X

Cinsel obje olarak kadın sorunsalı

Kadınların Vücudunu Kullanma Sanatı

*”Prenses gibi soyun”

Çekici ve kışkırtıcı kıyafetler giymiş ya da iç çamaşırıyla sokakta dolaşan bir kadın, sokaktaki insanların rahatsız edici bakışlarına maruz kalır, uyarı alır, “anormal” bir hareket gösterdiği gerekçesiyle toplumdan dışlanır. Aynı kadının reklamlarda ya da billboardlarda iç çamaşırlarıyla boy göstermesi, hatta fotoğraflarının şehrin en kalabalık meydanında yer alması ise toplum tarafından kabul edilmiştir ve normal karşılanmaktadır. Toplumdaki bu çelişkili durum, medyanın kadınları cinsel bir obje olarak kullanmasına yol açmıştır.

Bugün billboardlara ya da dergilerdeki reklamlara baktığımızda, çıplak olmasalar bile, kadınların bir şekilde cinsel obje olarak kullanıldığını görüyoruz; kışkırtıcı duruşlar, kameraya odaklanmış baştan çıkartıcı bakışlar, yarıya kadar aralanmış, işaret parmağı da içine yerleştirilmiş büyük dudaklar gibi…

Yukarıda görmüş olduğunuz iç çamaşırı reklamı afişinde mankenin dağınık saçları, çekici bakışları ve vahşi duruşu; sizi yatak odasına davet eder gibi. Kadınların obje olarak kullanıldığı reklamların stratejik planlamasında, birbiriyle çelişen iki olgunun kombinasyonu kullanılıyor: cesur ve kışkırtıcı kadın vücutları; ve kadınların “prenses” gibi olmaları gerektiğine dair masalsı bir söylem. Böylece kadınların bilinçaltına, yalnızca iç çamaşırlarıyla prensesler gibi görünebilecekleri, dış görünüşlerinin altında seksi bir imaj bulundurmaları gerektiği gibi mesajlar veriliyor. Kadınların reklamlarda cinsel obje olarak yer alan erotik fotoğrafları bu stratejiyle meşru hale getiriliyor ve toplum tarafından yadırganmıyor.

Ben bu reklam stratejisini “kelime oyunu” olarak adlandırıyorum. Bu sihirli hale getirilmiş söylemler; seksist, tutucu ve hatta kadını aşağılayıcı nitelikte olmalarına rağmen ilginç şekilde toplum tarafında yadırganmıyor, hatta ilgi çekici bulunuyor.

Mesela Aubade’nin “Baştan çıkarmanın kuralları” olarak adlandırdığı kampanyaya bir göz atalım. Aslında tamamen erkeklere yönelik olarak hazırlanan bu reklamda; kadınların göğüs, kalça gibi erojen bölgeleri; kadınlara partnerlerini baştan çıkarmak için ne yapmaları gerektiğine dair bilgi verme adı altında kullanılmış.

Birbiriyle çelişen toplumsal değerlerin arasında kalmış olan bu tarz reklam kampanyalarının toplum tarafından kabul görmüş olması oldukça şaşırtıcı (en azından Fransa’da durum böyle).

Aşağıdaki fotoğraflarda gördüğünüz “”davetkâr” ve “bilgilendirici” içerikler; toplumda “kadın” kelimesine atfedilmiş olan geleneksel anlamları  (erkeklerin duygularını harekete geçirme, onları doyuma ulaştırmayı görev edinme, hassas ve duygusal olma, diğer kadınlarla rekabet içinde olma vb.) barındırdığı gibi; kadınları modern çağın gerekliliklerine uygun olarak tüketim yapmaya da davet ediyor.

     

Kural 35: “Çekingen davranın”                                Kural 20: Üzerinize düşmesini sağlayın

      

Kural 36: Kıvrımlarınızı öne çıkarın                 Kural 4: Ona savunmasız olduğunuzu gösterin

      

Kural 38: Ona metafizikle ilgili sorular sorun       Kural 11: Partnerinizle inatlaşmayın

Açıkça  görülüyor ki; kadınları çekici olmak konusunda bilgilendirmek amaçlı hazırlanmış olan bu reklam kampanyası, kadınlara erkeklerden daha başarılı ve güçlü olmaları konusunda mesaj vermekten çok uzak.

Bu şekilde sadece çeşitli uzuvlarıyla billboardlarda yer alan, yüzleri görünmeyen kadın vücutları; aktif, kontrolü elinde bulunduran, güçlü kadın portresinin arkasında; tamamen erkeklerin fantezi dünyası düşünülerek hazırlanmış. Resimlerde gördüğünüz Aubade mankeni de aslında tam bir “kendisine yabancılaşmış” 21. yüzyıl kadını.

Bu kısa ve basit, “bilgi” adı altında topluma sunulan reklamlar, aslında toplumda var olan “kadın” ve “erkek” rollerinin birer yansıması niteliğinde. Kadının ötekileştirilmesi, kadının toplumdaki rolünün basitleştirilmesi ve kadının değersizleştirilmesinin üstü kapalı olarak yansıtılması sebebiyle toplumda kabul görmüş ve yadırganmayan bu tarz reklamlar; her gün maruz kaldığımız cinsiyetçi söylemlerden sadece bir kaçını oluşturuyor.

    

Kural 15: Hayır demeyi bilin                        Kural 16: Ona karşı gelebileceğinizi gösterin

Kadınların reklamlarda bu klişeleşmiş toplumsal roller altında gösterilmesi ve, erkek ve ilişki konularıyla ön plana çıkarılmasının yanında; güzel iç çamaşırlarını yalnızca erkekleri baştan çıkarmak ve erkeklere daha çekici görünmek için giymeleri gerektiği de verilen mesajlar arasında. Açıkçası, reklamların bu yönü aklıma geldikçe, güzel iç çamaşırlarımın hepsini bir araya toplayıp yakmak istiyorum.

İçinde yaşadığımız toplumsal normlar ve sosyal hayat; kadınları bu reklamlarda onlara biçilmiş olan rollere uymaya, fotoğraflarda gördükleri mankenleri model alıp onlar gibi olmak için çabalamaya ve kendilerini erkekler tarafından kabul edilebilir kılmak için daha fazla uğraşmaları gerektiğine inandırıyor. Ne kadar karşı olursa olsun, birçok kadın da ne yazık ki bu çarkın içinde, alttan verilen mesajı almadan, “moda”  söylemi altında bu akıma kendini kaptırıyor.

Bu önyargılı görüşlerin ve kadına atfedilen rollerin değişebilmesi için; duyarlı olan herkesin, kadınların medyada yer alan tasvirleri gibi olmadıklarını anlaması, onları seks objesi olarak gösteren reklamlar karşısında sesini yükseltmesi ve bu gidişe bir dur demesi gerekiyor.

Kim olursanız olun, kendinizi sevin ve hayattan bu halinizle zevk almaya çalışın. Unutmayın, bir erkeği baştan çıkarmanın ilk ve en basit kuralı kendiniz olmaktır.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Mademoiselle Juliette: Eski sevgilim hep bir şarkı söylerdi : “My baby loves me, I’m so happy. And that makes me a modern girl”. Bu şarkıyı dinleyince, belki de bu dünyada değiştirebileceğim şeyler vardır diye düşündüm. Etrafımdakileri sorgulayarak; okuduklarıma, gördüklerime, duyduklarıma kısacası etrafta olup bitenlere bir anlam vermeye çalışıyorum. Asıl soru: aşk nerede? Hayat bir mücadeleyse, en azından anlam çıkaralım. Bu yazdıklarım, Paris'te yaşayan bir toplumsal cinsiyet araştırmacısı modern kızın modern dünyadan hikayeleri. www.wronggender.wordpress.com

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale