Asla dediklerimiz, mümkün olmaz diye düşündüklerimiz karşımıza çıktığında

“Asla yeniden aynı hataya düşmeyeceğim” demişizdir… Asla aynı yolları yürümeyeceğim… Beğenmediğimiz bir kafeye yeniden asla gelmeyeceğimizi de söylemişizdir. Belki o kişinin elini bir daha asla tutmayacağımızı da haykırmışızdır… Asla özlemeyeceğim, asla evlenmeyeceğim, asla yeniden aşık olmayacağım, asla yeniden aynı şekilde hatalar yapmayacağım, asla kendi düzenimi bir başkası için değiştirmeyeceğim, asla başka bir ülkede yaşamak için hayale kapılmayacağım…

İşte böyle uzar da gider asla dediklerimiz… Asla kelimesine bakalım istiyorum bugün sizlerle birlikte. Ne zaman söyleriz asla dediklerimizi ve nasıl da karşımıza çıkar bu “asla” dediklerimiz… Adeta biz kaçtıkça ardımızdan kovalayan bir ebe gibidir değil mi? Hangi ağacın ardına saklanırsak saklanalım her durumda ve tabii ki bize mutlaka ulaşacaklardır…

Asla dediklerimiz, mümkün olmaz diye düşündüklerimiz karşımıza çıktığında

Ne zaman asla deriz? Aslında daha detaylı düşündüğümüzde asla demek kolay bir şey değildir. Bir daha hiçbir zaman yapmayacağımıza, olmayacağımıza, düşmeyeceğimize salık vermekteyizdir… Büyük bir söz vermektir asla demek. Kocaman bir nokta koymaktır. Tüm olasılıkları tüm akışı durdurmaktır değil mi? Şimdi daha da yakından bakalım… Kırılmışızıdır, ihanete uğramışızdır, istediklerimiz istediğimiz yönde gitmemiştir, yönünü şaşırmıştır ve biz asla deriz bu noktada. Bunu söylediğimizde çoktan yaşanan yaşanmıştır ve biz o noktada egomuzun o “inanılmaz” göz alıcı ışıltısına kapılıp da asla deriz. Ben o insan olmayacağım, ben yeniden A konumuna asla düşmeyeceğim, ben yeniden asla C durumunda bulunmayacağım…

İşte bu noktada bir nefes alalım istiyorum. Hiddetle, şiddetle, kırgınlıkla, kızgınlıkla, yaşanmışlık henüz sıcağı sıcağına dururken ve biz oturup aklıselim düşünememişken sarf ettiğimiz bu “asla” ne kadar kontrolümüz dahilindedir? Asla yeniden aşık olmayacağım dediğimizde bu nasıl bir karşılıktır, nasıl bir cümledir, nasıl bir yaşam felsefesidir?

Gerçekten değerli olabilecek bir aşk olasılığını sırf “olduramadığımız” bir örnek ile nasıl değiştirmekteyiz? Ben bir daha asla anne olmayı düşünmeyeceğim dediğimizde kaybettiğimiz yavrumuzun yasını tutmak hakkımızı nasıl da acımasızca kendimiz için bir zindan haline getirmekteyiz? Hayatta her şeyin “olabileceğine” ve “olanın” her daim en güzel olduğuna dair azıcık olsun bir inancımız da mı yoktur? Asla ile birleştirdiğimiz o güzelim anne olmak hayalimiz kocaman bir vazgeçiş değil midir? İsteklerimizden, içimizde yanan bu güzelliklerden, bu umuttan neden vazgeçmekteyiz? Sırf bir kez olsun bir kez daha denemek durumunda kaldığımız için mi bu derece isyanımız? Sırf bir kez daha “yeniden başlamalıyım” diyeceğimiz yere “asla” ile kapattığımız o can-ım yollar bugün hayatımızı nasıl da değiştirmektedir?

Yıllar önce yaşadığım bir deneyimde tanımadığım bir kişiyi sadece “şekilsel” olarak anlayamayacağım bir şeyi yaptığından dolayı kınamıştım. Asla diye düşünmüştüm hep, ben böyle bir şey yapamam… Ben asla böyle bir insan olamam. Ben asla bu insan gibi bir davranışta bulunamam… Bir “insanın” nasıl olur da böyle bir şey yapabildiğine uzun süre hayretler içinde yaklaşıp düşünmüştüm. Ego, kırgınlık, kızgınlık… Kendimce boşlukları doldurmaya çalışıp aslında hiçbir şekilde anlamam mümkün olmayan bir şeyi anlamaya çalışmıştım. Neden, nasıl diye sorgulamıştım çok ama çok uzun bir süre…

Asla dediklerimiz, mümkün olmaz diye düşündüklerimiz karşımıza çıktığında

Yıllar yıllar sonra hiç aklımda yokken ve aslında hiç “haberim de yokken” (sonradan gerçeklere vakıf oldum) tam olarak aynı pozisyonda olduğumu öğrendim… Asla dediklerim işte gün gibi “bendim”. O beğenmediğim, o hor gördüğüm, o utanılması gerekeni bilmeden de olsa yapmış olan bendim… Tabii ki daha sonra bu durumdan ivedilikle uzaklaştım, kendimce kendime uygun bir yolla hayatıma yeniden yön verdim fakat işte olan olmuştu…

Asla dediğim bir şey “ben farkındayken” olamayacağı için, sonradan fark edebileceğim bir yolla bana gelmişti ve işte olmuştu… Bu bana öyle büyük bir farkındalık dersi vermişti ki… Şimdi herhangi bir durumda herhangi bir yerde her kim olursa olsun asla kelimesini kullanmaya yaklaşmıyorum…

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sen, hayatın hangi noktalarını kocaman asla sözcükleriyle kapatmaktasın? Asla dediklerin bir şekilde bin bir yolla sana ulaşmayacaklar mıdır? Sen kınadıkça, sen kaçındıkça aslında onları hayatına daha çok getirmektesin… Bunun farkında mısın?

Asla demeyi bir yana bırakıp da olana kendini açtığında ne değişecek? Sen “asla”larını bir kenara koyup, her ne olduysa oldu, her ne bittiyse bitti, her neye kırıldıysam kırıldım, yine de ben yaşadım, asla diyeceğim hiçbir şey yok. Yine kırılırım, yine yaşarım, yine çözerim, yine ağlarım, yine gülerim demeye hazır mısın? Hayata kollarını açmaya hazır mısın?

Bugün “asla” dediklerini unutup da akışa “gönül vermeye” hazır mısın?

 

 İlginizi çekebilir: Bugün omuzlarınızdaki tüm yükleri indirmeye gönüllü müsünüz?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam