“Büyüme” fırsatı sunan ciddi ilişkilere “Evet” demeye hazır mısın?

Bir ilişkimiz olduğunda genel olarak beklentilerimiz hemen gün yüzüne çıkıverir; bizim söylendiğimiz yapılsın isteriz, bizim istediğimiz şekilde sevilmek isteriz… Tabii ki, bu kadarla kalmayacaktır, istediğimiz zaman, istediğimiz şekilde buluşmak isteriz. Sevgilimiz, nişanlımız veya eşimiz hep istediğimiz mükemmel insan olsunlar isteriz…

Siz “ciddi” ilişkiniz için gerçekten siz olmaya hazır mısınız?

Bu kadarı yetmez bizlere, daha neler isteriz neler… Bizler her an hatırlanmak isteriz, her an aranmak isteriz, her an hep bizimle ilişkili planlar yapılsın, o karşımızdaki “birey” olduğunu hatta kim olduğunu bile unutsun isteriz. Varsa yoksa ben olsun isteriz, ne de olsa “ciddi” bir ilişkideyizdir ve buna hakkımız vardır değil mi?

İşte ciddi ilişkileri yanlış yorumlamaya aslında bu kökten başlamışızdır; beklentilerimiz… Ben bu yazımda sizlerle birlikte ciddi ilişkilerin neden hayatımızda yer aldığını, neden herkesle böyle ciddi bir duruma giremediğimizi, eğer ciddi bir ilişki yaşıyorsak aslında normal olanın ne olduğunu biraz irdeleyelim istiyorum.

Bu konu bana ulaşan sorular açısından da düşündüğümde oldukça hassas ve oldukça doğru anlatılması gereken bir konu. Hani arkadaşlarımız üzülmesin diye “öyle demek istememiştir” deyiveririz bazı durumlarda ama ciddi ilişkilerde işte böyle bir durum söz konusu değildir. Evet, gerçekten en temelden öyle demek istemiştir. Acı olacaktır, kırgınlık olacaktır, incitme olacaktır ve en önemlisi meydan okuma olacaktır ki iki kişi birbirini büyütebilsin, birbirine karşı tam ve önemli manada gerçekten dürüst olabilsin.

Öyle zamanlar olur ki ilişkilerimizde karşı tarafı incitmekle kendimiz olmak arasında kalırız.

Hemen kendi hayatımdan bir örnekle açıklamak istiyorum. İlişkimin son dönemlerinde, değişiklikleri seziyor fakat bir türlü konuşmaya cesaret edemiyordum. Sormam gereken ve sormadıkça beni o kadar çok inciten binlerce soru vardı kafamda. Ama ben korkuyordum ciddi ciddi kaybetmekten, sorgulamaktan, eğer büyümem gerekiyorsa büyümekten bile… O gün olduğum kişiyi farklılaştırmaktan ve aslında çoktan duymam gerekenleri duymaktan deliler gibi korkuyordum… Sormadım, sustum. Ben sustukça aramızdaki uçurum daha da büyüdü… O uçurum büyüdükçe ben geçer zannettim. Aslında geçmedi, bizi daha da uzaklara attı savurdu. Ve gün geldi ben konuşabildiğimde, artık çok ama çok geçti. Zaten gereken ve duymam gerekenler işte tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıvermişti. Artık kaçmak veya yüzleşmekten kaçınmak yoktu…

İşte öyle zamanlar olur ki ilişkilerimizde karşı tarafı incitmekle kendimiz olmak arasında kalırız. Bir yanda içimizde çözümleyemediklerimiz, memnun olmadıklarımız, belki ilk andan sonra değişmiş olanlar vardır. Diğer yanda ise bunu paylaştığımızda “incinecek” ve hatta “gidebilecek olan” partnerimiz. Hangi yol daha kolay veya doğrudur diye sorgulamak yersizdir… Er ya da geç gerçekler ortaya çıkacak ve biz her ertelemede daha da fazla yara alacağızdır. Bu yüzden ciddi ilişkilerimiz aslında her iki kişiden çok daha ciddi bir bakış açısı bekler.

