Aşırılığın ipuçları: Radikalizmden uzaklaşmak için ne yapılabilir?

“Aşırılık yanlılarının taşıdığı tehlike aşırı olmaları değil, tahammülsüz olmalarıdır. Kötülük; kendi davaları ile ilgili fikirlerinde değil, karşıtları hakkında söylediklerindedir.”
Robert Kennedy

Toplumlar güç ve diğer kaynaklar için mücadele ettikleri ölçüde karakterize edilmiştir. Bu nitelendirmelerin sonucunda her zaman kazananlar ve kaybedenler şeklinde bir şema ile karşı karşıya geliriz ve “onlara karşı biz”, “ezilene karşı ezen”, “elite/erke karşı kitleler” vb. tasnifleri aracılığıyla dünü ve bugünü yorumlarız. Böylece varoluş dediğimiz şey, “kişisel veya sosyal olaylar” ile birleştiği anda karşımıza belirsizlik ve korku duygularını güçlü ideolojik inançlar yoluyla telafi eden organik bir yapı çıkar.

Radikal veya aşırı uç görüş denilen bakış açısının dayanağı, gerçeklikten kopuşun ve mantık yoksunluğunun herhangi bir duyguya sıkıca yapışmış olan argümanlarıdır. At gözlüklerinin takıldığı ve kişinin yargısına (veya “inanç üstünlüğüne”) aşırı güvendiği bu bakış açısında, farklı konumlara karşı tahammülsüzlük sürekli tetiklenir. Dünyaya takındığı tavır bu şekilde olan birinin, karşıt kanıtlar sunulduğunda fikrini değiştiremez hale gelmesi de artık kaçınılmaz bir gerçektir.

İlginç olan bir başka konu da komplo teorilerine olan inanç ile aşırı uç görüşlülük arasında bir bağlantı olduğudur. Korkunun, belirsizliğin, kontrolden çıkmışlığın arenasına adım atıldığında her şeyi anlamlandırmaya yönelmiş olan insan algısı yavaş yavaş dogmatik inançlarla beslenir. Beslendikçe doymaz ve daha da kaotik senaryolar üretir. Buradan yükselecek olan yegane şey ise sınırsızlaşmış olan bir aşırılıktır.

Aşırılık yanlılığının psikolojisi

  • Aşırılığa giden yol birçok psikolojik süreçle beslenir. Bunlardan belki de en önemlisi, endişeli belirsizlikten kaynaklanan anlamsızlık duygusunun aşırı uç görüşlere olan bağlılığı teşvik etmesidir. Radikalleşme, genel olarak bir amacı destekleyerek önemli ve saygın hissetme ihtiyacından doğmaktadır. Acı verici nitelikteki kişisel veya toplumsal olayları (örneğin adaletsizlikler, ekonomik krizler, savaşlar), anlamaya çalışan kitleler, dünyayı daha anlamlı olarak deneyimlemek adına kesinlik taşıyan görüşlere yönlenir.
  • İkinci olarak, aşırı uç görüşlerin sosyal dünyanın nispeten basit, siyah-beyaz algılanmasıyla karakterize edildiğini görürüz. Sıkıntının dozu arttıkça kesinliğe olan istek de çoğalır. Aşırılık yanlısı inanç sistemleri, dünyayı daha anlaşılır kılan bir dizi basit varsayım aracılığıyla, karmaşıklaşmış olan sosyal çevreye anlam katar.
  • Üçüncü psikolojik özellik, siyasi aşırılık yanlılarının yargılarına aşırı güven duymalarıdır. Gerçekliğin basitleştirilmiş versiyonları sayesinde hem dünya daha öngörülebilir olarak algılanmakta hem de kişinin gerçekliği doğru bir şekilde anladığına dair olan güveni de tazelenmektedir. Başka bir deyişle, insanlar basit görünen yargılara daha fazla güven duymaktadır.
  • Son psikolojik özellik, aşırılık yanlılarının farklı gruplara ve görüşlere olan tahammülsüzlüğüdür. Aşırılık yanlıları ahlaki yargılarını basit ve evrensel bir gerçeği yansıtan ahlaki kesinlikler olarak deneyimleyebilirler. Bu tür bir ahlaki üstünlük, farklı değer ve inançların ve onları destekleyen insan gruplarının ahlaki olarak aşağı kabul edilmesine yol açar.

Peki, acaba bizler de aşırılığa giden bir yolda mıyız?

Bu sorunun cevabını almak için belirli davranış ve düşünce kalıplarımızı gözden geçirebiliriz:

  1. Sorumsuzca ve kapsamlı olarak yapılan genellemeler. Aşırılık yanlıları çok az kanıta yahut da olmayan bir kanıta dayanarak çıkarsama yapma eğilimindedir. Ayrıca benzerliği de aynılıkla karıştırma huyları vardır. Örneğin, iki insan ya da olay birkaç açıdan benzerlik taşıyor ise onların topyekün aynı olduğunu düşünebilirler. Analojinin özensizce kullanımı sayesinde aldatıcı bir mantık oluşturur ve bu mantığa dayalı bir sonuca varırlar.
  2. Manichaean dünya görüşü. Dünya kötüler ve iyiler olarak iki keskin başlıkta algılanır. Ara haller onlar için bir olasılık taşımaz. Karşılarına çıkan her konu ahlaki açıdan ya doğru ya da yanlıştır. Ve buradaki doğru sadece kendi çıkarları ile uyumlu olarak tasarlanır.
  3. Yetersiz kanıta dayalı iddialar. Nelerin kanıt sayılacağına dair bulanık bir bakış açıları vardır; mantık hatalarının ağına düşerler. Kendi iddialarını destekleyen nitelikleri abartır, karşıt kanıtları ya aşağılar ya da yok sayarlar. Onlar için kanıttan ziyade duyguları yön vericidir. Ne olmasına dair olan istekleri gerçekte ne olduğundan daha önemlidir. Dayanakları ya arzuya ya da korkuya dayanır.
  4. Çifte standartların sözcülüğü. Hemfikir oldukları grupları ve aynı zamanda kendilerini de yargılarken niyete bakar ve ona göre eleştiri sunarlar. Oysa karşıt görüştekileri yargılama sıraları geldiğinde bunu o kişilerin eylemlerini baz alarak ve oldukça sert bir şekilde dile getirirler. Onlar ne derse desin inanılması, karşı taraf ne derse desin ispatlanması gerektiğini düşünürler.
  5. Kıyamet günü yaklaşımı. Kriz mantığı ile çalışan bir bakış açısına sahiptirler ve herhangi bir olayın ya da planın en ufak bir yanlışında hemen katastrofik sonuçlar doğacağına yönelik iddialarda bulunurlar. ‘Sonun başlangıcı’ teması onlar için olağandır.
  6. Karşıt görüşlerin kontrolünün ve yasaklanmasının mübahlığı. Eğer kendi görüşlerine muhalefet ediliyorsa sansür ve benzeri uygulamalara gidilebilir. Basında bu görüşlerin haber yapılmaması için gereken adımları atarlar. Haberin ve bilginin yayılmaması önemlidir. Sadece onları dinlemeniz ve karşıt görüşleri duyduğunuzda korkmanız gerektiğini söylerler.
  7. Tartışmalarda tehdit unsuru. Sundukları argümanları dinleyenlerin onayını almak genellikle sunulan dayanakların ve sonuçların tehditle kabul ettirilmesinden geçer. Eğer hemfikir olunmuyorsa ya şeytanla işbirliği ya da düşmana yardım ve yataklığa yapılmaktadır.
  8. Amaç iyi ise bu yolda kötülük yapmak mübahtır. İyilik uğruna yalan söylemek, şiddet uygulamak, sansürlemek, iftirada bulunmak vb. eylemler her zaman yapılabilir. İnsani değerler karşıt görüşü yok etmek için çiğnenebilir. Onlar için sonuca ulaşılması kullanılan tüm kötü metodları aklamaktadır.
  9. Sloganlar ve basmakalıp ifadeler. Aşırılık yanlılarına göre insanlardaki bilinç uyanışı için gizli propaganda yapılması gereklidir. Sembollere değer verirler. Metafor kullanımı olağandır ve kesinlik taşıyan ifadelerle konuşurlar. Etkili propagandacıları ön plandadır.
  10. Kazanmıyorlarsa o sistem kötüdür. Eğer kamusal alanda etkinlikleri azaldıysa bu sadece karşı tarafın beyin yıkama ve manipülasyon teknikleri yüzündendir. Sistemin doğru ya da yanlış oluşuna sadece kendi çıkarları doğrultusunda karar verirler.

Neler yapılabilir?

Çeşitliliğin nefes alacağı alanı genişletmek için fırsatlar sağlanması gerekmektedir. Farklı bakış açıları ve farklı kültürleri tanımak, aşırılık yanlılarının radikalliğini ortadan kaldırmaya yardımcı olmada kritik bir rol oyar. Medya okuryazarlığı ve çeşitli bilgi kaynaklarına kolayca erişebilmek de aşırılığın gölgesini küçültür.

Nefret söylemlerine ve şiddet içeren davranışlara karşı etkili hukuki yaptırımlar sağlanmalıdır ancak bunun da öncesinde okullarda bu tür düşünce ve davranışların beslenmemesi şarttır. Nefret gibi komplike olan bir soruna sunulacak çözüm asla basit olamaz ne yazık ki. Sevgi her şeyi çözer diyerek işin içinden çıkamayız. Hiç kuşku yok ki aile ve okul çemberinde alınan eğitim en güçlü çözümü sağlayacaktır. Taviz verme ve uzlaşma ile ilgili sağlıklı çalışmalar erken yaşlarda çocuklara sağlanmalıdır. Kızgınlık ve öfke aşamasında yakalanmalıdır bireyin tutumu. Bu aşamadan yol alıp biriktirdikleriyle nefret kıskacına düşüşü engellenebilir böylece.

Mutlakıyetçi düşünceyi en aza indirgemek ve sağlıklı bir ruh sağlığı edinmek için okullarda projeler gerçekleştirilebilir. Yaşamsal olaylarla verimli bir şekilde yüzleşebilme süreci belirli becerileri kazanarak sağlanabilir. Müfredat dışı etkinlikler burada önem taşır.

Kişinin hem kendisine hem de başkalarına şefkat besleyebilmesi, insanlık onuruna ve insan haklarına değer verebilmesi için esastır. Tüm insanların eşit değerde olduğu inancı insan yaşamında yol gösterici bir ilke haline gelirse, o zaman insanlar saygılı, merhametli davranacak, temel özgürlükleri savunacak ve insan haklarını koruyacaktır. Kusursuz insan olmadığını bilen bireyler, dünyamızın kültürel çeşitliliğinin sunduğu fikir ve uygulamaların çoğulculuğunu takdir edecek ve öğrenecektir. Ayrıca bu yaklaşım, insanların diğer insanların bakış açılarını dikkate almalarına, diyalog kurmalarına ve de işbirliği yapmalarına alan açacaktır. Niteliklerini bilenler, yani temelde kendisini iyi tanıyan insanlar, hem olumlu hem de yanlış davranışların sorumluluğunu daha kolay üstlenebilecektir.

Tüm kişiliğimizi “iyi” veya “kötü” olarak değerlendirmek imkansızdır çünkü bizler son derece karmaşık ve sürekli olarak değişen bireyleriz. Bunu diyebildiğimiz oranda aşırılıktan da kaçınmış oluruz. İyi ya da kötü insan olmadığını, sadece iyi ve kötü eylemlerde bulunan insanların olduğunu kabul edip, sözde üstün biri olduğumuzu göstermek için başkalarını kontrol etmeye çalışmazsak bu dünyayı daha yaşanabilir hale getirebiliriz.

Kaynaklar:

Simona Trip-Psychological Mechanisms Involved in Radicalization and Extremism. A Rational Emotive Behavioral Conceptualization
West Sussex County Counsil-Preventing extremism and radicalisation
Sonia Orlu- Are you an Extremist?
Yordan Kutiyski-Political extremism and distrust: Does radical political orientation predict political distrust and negative attitudes towards European integration?

İlginizi çekebilir: Ne kadar dürüstsünüz: Dürüstlük insan ilişkilerinde nasıl bir role sahip?

Şerife Günaydın Karaköse Avukat & Yazar
Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve ... Devam