeni
Çalışma Ekonomisinden mezun oldu. Mezun olduktan sonra metin yazarlığı, editörlük, sosyal medya uzmanlığı gibi farklı alanlarda uzun yıllar çalıştı. 2009 yılında yoga ile tanışmasının ... Devam