Başarının yedi spiritüel yasası: İkinci yasa “almak ve vermek”

“Evren dinamik bir değişim içinde işliyor. Almak ve vermek evrendeki enerji akışının iki farklı yüzüdür. Arayışı içinde olduğumuz şeye ne kadar çok kendimizi verirsek, hayatımızda ve evrende dolaşan bolluk ve bereketi o kadar çok artırırız.’
Deepak Chopra

Bize doğru akmasını isteriz. Her şeyin; paranın, aşkın, sevginin, güzel şeylerin, doğru olanların, neşenin, enerjinin… Her şeyin bize gelmesini, anında bize dönmesini ve adeta bizimle birlikte büyümesini isteriz. Bugün evrenin ve aynı zamanda başarının da çok ama çok önemli bir yasası hakkında sizlerle birlikte biraz daha derinden düşünelim istiyorum. Biraz fizik kurallarına girelim, örnek vermek gerekirse, neden su A noktasından B noktasına akar? Neden yön dediğimiz, akıntı dediğimiz gerçek doğar? Neden bu akıntı aşağıdan yukarıya doğru çıkmaz da, temel olarak daha yukarıda bir yerden daha aşağıya akar?

Çok basit olarak düşünecek olursak enerji, alanı doldurmak ister. Yani boş bir kap düşünelim, su bu kabı doldurmak ister, o alana yayılır, dağılır, boşluklarını kaplar! İşte burada asıl temel, yani gözden kaçırmamamız gereken bölüm geliyor; “boşluk”… Yani boş olmak, yani çıkarılmış, verilmiş, “dolmak üzere” yeri olan olmak…

Peki biraz da akışa bakalım, yeniden suya döneceğim, akış ne demektir? Su moleküllerinin bir yere tutunup da ben buradan bir adım daha öteye “akmayacağım”, burada sadece duracağım diye söylendiklerini görseydik ne düşürüdük? Eğer bir gün böyle bir şey başımıza gelse bizler “Sen su olarak yaratılmışsın, akmak senin içinde, oluşumunda, kendinde var” diye telkin vermez miydik? İşte para da, sevgi de veya evrende düşünebileceğimiz her türlü enerji kavramı da böyle bir akış içerisindedir…

Biraz daha yakından bakalım, duran (sınırlı) bir su birikintisi düşünelim. Sadece olduğu kadar su kaldırabilir değil mi? Bir de yoğun bir akıntının olduğu bir havza düşünelim, yavaş yavaş kenarlar oyulur, nehir yatağı derinleşir, her yıl, belki de her ay daha fazla su barındırabilir hale gelir. Yani açık bir “devinim” içerisindedir…

Peki bizler hayatımıza nasıl yaklaşırız? Almak ve vermek dengemizi, “akışı” düşündüğümüzde… Hep isteriz, sadece bize aksın, bize olsun, bizi doldursun. Peki sizce gerçekten vermekte miyiz? Yani boş olarak görebildiğimiz bir yer var mıdır veya “istiflemek” dediğimiz hep daha fazlasını ve sadece “ben” için istemeye giden bir yolda ilerlemekte miyiz?

İşte başarının ikinci yasası olarak almak ve vermek dengesi aslında bizlere çokça dersler göstermektedir. Neyi evrene vermeye gönüllüysek, bu bize katlanarak geri döner, aynı bir nehirin kaynağından çıkarak son noktasına delice ulaşması gibi… Daha çok sevgi istiyorsak daha çok sevgi verebiliriz, daha çok bolluk istiyorsak sadece kendimiz için değil başkaları için de elimizden geldiğince bolluğu paylaşabiliriz…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, hayatınızda yer alan almak ve vermek dengesine yeniden bakmanızı dilerim. Vermek bilgi vermek kadar kolaydır, bir teyzenin yoldan karşıdan karşıya geçmesine yardımcı olmak kadar kolaydır, bir üniversite öğrencisine bir aylık burs sağlamak kadar kolaydır, can savaşında olan birini hayata döndürecek bir torba kanı vermek kadar kolaydır… Almak için bekleyeceğimiz kadar bugün bir değişiklik yapalım; gelin bugün “Ben az da olsa” bu evrene, bir başkasına yardım için, yani sadece verebilmenin yüce kalpliliğine, alçakgönüllülüğüne erişmek için ne yapabilirim diye soralım… Çünkü almak ve vermek aynı kaynağın iki farklı yüzüdür, ne veriyorsak bu kocaman evren verdiğimizi katlayarak bize mutlaka bahşedecektir…

İlginizi çekebilir: Başarının yedi spiritüel yasası: Birinci yasa “içsel güç”

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam