Ego durdurur, iç ses ise ilerletir: Siz hangisini dinlemek istersiniz?

Ego benlik anlamına gelse de spiritüel ego olarak bahsettiğimiz şey aslında benliğimizi sözde korumak üzere oluşturduğumuz bir canavar. Kendimizi limitlediğimiz yer.

Bana soruyorlar “EGO’nun sesiyle iç sesimi nasıl ayırt edebilirim?” diye. Verdiğim cevap şu oluyor: Ego durdurur, bahaneler, tanımlar üretir. İç ses ise ilerletir.

Ego, eksik olana, hataya, birilerinin yanlış yapacağına inanan ve sürekli KARŞI TARAFI değiştirmeye çalışan bir düşünce sistemidir. Hepimizde mutlaka ego vardır. Ego, aslında bir yanıyla tıpkı nefes gibidir. Nefesimizi her tuttuğumuzda üzerimizde egonun sözü geçmeye başlayacak demektir. Nefesimizi tutmamız nasıl eski deneyimlere tutunup adım atmamızı engelliyorsa, egonun da bizi sözde koruyarak durdurması aynı şeydir. Egoya tutunmayı bırakıp bağlantılı ve bütünsel nefes aldığımızda geçmiş deneyimlerin ve onlara yüklediğimiz anlamların ötesine geçeriz. Böyle düşünürsek egomuz onları bir basamak olarak kullanır, yani bize zarar vermez, aksine bizi ilerletir.

Ego, sürekli tanım yapar. Sevgiye, hayatımıza, ilişkilerimize, sağlığımıza, yapılması gerekene, gerekmeyene, olması gerekene, gerekmeyene, her şeye sürekli yorum yapar. Sizi tanımlarınızın ve öğrenilmişliklerin, güvenli olduğunuzu sandığınız yerin dışına çıkartmamak için haklı bahaneler ve formüller yaratır.

Anne “Saçın ıslak dışarı çıkma, hasta olursun,” der ve bu düşünceyi satın alan çocuk, bir gün okula geç kalmamak için saçını kurutmaz ve hasta olur.

Egosu da der ki “Bak annen sana demişti. Gördün mü, saçın ıslak çıktın, hasta oldun. Bir daha annenin sözünden sakın çıkma!”

Bizi hasta eden tek şey düşüncelerimizdir aslında. Daha doğrusu düşüncelere tutunmak…

Bir kişiye böyle bir düşünce kalıbı öğretilmemişse ve kişi bu düşünceyi satın almadıysa, saçı ıslak çıksa bile hasta olmayabilir. Bunu saçınız ıslak dışarı çıkabilirsiniz diye yazmıyorum tabii ki. Başka olasılıklarımızın da olabileceğini anlatmaya çalışıyorum.

Ego, tek bir deneyimden yola çıkar ve sürekli aynı şeyin olacağını zanneder. Oysa ki bir bebeğe bakın. Yürümek için ilk önce emekliyor. Sonra yürümeye çalışırken düşüyor. Fakat “Bak adım atınca düşüyorum, en iyisi ben bir daha yürümeyeyim” demiyor. Tekrar deniyor, belki tekrar düşüyor ama asla vazgeçmiyor. En sonunda yürüyor.

Ego, değişimden nefret eder. Gelişime direnir. Kontrolün hep kendisinde olmasını ister. Her şeyi önceden bilmek ve görmek ister. Neden-sonuç ilişkisi arayarak bizi sürekli koşullara iter.

İçsel yolculukta ego

“Ne gereği var ki, sen böyle iyisin.”

“Zaten zamanın da yok. İşe geç kalacaksın.”

“Bugün yapılacak çok iş var, bununla uğraşma şimdi.” “Sonra yaparsın şimdi biraz daha dinlen.” 

Ego bahaneler üretir. Ego, hep haklı olmak ister. Etiketler. Diyelim ki sürekli kocası için “Eşim çok öfkeli,” diyerek etiket yapıştıran bir kadın var. Ve bunu o kadar çok tekrar ediyor ki adam muhtemelen öyle olsa da, olmasa da kadının yanında sürekli öfkeleniyor. Sonra arkadaşlarının yanındayken adam öfkelendiğinde kadın arkadaşına dönüp diyor ki “Bak, ben sana demiştim ne kadar öfkeli olduğunu.” Hiç yabancı gelmiyor değil mi?

Ego, mantıktır ve sözde korumaya, kollamaya çalışır.

“Erkekler aldatır.Ahmet de bir erkek olduğuna göre, o da aldatır. Sen en iyisi başlamadan bitir bu ilişkiyi.”

Ego, sözde bizi korumaya çalışır. Geçmiş deneyimlerimizi öne sürer ve kendini haklı çıkarmaya çalışır:

“Daha önce de bu acıyı yaşamıştın, şimdi yine aynı şeyi mi yaşamak istiyorsun?”

Ego, konuştuğunda siz de kendinize hep şu 3 soruyu sorun:

  • Aynı şeyi bir daha yaşayacağım doğru mu?
  • Emin miyim?
  • Başka olasılıklarım yok mu?

Egonun dışına çıkmak, onu bir basamak olarak kullanmakla eş değerdir. Yaşadığımız deneyimler aslında bizim rehberimizdir. Bizi en iyi halimize götüren yoldur.

Sizi endişelendiren yere bakmak ve görmek yeterlidir ötesine geçmek için. Onu yok etmeye çalışmayız. Olanı değiştirmek için uğraşmayız. Onu itmek veya sahiplenmek o korkuyu büyütür. Daha farklı davranarak ve geçmişi bütünleyerek egoya rağmen ilerleyebilirsiniz.

Hayatta iki yol vardır: Biri vazgeçmek, diğeri her şeye rağmen ilerlemektir. Biri mucize, diğeri ego yoludur. Nefes aldığımız her an mucizedeyiz, nefesi tuttuğumuzdaysa tamamen egodayız.

İki yol bir arada olmaz. Seçim yapmak durumundayız: Ya dışa bağımlı kalıp birilerine tapar, birilerinin yolundan gider, birilerinin sözünden çıkmaz, başkası için bir başkası olur, yorulur, yıpranırız ya da her şey ve hiçbir şey olup ruhumuzun sonsuzluğunda dans ederiz. Bizi dışarıdaki hiçbir şey iyileştiremez. Aracı olabilir, yol gösterebilir ama “gerçek uyanış” özde başlar ve şu ana yansır. Gerçek rehber sadece sizi ilerleten içinizdeki sestir.

İlginizi çekebilir: “Cennet, gerçek benliğin filizlendiği yerdir”: Dünyayı cennete çevirmek ister misiniz?

Tuba Kaytaş Nefes Koçu
Türkiye’nin ilk nefes koçlarından olan Tuba Kaytaş, Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. İlk nefes eğitimini 2005 yılında Judith Kravitz’ten aldı. Nefesin hayatına ... Devam