X

Ezgi Okur ve Görken Kızılçağlayan’ın markası: Tırtıl Design

Sade duruşunun ötesinde sempatik çizgileri ile sizi yakalayan bu tasarımlar, duygu ve içgüdüden ilham alıyor. Mütevazi ve bir o kadar da sempatik ürünlerin tasarımcılarına hayatlarının ilhamını sorduk.

Tırtıl Design’ın tüm ürünlerine buradan ulaşabilirsiniz.

1) Kimdir Tırtıl Design? İksiri nerde saklıdır?

Görken: Kimdir Tırtıl Design?! Üretmeyi seven, hayatın ürettiğimiz kadar anlamlı, renkli, katlanılabilir ve sevgiyle dolu olduğunu düşünen iki insan bir araya gelince ortaya Tırtıl Design çıktı. Benim açımdan en azından böyle. Herkesin bir şekilde yaşama değer katması gerektiğini düşünüyorum. Ve bence bunun en güzel yolu da üretmek.

Ezgi: Tırtıl, metamorfozu en iyi anlatan şeydi bizim için. Üstelik de bir canlı. Ben kendimi bildim bileli üretmeyi seviyordum. Mektepliyim. On senedir de takı-aksesuar tasarım ve üretiminin içindeyim. Tasarım diye yaptığımız şeyler aslında dönüşümdür bizim için.

2) Tasarım yapmaya nasıl başladınız?

Ezgi: Klişe bir cevap olacak ama kendimi bildim bileli üretiyorum. Üretmeye çalışıyorum. Birkaç işi aynı anda yaparım. Takı da yaparım, dikiş de dikerim, bir şeyler çizerim, yazarım, demonte yaparım… Çocukken sokakta kedi köpek severken elimde kalan tüyleri eve götürüp çocuk yordamıyla kağıda yapıştırıp kendi evcil hayvanımı yapmıştım. Tasarım adına ilk yaptığım şey buydu sanırım.

Görken: Benim asıl mesleğim metin yazarlığı. “Yazarlık ve Yaratıcılık” bölümünde okudum ve sinema – televizyon sektörüne girdim. İlk başta tabii çok ateşliydim, heyecanlıydım fakat bir süre sonra sektörün yaratıcılıkla uzaktan yakından ilgisi olmadığını gördüm. Çalışma şartları pek “insancıl” değildi ve içinde bulunduğum durum beni manevi olarak doyurmamaya başlamıştı. Çocukluğumdan beri ellerimle bir şeyler yapmayı çok severdim; bir yandan kız kuzenlerimin bebeklerine elbiseler diker, bir yandan da tabancalı tüfekli oyuncaklar elimden alınınca legolardan silah yapardım. Ezgi’yle tanışınca – biraz geç de olsa – yapmam gereken şeyin ne olduğunu bulmuş oldum.

İyi bir gün sizin için nasıl başlar? En büyük motivasyon kaynağınız gün içinde nedir?

Görken: İyi bir gün benim için, erken başlayan gündür. Mesela 7:30 – 8:00’de uyanmışsam o gün yüzdesini bilemem ama iyi geçer. Bir kahve içimi internette gezindikten sonra Eva’nın (Tırtıl’ın yaramaz kızı) çişi kakası derken sabah sporumu da yapmış olurum. Sonra işte gündelik işler, ofis işleri ve nihayet üretim… En büyük motivasyon kaynağım Ezgi… Sonra Eva… Arkadaşlarım… Sinema… Sonra da ürünlerimizin beğenilmesi…

Ezgi: Erken kalkamam, erken de yatamam. Mesai saatlerim de biraz değişik oluyor haliyle. Gece daha üretken oluyorum. Ego savaşlarının yaşandığı çalışma ortamlarında içime ağlamak zorunda kalmamam, patronlara kendimi kanıtlamak için haddinden fazla sorumluluk almam gereken kısmı da geçtiğim için güne bunları bilerek başlamam bile kendimi yeterince iyi hissetmemi sağlıyor. Ama en önemlisi “sevdiğiniz işi yaparsanız hayatta bir gün bile çalışmanıza gerek kalmaz” dendiğinde bunun ne demek olduğunu anlayabiliyor olmak nefis bir şey. Bunlar dışında köpeğimiz var, Eva. Komik ve en yakın arkadaşlarımdan biri olan kız kardeşim. Ben olmama her zaman izin veren annem. Yakın arkadaşlarım Nehir ve Elif. Hayat arkadaşım ve ortağım Görken. Mutlaka müzik. Ve hayvanlar…Hepsinin hayatımda olduğunu gün içinde hatırlamak yeterli oluyor.

Sizin için bir tasarım nasıl olmalıdır? Yurtdışında beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Ezgi: Kendimize bir etiket seçtiğimiz zaman geriye kalanları yapamayız veya yapmamamız gerekiyormuş gibi bir durum ortaya çıkıyor. Özellikle tasarım işin içine girdiği zaman kulvarların ortadan kalkması gerektiğine inanıyorum. Bir tasarım sadece tasarımcı olmamakla yapılabilir. Mükemmelliyetçi değilim ama çok titiz ve detaycıyım. İdare etsin diye veya bir şeyi yapmış olmak için yapmaktan hoşlanmıyorum. İnsanların beğenisine sunmak lafı tasarım için geçerli değildir. Zaten ürettiğiniz şey siz olmalısınız. İnsanlar beğensin diye üretmek, hiç üretmemekten kötüdür. Ticari kaygıların da üretimden kıstığını düşünüyorum. Sadece para kazanmaya çalışmak tasarımınızdan her anlamda kısıyor. Onun için sesli düşünmek, sesli gülmek gerekiyor. Tasarımı görmekten öte dinleyebilmek şart. Bütün bunlar da farklı disiplinlerden beslenebilen insanlar tarafından üretilebiliyor. İlham perisi, esin kaynağı diye de bir şey yoktur bence. Düşünebilmek yeterli. Sınırlara inanmadığım için de yurt dışı veya yurt içi diye bir ayrım yapamıyorum heyecanlanabilme konusunda. Manly P. Hall’ın “Mikroskop insana önemini gösterdi, teleskop ise önemsizliğini” sözü de mottomdur. Tam da durduğum yerdir.

Görken: Tasarımın nasıl olması gerektiğine dair teknik bir bilgim yok. Olmamasını da seviyorum. Ben soruyu “tasarım nedir” diye sorayım kendime. Kimi tasarımlar maddi ihtiyaca yöneliktir. Ne bileyim vapurlarda satılan “limon suyu çıkarma” aleti bana göre tasarımdır. Ciddi bir buluştur ve birçok insanın hayatını kolaylaştırmıştır. Kimi tasarımlar da sanatsaldır. Manevi ihtiyaca yöneliktir. Daha çok yapanın yaşamını kolaylaştırır. Onu izleyen, alan, takan da böylece yaşamına bir parça değer ve anlam katmaya çalışır. İlki biraz matematikken ikincisi daha çok duygudur, içgüdüdür. Bizim yaptığımız biraz ikincisi sanki… Sanatsal kısmı tabii tartışılabilir… J O kadar iddialı değiliz. Henüz…

Geleceğe dair sizi heyecanlandıran projeleriniz neler?

Görken: Çok proje var ama… Ya aslında öyle çok kaderci, nazarcı falan olmasak da konu bu projelerden bahsetmek olunca etrafta tıklatacak tahta aramaya, “kısmet işte bazı şeyler” falan demeye başlıyoruz… O yüzden… Şimdilik bizde kalsın bence… Netleştikçe sizi bilgilendiririz…

Ezgi: Günlük en fazla haftalık planlar dışında pek fazla sistemli yaşayan bir insan değilim. Tırtıl Design, Görken ile bizim üçüncü ortağımız olduğu için onu beslemek adına taze kalmayı seviyoruz. Şu anda üçümüz olabilmek de benim için yakın ve uzak gelecek zamanda en değerli ve heyecanlı projedir. Metal dışındaki malzemelerle de çalışmayı çok seviyoruz. Öğrenmeyi sevebiliyor olmak, mütevazilikten değil ama hiçbir zaman biz olduk diyemeyeceğimizden yaptığımız ve yapmak istediğimiz en ufak şey bizim için heyecanlı projemiz olacaktır.

 

Shopthedesign.com: Farklılıklardan ilham alan 150’den fazla tasarımcının adresi Shopthedesign.com, binlerce limitli ürünü sizin için keşfedip bir araya getiriyor. Özel tasarım arayanların adresi, tasarımcıların ilhamlarını ve hikayelerini Uplifers’ta su yüzüne çıkarıyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale