Dünyayı ‘sen’ kurtaracaksın: Çevreye, doğaya, dünyamıza duyarlı yaşamın ilk adımları

Son yazılarıma bakıyorum da hep doğayla ilgili, öyle olmasa bile bir şekilde doğayı vurgulamışım ufak da olsa…

Neydi acaba birden bende beliren bu doğa aşkı? Tanıdığım birçok kişinin bunu sorguluyor olduğundan eminim. Elbette bir doğa aktivisti olduğumu söylemem mümkün değil biliyorum. Ama tüm hayatım boyunca kendi çapımda da olsa saygı duydum doğaya. Onu korumak adına yapmam gerekenleri yaptım hep. En azından öyle olduğuma inanıyordum yakın geçmişe kadar. Sonra korona geldi, hayatlarımıza girdi. Evlere kapattı bizleri. Belki boşluktan, belki de yıllarca eksikliğini hissettiğimdendir bilemiyorum birden kendimi araştırmalara verdim. Nasıl daha iyi bir insan olabilirim dünyamızı korumak adına? Neler yapmam, neler yapmamam gerekir bunun için?

İlk olarak sosyal medyada takip ettiğim insan sayısını artırdım. Bu sefer karşılaştığımızda bir selamı esirgediğimiz o sanal arkadaşlar değildi ama takip ettiklerim. Çevreye, doğaya, dünyamıza duyarlı insanlar; bazen beni heyecanlandıran mutlu eden; bazen beni bilgilendiren hesaplar…

Aslıhan Gürbüz vardı listenin başında. Onun paylaşımlarından çok şey öğrendim diyebilirim. Meğer bilmediğimiz neler neler varmış. Meğer takip etmemiz gereken ne çok hesap varmış. Onun sayesinde onlarca şey öğrendim. Birçok takip edilesi hesap keşfettim. Ne de iyi ettim.

Her gün bir şey öğrendim, her gün bir şey izledim. Plastik tüketimini sıfıra elbette indiremedim ama mümkün oldukça azalttım mesela. Paylaşımlar yaptım belki bir kişinin bile olsa dikkatini çekebilirim diye. Evime giren haşereleri öldürmektense onları doğaya bıraktım. Bazen çöpe atacağım sebze kabuklarını ve köklerini toprağa ektim hani olur da tutarsa diye. Bazıları kök verdi inanır mısınız?

Bir arkadaşımın paylaştığı 53 dakikalık, belki eskiden olsa ilgimi çekmeyecek olan, su tüketimi ile ilgili bir belgesel izledim. Belgeselin adı ‘25 Litre’. İzlemediyseniz ilk fırsatta izlemenizi öneririm. Su tüketimini elimden geldiğince azaltmaya çalıştım o günden sonra. Şu an aklıma gelmeyen başka şeyler de yaptım inanın.

Biliyorum bunlar doğayı kurtarmak adına büyük adımlar değil elbet, ama bir yerden başladım ya o da başarı benim gözümde. Mutluyum benim gibi düşünen insanlar olduğunu bildiğim için. Mutsuzum dünyada büyük bir azınlık olduğumuzdan emin olduğum için.

Çok klişe gelecektir ama; hani diyoruz ya ‘Ben mi kurtaracağım dünyayı?’ diye, evet sevgili arkadaşım sen kurtaracaksın. Sen elinden geleni yap da bak doğa nasıl yeniden yüzünü dönüyor sana…

Bu yazıyı okuyan 1 kişinin bile farkındalığını arttırmayı başarabildiysem bir aferin bana.

Gizem Okut
1986 yılında İstanbul’da doğdum ve Kıbrıslıyım. 2010 yılında DAÜ’de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ... Devam