Food Fashionista Karaköy’ün “Çay Evi”nde; Dem Karaköy

Food Fashionista Karaköy’ün "Çay Evi"nde
Food Fashionista Karaköy’ün “Çay Evi”nde

“Çay mı kahve mi?” derseniz, ben çay insanıyım; hatta çaykoliğim.

Türkler için en vazgeçilmez sıcak içeceklerin başında bir ‘çay’ bir de ‘Türk kahvesi’ gelir. İkisi de sadece sıcak içecek değil, aynı zamanda sohbetin bahanesi, yalnızlığın arkadaşı, hüznün sıkıntının gidericisi, dedikodunun en tatlı anı, mutluluğun pekiştiricisi, rahatlamanın, bir araya gelmenin, kalabalığın, en önemlisi de nefes almanın ‘en güzel kaçamağıdır’.

Food Fashionista Karaköy’ün "Çay Evi"nde
Food Fashionista Karaköy’ün “Çay Evi”nde

Her ne kadar kahveciler, özellikle büyük şehirlerde, her geçen gün artıp bizim için alışkanlık yaratmayı başarmaya çalışsalar da, yine de çayın yeri değişmez. İşte Dem Karaköy de sonunda bu ihtiyacı gören,  bu işi sahiplenen genç girişimciler Ömer Çağatay ile Eylül Görmüş’ün mekânıdır.

Ömer’le tanışmamız eskiye dayanır. Yıllar önce ilk çalıştığım şirkete stajyer olarak gelmiş; hem zekâsı hem de güzel kalbi ile hepimizin sevgisini kazanmıştı. İletişimimiz hiç kopmadı; girişimci ruhunu hep takip ettik. Bugün de onun en yeni işi için heyecanla yanındayız.

 

Bu girişim nasıl ortaya çıktı? Ve Neden Çay Evi?

Ben İngiltere’de okurken en sevdiğim yer “Tea on the Green” adında bir teahouse’tu. Her haftasonu uzun saatlerimizi orada geçirirdik. Çay ülkesiyiz, dünyada en çok çay tüketilen ülkelerden biriyiz, neden bizde yok dedik ve düşündük ki bu kadar sağlıklı, fonksiyonel, kültürel değeri olan, farklı anlamlar taşıyan çayın, gerçek değerini bulduğu bir yer yok.

Konsepti nasıl geliştirdiniz? Nerelerden esinlendiniz? Kimlerden yardım aldınız? 

Konsepti; deneyimlerimiz, gözlemlerimiz, gezilerimizle geliştirdik. Çok farklı seçenekleri olan  ‘tea house’ konseptini bizim kültürümüze uyarlamaya çalıştık. Menünün en başında Türk çayına üç farklı çeşitle yer verdik. Geri kalan için de; çay coğrafyalarındaki en nitelikli çayları, danışmanımız Ece Erel’in yardımıyla seçtik. Yine çayın yanında hangi atıştırmalıklar, tatlılar olması gerektiğini de danışman şef Demir Babalı’nın  CaterArt ile işbirliği içinde oluşturduk. Mimarımız Cem Yücel ve Pelin Serin ile de mekana hayat verdik.

Çay çeşitlerinin 60  tane olmasını neye göre belirlediniz? Dünyada bile, bu kadar çok çeşit sunan bir yer var mı billmiyorum?:)

Böyle fazla çay imkânı sunan yerler var. Ama biz siyah çay üreten ve tüketen bir ülke olduğumuz için, özellikle siyah çaya ve çeşitlerine önem verdik (favorim Tirebolu). Bunun yanında yeni deneyimlere açık bir toplumuz ve herkesin kendinden bir şey bulabileceği, deneyip tatmin olacağı bir sürü değişik bitkiden oluşan harmanlar da (beyaz, yeşil, oolong, siyah, tütsülenmiş, pu-erh, kırmızı çay) olsun istedik.

 

Son olarak, kimler, ne için buraya gelsin? 

Çay seven, gezen, bilen ve dünyaya bu gözle bakan, yeni deneyimlere açık, kafa dinlemeyi, keyifi, huzuru, rahatlığı, sohbeti, lezzeti arayanlar için buradayız.

Menü’ye gelince;

  • Çay evi diye karnımızı doyuracak bir şeyler var mıdır diye düşünmeyin; çünkü onlar herşeyi düşünmüşler.
  • Atıştırmalıkların yanında, nefis doyurucu atıştırmalıklar da var; mini burger,wrap, panini..vs
  • Acayip değişik tatlılar; özellikle hindistan cevizli Japon pudingi, pişmaniyeli armut tatlısı, bounty’li toplar
  • Malum, çay demek en başta kahvaltı demek, o da hazır
  • Ve tabi ‘Dem’de 5’te’ konsepti ile de yeni bir alışkanlık kazandırmak üzere, 5 çayı için tüm hazırlıkları tamam.

Özetle; yolunuz Karaköy’e düştüyse, biraz tarih, biraz yeni şeyler görelim, sohbetin belini kıralım, muhabbetin keyfine varalım, uzun saatler boyunca kalan son güzel havanın tadına varalım diyorsanız, Dem Karaköy emrinize amade; tüm içtenlikleri ve güler yüzleri ile sabahtan akşamaDem’de demlenmeniz” için sizi beklemekte!

Not; İlerleyen dönemlerde meraklıları için workshoplar da hazırlıyor olacaklar.

 

Takipte kalın!

Sevgiler

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Merve Hatipoğlu
Ekonomi okuyup bundan hiç de keyif almadığımı anladığım anda,rotayı sevdiğimi düşüneceğim ‘markalar’ dünyasına çevirip Ingiletere’de yüksek lisansımı tamamlayıp, bu dünyaya adım attım. Şans o ... Devam