Bu ilişkiler bizi “iyi” olalım diye, bizi deyim yerindeyse “eylemek” için karşımıza çıkmamıştır. Mutlak bir büyüme, mutlak bir dersle yolumuza dizilirler. Neyi görmemiz gerekiyorsa onu gerçekten görmemizi, neye cesaret edemiyorsak onunla karşılaşmamızı ve hatta işte benim örneğimde olduğu gibi neyi kaybetmemiz gerekiyorsa da onu gerçekten kaybederek öğrenmemizi sağlamak için yolumuzdadırlar…

Sormadım, sustum. Ben sustukça aramızdaki uçurum daha da büyüdü…

Bakın sevgili Resmaa Menakem güzel eseri İlişkinin Tadı Tuzu ile bunu nasıl yorumluyor;

… Siz ve partneriniz ilk defa çıktığınız zaman birbirinize geride bırakmış olduğunuz yaşamlarınızdan getirdiğiniz kutsanmış bir rahatlık sağladınız. İkiniz, günlük sıkıntıları dışarıda bıraktığınız bir fanus oluşturdunuz. Bu fanusun içinde birbirinizden zevk alıyor, güven ve mutluluk doluyordunuz. Siz ve sevgiliniz fanusa girdiğinizde işinizin berbat olması ya da akrabalarınızın sizi delirtmeleri pek de önemli gelmiyordu.

Birbirinizi seçtiğinizde, ikiniz de bu fanustan keyif almayı doğal olarak sürdüreceğinizi var saymıştınız. Kaçmanız gerektiğinde, ikiniz de bu fanusa giriverip soluklanacaktınız.

Ama işler hiç de böyle gitmedi. Tersine, fanus kayboluverdi ortadan. Bütün dertler ve uyuşmazlıklar çarpıverdi sizin ve partnerinizin yüzüne bir anda. Daha da kötüsü, partnerinizin sorunlarının çoğu, kendi sorunlarınızı daha da ağırlaştırdı.

İkiniz de, çarpışmadan birlikte yol alabilmek için eşgüdüm içinde davranmak durumunda kaldınız.

Evlendiğinizde aynı teknede birlikte yol alacağınızı, bu tekneyi yaşamda bir ekip olarak yönlendireceğinizi düşünüyordunuz. Aksine, kendinizi yan yana giden iki ayrı kanoda buluverdiniz. İkiniz de kanolarınızı yönlendirmek, yol almak, kayalara dikkat etmek ve sığ sulardan kaçınmak zorunda kaldınız. Ayrıca ikiniz de, çarpışmadan birlikte yol alabilmek için eşgüdüm içinde davranmak durumunda kaldınız. Bu bazen kolay ama genellikle de moral bozucu ya da çok yorucu bir iştir.

Ciddi ilişkinin tehlike ve olanaklarına hoş geldiniz. İkinizin de karşılaşmış olduğu sürtüşme ve moral bozukluğu ve genellikle bununla birlikte gelen ihanet, şaşkınlık ve üzüntü tam da hissetmeniz gereken şeydir. Bütün bunlar potansiyel büyüme ve dönüşüm kaynaklarıdır.

Siz ve partneriniz çoğu kişi gibiyseniz, acınızı artırmayıp hafifletecek bir birliktelik ararsınız. Ama ciddi ilişkilerde incitmemek bir seçenek değildir. Gerçekte, çelişkili de olsa, acınızı hafifletmenin yegâne yolu onu kabullenmek, onunla birlikte ilerlemek ve onu, büyümenin besleyici öğesi olarak kullanmaktır. Sadece acınızın içine girerek o acıyı yaşayabilir ve ondan kurtulabilirsiniz.

Bugün bu yazıma eşlik ediyorsanız ciddi ilişkilerinize, hayatınızdaki yerlerine ve size getirdikleri anlama yeniden bakmanızı dilerim. Hayatınızı kolaylaştırmakta mıdır, hayatınıza büyümek fiilini yansıtmakta mıdır, sizi geliştirmekte midir? Kendiniz ve kendinizin çok daha iyi bir versiyonu olabilmeniz için zorlamakta mıdır?

Bugün siz “ciddi” ilişkiniz için gerçekten siz olmaya hazır mısınız?

 

İlginizi çekebilir: En içten haliyle “aşk” şartsız olmayı sever

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam