X

Gen düzenleme teknolojileri: Gelecekte insanlığın genetik kodunu neler bekliyor?

22 May 2018, Germany, Berlin: A researcher performs a CRISPR/Cas9 process at the Max-Delbrueck-Centre for Molecular Medicine. Photo: Gregor Fischer/dpa (Photo by Gregor Fischer/picture alliance via Getty Images)

CRISPR adı verilen yeni bir biyoteknoloji, ciddi ahlaki soruları gündeme getirse bile, ölümcül virüsleri yenme ve genetik hastalıkları tedavi etme olasılığı sunuyor.

Berkeley’li biyokimyacı Jennifer Doudna, insan genomunu düzenlemeyi mümkün kılan yeni bir teknolojinin icat edilmesine yardımcı oldu. Bu, onu 2020’de Nobel Ödülü sahibi yapan bir başarıydı. Bakteriler DNA’larında, kendilerine saldıran virüsleri tanıyabilen ve sonra doğrayabilen kümelenmiş, tekrarlanan diziler (bilim insanlarının CRISPR dedikleri) geliştirirler. Dr. Doudna ve ekibi, bu sistemi DNA’yı düzenleyebilen bir araç yaratacak şekilde uyarladılar. Bu teknoloji, genetik hastalıkları iyileştirme, daha sağlıklı bebekler yaratma, yeni aşılar icat etme ve insanlara virüslere karşı kendi savaşlarında yardımcı olma potansiyelinin önünü açıyor.

Dr. Doudna’nın bazı konferanslarına katılan genç Çinli bilim adamı He Jiankui ise CRISPR’yi dünyanın ilk tasarım bebeklerini yaratmak için kullandı: Henüz embriyo aşamasında iken, DNA’sı AIDS’e neden olan virüs için reseptör üreten bir geni çıkararak yeniden düzenlenmiş ikiz bebekler ortaya çıktı. Bu durum beraberinde tartışmaları da getirdi.

Kendi genlerimizi düzenleme konusundaki yeni keşfimiz büyüleyici olsa da, rahatsız edici bazı soruları da gündeme getiriyor. İnsanlığı ölümcül virüslere daha az duyarlı hâle getirmek için türümüzü değişikliğe uğratmalı mıyız? Virüslerden korunmak, özellikle yaşadığımız salgının ortasında harika bir nimet gibi görünüyor. Peki ya sağırlıktan kurtulmaya çalışmak ya da uzun boylu bireyler geliştirmek için kullanılmaya başlandığında?

Bu teknoloji, insanlara muhteşem faydalar sunabilir ancak birçok ahlâki sorunu da beraberinde getiriyor. Genetik teknolojiye erişmek ücretsiz değilse (ve asla olmayacaksa), bu durum bireyler arasında eşitsizliği büyük ölçüde artıracak ve hatta insan ırkının kalıcı olarak kodlanmasına mı neden olacak?

Hastalıkların tedavisinden üstün insan tasarımlarına

En az tartışmalı vakaları ele alarak başlayalım: Orak hücre anemisi gibi basit mutasyonların neden olduğu hastalıkları düzeltmek. Mississippi’li bir kadın olan Victoria Gray, geçtiğimiz yıl bazı kök hücrelerini CRISPR ile düzenleyerek etkili bir şekilde tedavi edildi. Elbette bu hiçbir tartışmaya yol açmadı çünkü gen düzenlemesi bir yetişkinin hücrelerinde yapıldı ve gelecek nesillerce miras alınmayacaktı. Şimdilik bu tür tedaviler 1 milyon dolardan fazlaya mal olsa da neden türümüz üzerinde kalıtsal düzenlemeler yapıp, gelecek nesillerden bu hastalığı ortadan kaldırmaya başlamıyoruz?

Bu konuda dikkatli davranmamız gerekmesinin önemli bir nedeni, istenmeyen sonuçların ortaya çıkma riski. Örneğin, kusurlu orak hücre geninin bir kopyasını yalnızca bir ebeveynden alan kişiler hastalığı geliştirmezler, ancak sıtmanın çoğu biçimine karşı bağışıklık geliştirirler. Ancak araştırmacıların orak hücre mutasyonunu düzenlemenin güvenli bir şekilde yapılabileceğini gösterdiğini varsayalım. Bunu yasaklamak için herhangi bir sebep olur mu?

Orak hücre anemisi tedavisi gören David Sanchez, “Bu hastalıktan kurtulmak harika bir şey ancak çocuklarım adına karar vermek istemezdim,” diyor. “Bu hastalık beni ben yapan ve sabırlı olmayı öğreten bir deneyim sundu. Bu hastalığa sahip olmasaydım asla şu anki ben olamazdım.”

Cesur ve ilginç bir görüş, ancak bir gencin orak hücre hastalığına katlanmaya istekli olduğunu hayal etmek zor. Ebeveynlerin, özellikle orak hücre hastalığı olan bir hayata katlananların, çocuklarının buna sahip olmasını istediklerini düşünmek daha da zor. Ancak David Sanchez de düşüncelerini değiştirmiş görünüyor. Çocuklarınızın orak hücre hastalığı olmadan doğduğundan emin olmanın bir yolunu bulmak ister misiniz? sorusunu “Evet” diye cevaplıyor. “Eğer bu bir seçenekse, o zaman elbette.”

Orak hücre hastalığı geçirerek öğrendiği empati ne olacak? “Empati gerçekten önemli olan bir şey” diye yanıt veriyor. “Orak hücre olmadan doğabilirlerse, çocuklarıma gerçekten vermek istediğim bir şey bu. Yaşadıklarımı çocuklarımın veya başkalarının da yaşamasını istemem.”

Bundan birkaç on yıl sonra şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyona yatkınlık oluşturan genleri düzenlemenin güvenli yollarını bulursak daha da zor bir soru ortaya çıkacak gibi duruyor. Bu psikolojik bozuklukların ortadan kaldırılması, sanatlarını bu koşullarla savaşarak derinlemesine şekillendirilen Vincent Van Gogh ve Ernest Hemingway gibi dehaların bir daha karşımıza çıkmamasına yol açabilir. Şizofreninin, çocuğunuzun bir sanatçı olmasına yardımcı olacağını bilseydiniz, yine de onu tedavi eder miydiniz? Bu karar size mi yoksa hükümete mi bağlı olacak? Sanırım çoğumuz, çeşitli sanat dallarında kültürümüzü fakir kılacak olsa bile, hükümetin çocuklarımızı bu tür hastalıklardan korumamızı yasaklamasını istemeyiz.

Öte yandan, daha güçlü çocuklar üretmek için gen düzenleme teknolojisini kullanmak isteyen ebeveynlere ne diyeceğiz? Çıplak ayaklarıyla maraton koşabilen ve elleriyle çeliği bükebilen sporcular görmeye başlarsak spora yaklaşımımız nasıl olacak? Bu durum, atletizm kavramımızı baştan aşağı değiştirebilir. Sporcuların gayretine hayran olmak yerine, genetik mühendislerinin büyüleyiciğine hayran kalmaya başlarız.

Gen düzenleme, hafıza, odaklanma, bilgi işleme ve hatta belirsiz bir şekilde tanımlanmış zekâ kavramı gibi bilişsel becerileri geliştirebilecek seviyeye erişirse daha da tartışmalı bir sınıra ulaşacağız. Bilim insanları, sinir hücrelerindeki reseptörler için genleri geliştirmek de dahil olmak üzere farelerde hafızayı zaten geliştirdiler.

Bugünlerde, biyoetikçiler kalıtsal gen düzenlemelerinin tıbbi olarak gerekli olmadıkça yapılmaması gerektiği konusunda fikir birliği içindeler. Ancak genetik düzenleme insanlar için daha güvenli hâle geldikçe, iyileştirmeler yapmak için onu kullanmanın ahlâki açıdan yanlış olduğu konusunda herkes hemfikir olmayacak. Bu da gelecekte insanlığı büyük tartışmaların içine sürükleyecek gibi görünüyor.

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale