X

Adada Bozcaada Caz Festivali rüzgarı esti: Seneye kaldığımız yerden devam etmek üzere!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkılarıyla, 3dots ve fermente tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen Bozcaada Caz Festivali, dün sona erdi. Paribu ana sponsorluğunda ve Kendine Has, Volkswagen, Jack Lives Here, CarrefourSA, The ORGANICS by Red Bull, Tchibo, Kale Grubu ve Hep Yeni Kal’ın katkılarıyla düzenlenen festival, bu yıl adanın en güzel dönemi olan bağ bozumuyla kesişiyordu. Katılımcılar, adada bağ bozumu mevsiminde her sokakta hissedilen tatlı telaş ile festivalden yükselen caz ritimleriyle, üç gün boyunca bambaşka bir Bozcaada deneyimi yaşadı.

Festivalden yükselen melodiler adanın kendine has ruhuyla buluştu

Bozcaada Caz Festivali dünyanın farklı köşelerinden, farklı kültürlerden müzisyenler, üç gün boyunca unutulmaz bir deneyim yaşattı dinleyicilere… Kürtçe Anadolu halk ve dağ türkülerini katıksız bir blues ruhuyla sahneye taşıyan Meral Polat Trio’nun içten, hüzünlü ve her şeye rağmen umutlu müziğiyle uzak diyarlara gittik. Türkiye’de caz davulunun öncülerinden Ferit Odman’ın “Autumn In New York” ve “Nommo” albümlerindeki quintet aranjmanlarına yer verdiği konserle, hard-bop dünyasının derinlerine indik. “Var olmayan bir adanın hikâyelerinden” beslendiğini söyleyerek yola çıkan Islandman’in psikedelik gitar ve sonsuzluk hissiyatlı ritimleriyle tüm dünyayla bağ kurduk. Nubya Garcia’nın zamansız melodileri ise Bozcaada’nın rüzgârına karışıp ruhumuzu okşadı.

Dock in Absolute’un progresif caz ve neo cazı piyano, elektrik bas ve davulla benzersiz bir şekilde harmanlamasına yakından tanık olurken, Volkan Öktem’in #7’siyle, sanatçının 30 yıllık müzik hayatı süresince deneyimlediği farklı müzikal tarzların izdüşümlerine kulak verdik. Komfortrauschen ile katıksız bir tekno enerjiyle buluştuk, Güney Fransa’nın sakin ve güneşli ruhunu elektronik müzikle kusursuz bir şekilde buluşturan Kazy Lambist ile dans dolu bir gece geçirdik. Hissikablelvuku ile rock, caz, etnocaz, elektronik, tekno, afrobeat, noise gibi türler eşliğinde sahnede o an cereyan eden bir icraya tanık olduk. Derya Yıldırım, Elif Dikeç, Itamar Borochov ve İsmail Altunbaş’ın bir araya getiren Bozcaada Ensemble ise Bozcaada Caz Festivali’ne özel bir performansla Anadolu müziğine kendi dokunuşunu katarak büyüledi bizi. Sevilen trompetçi Avishai Cohen’in grubu Big Vicious’ın elektronika, ambient ve psikedelik beat’lerle harmanladığı özgün sound’unu dinledik. Progresif teknodan elektronikaya, tribal ritimlerden acid house esintilere uzanan eklektik setleriyle tanınan yapımcı ve DJ Claptrap, namıdiğer Gaurav Narula, ile Berlin ruhunu Bozcaada’da yaşadık. 

BCF Keşif etkinlikleriyle her gün “oyun” oynadık

Her yıl farklı bir tema etrafında geliştirilen disiplinlerarası etkinliklerden oluşan BCF Keşif programı, bu yıl “oyun”un tüm insanlık tarafından paylaşılan özünü keşfetmeye çağırdı katılımcıları. Hollandalı tarihçi ve oyun kuramının yaratıcısı Johan Huizinga’nın Homo Ludens’i, yani Oyuncu İnsan’ına selam duran festival, son yıllarda hepimizi farklı şekillerde zorlayan koşulların karşısında “oyun” oynamanın yaratıcı gücünü açığa çıkarmak amacıyla herkesi kapsayan oyuncu bir ruhla üç gün boyunca 40’ı aşkın etkinlik gerçekleştirdi.

Müzik ve oyunun kesişim noktalarında keşfe çıktık

Toplumsal cinsiyet eşitliği, ekolojik dönüşüm ve erişilebilirlik başlıklarındaki savunuculuk alanları üzerinde duran Bozcaada Caz Festivali’nin BCF Keşif programında müziğin genişçe bir yere sahip olması çok da şaşırtıcı değil… Program kapsamında oyun ile müziği buluşturan pek çok etkinlik yer aldı. Üç gün boyunca Emre Erbirer‘in kürasyonunda gerçekleşen Güncel Meseleler, Yeni Olasılıklar vasıtasıyla müzik yazarı ve programcısı Murat Meriç, Socrates Dergi’den Caner Eler, Sportif Lezbon’dan Selin Yıldız, Toyi’den Elif Atmaca, Boğaziçi Üniversitesi’nden Gaye Defne Ceyhan, Şehir Dedektifi’nden Gizem Kıygı, Otsimo’dan Zafer Elcik’in katılımıyla oyunun hayatımızdaki farklı işlevlerine bazen müzikle bazen sohbetle farklı kapılar araladık. Yaratıcılığı ve hayal gücünü desteklemeyi amaçlayan oyun deneyimleri tasarlayan Toyi ise bizi kendi müzik aletimizi tasarlamaya davet etti. Adanın farklı noktalarında gerçekleşen pop-up konserlerde Teis Semey, Paribu Pop-up Konserleri’nde Ceren Gündoğdu, DJ Eray Düzgünsoy, Volkan Önol, DJ Can Çakmakçı ve Kendine Has desteğiyle Samet Çiçek dinleyicilerle buluştu. Music with Plants Pop-up Performans etkinliğinde ise bitki yaprakları ve ağaç gövdelerinden topladığı farklı frekansları ses dosyalarına çeviren Selim Siyami Sümer ile CarrefourSA sponsorluğunda doğanın sesine kulak verdik.

Ürettik, dans ettik, yeni lezzetler tattık 

Bozcaada Caz Festivali demek yalnızca müzik değil, aynı zamanda bir aradalık ruhu demek. Hep birlikte üretmenin hepimize iyi geleceğine duyduğumuz inançla, BCF Keşif programında da kolektif üretim alanları açan çevre dostu pek çok etkinlik yer aldı. Onaranlar Kulübü’nün düzenlediği Atıklardan İleri Dönüşüm atölyesinde, atık malzemelerin çöpe gitmek yerine nasıl yaratıcı ve işlevsel ürünlere dönüşebileceğini hep birlikte keşfederken, festivalin “oyun” teması çerçevesinde işbirliği yaptığı sanatçı Ece Ağırtmış’ın gerçekleştirdiği Atık Ahşap Malzemelerle Afiş Tasarımı Atölyesi’nde atık ahşap malzemelerle çevre dostu kompozisyonlar tasarladık. Tchibo Coffee Passion atölyesinde kahvenin tarihçesinden yetiştirme süreçlerine dek pek çok teorik bilginin yanı sıra kahve demlemenin aritmetiğine de girerek, baristalığa ufak bir adım attık. Bira tadım atölyesinde, Kendine Has desteğiyle, bira gurmesi Erdinç Çatak ve Özge Kayaalp ile hem halihazırda çok sevdiğimiz biraları, hem de Yenilik Atölyesi’nden mezun yepyeni kraft biraları tattık, dahası bu lezzetlerin ardındaki hikayeleri dinledik. For the Journey X Apéro: Kırdan Bardağa Bozcaada etkinliğinde Bozcaada’nın bitki örtüsünü ve gastronomik değerlerini tanımak üzere adanın el değmemiş doğal güzellikleri arasında yaptığımız keşif yürüyüşünün ardından, bitkilerle leziz kokteyller hazırladık. Hep Yeni Kal ile Ada Lezzetleri Buluşması’nda ise Bozcaada’nın eşsiz doğası ve kültürüyle ortaya çıkan yerel lezzetler, bu toprakların içeceğiyle buluşurken bizler de bir sofra etrafında buluştuk.

Adanın bugününde, geçmişin izinde yürüdük

Festivalin yuvası olan Bozcaada ise tarihi, kültürü ve gastronomik zenginlikleriyle BCF Keşif programında baş köşede yer alıyor. Türkler ve Rumların yakın döneme kadar birlikte yaşadığı, bugün Rum nüfusunun sayıca 100’ü bulmadığı Bozcaada’da, bu iki kültürün, yemek, mimari, eğlence, zanaat gibi alanlarda birbiriyle girdiği etkileşimin pek çok izi var. Bozcaada Keşif Haritası Pusula ile kültür sanat ve kent yayını Lavarla’nın festival için geliştirdiği Ada Müşterek rotasında bu izlerin peşinden yürüdük, hafıza mekânlarında müşterekleri aradık. Jack Lives Here Oyun Atölyesi’nde ise Sunay Akın ve Işıl Ece Erdoğmuş Becer ile bulunduğumuz coğrafyada geçmişten günümüze oynanan oyunlar ve adada olduğu gibi iç içe geçen kültürlerin birbirlerine katkılarının oyunlara yansıması hakkında bir yolculuğa çıktık.

Laf lafı açtı

Bir araya geldiğimizde sohbet etmeyi, birbirimizin fikirlerinden beslenmeyi çok sevdiğimiz için bol bol konuştuk. Onarım Atölyesi’nin düzenlediği “Nasıl oyuncu bir ekonomi tasarlayabiliriz?” adlı panelde Onarım Atölyesi’nin kurucusu etki tasarımcısı Ekin Al’ın kolaylaştırıcılığında ve Doughnut Economics Action Lab işbirliği ile “Oyuncu bir ekonominin dinamikleri neler olabilir?”, “Bir ekonomiyi nasıl daha oyuncu hale getirebiliriz?” sorularını merkeze aldığımız ufuk açıcı bir tartışma yürüttük… Esmiyor’un düzenlediği “İklim krizi sizi de darlıyor mu?” adlı sohbette ise hepimizin zihninde genişçe bir yer kaplayan iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, plastik kirliliği gibi konulara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmayı denedik.

“Oyun”un farklı alanlardaki izdüşümlerini takip ederken iş yaşamına da uğradık elbette. Program kapsamında gerçekleşen sohbet ve panellerde iş dünyasında oyuncu bir yaklaşımın rolünü ve etkilerini keşfetmek üzere bol bol fikir alışverişinde bulunduk. Sınırları Aşarak Oynamak: Girişimcilerin Londra’daki Yolculukları başlıklı panelde girişimciler, Türkiye’de başlayan girişim yolculuklarının yurt dışında nasıl devam ettiğini, oyun alanı değişikliğinin sürprizlerini ve zorluklarını, iş yaşamında oyunbaz bir yaklaşımın faydalarını tartıştılar. Değişim yaratan insanların ve kurumların toplumsal, ekolojik ve kültürel meselelere çözüm üretmek üzere buluştuğu ve birlikte çalıştığı bir sosyal inovasyon platformu olan imece’nin düzenlediği, sosyal sorunlara oyunla yanıt arayan Çark-ı Mesele’de imece ekibinden Zeynep Erdoğan’ın moderasyonunda, kolaylaştırıcılığı ekipten Selin Taşdelen ve Hazal Kartalkanat üstlendi; sonra hep birlikte çarkları çevirdik ve oyunun yaratıcı gücüyle sosyal meselelere çözümler ürettik. imece ve Youth for Good’un interaktif ve oyuncu bir diyalog alanı yarattığı Eski Köye Yeni Oyun: Biz Kuşağı etkinliğinde, Youth for Good’dan Kaya Aytuğ Demiral moderasyonu üstlenirken, Genwise’dan Tuğrul Ağırbaş, Katalist’ten Jülide Erdoğan ve imece’den Hazal Kartalkanat da konuşmacıydı. Hem hep beraber sohbet ettik hem de nesiller arası görünmeyen bağları güçlendirmenin yollarını aradık…

Dayanışma için bir araya geldik

6 Şubat depreminin yarattığı yıkım hepimizin hafızasında ve kalbinde hâlâ çok tazeyken dayanışmanın hepimize iyi geleceğini düşündük. Bu fikirle yola çıkarak depremden sonra Hatay’da üretime devam etmek isteyen zanaatkarları desteklemek amacıyla kurulan Craft Antakya ve Kale Grubu’nun desteklediği Nevruz Köyü kadınları ile birlikte bohça çantalar tasarladık. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) ise bu sene 10’uncu yılına girerken özel bir film gösterimi ve söyleşiyle festivalde yer aldı. BIFED ile güçlerimizi birleştirdiğimiz bu etkinlik kapsamında Mare Nostrum (Bizim Deniz) belgeselini izledik ve ardından da yönetmeni Ethem Özgüven ile bir söyleşi gerçekleştirdik…

İki projemizin ilk adımını attık

Bozcaada Caz Festivali’nin kurucu ekipleri 3dots ve fermente’nin ortak değerlere sahip kurum ve toplulukları bir araya getirmek amacıyla kurduğu yaratıcı girişimi KEŞİF için çok önemli iki projenin de ilk adımını attık. 2014 yılında Jazz Danmark ve Kopenhag Caz Festivali tarafından başlatılan, sonrasında İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerine yayılan “Kızlar için Caz Kampı” da festivalin çok önemsediği bir konuya odaklanıyor. Türkiye ayağındaki koordinasyonunu KEŞİF’in sağladığı ve Kasım ayında gerçekleşecek “Kızlar için Caz Kampı” adlı uluslararası proje kapsamında, Nordisk Kulturfond destekleriyle Kasım ayında gerçekleşecek projenin haberini verirken, kız çocuklarının gelişimine katkıda bulunmak amacıyla öncü kadın müzisyenlerden İngiliz caz müzisyeni, saksafoncu ve besteci Nubya Garcia, British Council’ın ‘Yaratıcı İşbirlikleri’ hibe fonu desteğiyle festivalde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

KEŞİF’in Ekim ayında gerçekleştireceği ve U.S. Mission to Türkiye Hibe Programı kapsamında desteklenen, caz aracılığıyla ifade özgürlüğünü ve kültürel diyaloğu sağlamlaştırmayı, genç sanatçıların ve öğrencilerin bir araya geldiği bir caz topluluğu oluşturmayı ve Türkiye ile ABD arasındaki kültürel diplomasi tarihini caz müziği bağlamında inceleyerek iki ülke arasındaki tarihsel ilişkiye farklı bir gözle bakmayı amaçlayan “Caz ile Köprü Kur” projesi BCF’nin ve aynı zamanda kültür, teknoloji ve etki yaratma alanlarında fikir geliştiren oluşum 3dots‘un da kurucu ortağı olan Çağıl Özdemir‘in moderatörlüğünde gerçekleşen bir etkinlikle duyuruldu. Etkinlikte ayrıca ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda Kamu Diplomasisi Müsteşarı Marvin E. Alfaro ve besteci, müzisyen ve akademisyen Selen Gülün de konuşmacı olarak yer aldı.

Bozcaada Caz Festivali’nin yedinci edisyonunda yanımızda olan destekçilere teşekkürler!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkılarıyla, 3dots ve fermente tarafından gerçekleşen 7. Bozcaada Caz Festivali’nde bize desteğini sunan Hollanda Başkonsolosluğu, İsrail Başkonsolosluğu, Institut français Türkiye İzmir, Goethe-Institut Istanbul, Kultur | lx ve British Council ‘Yaratıcı İşbirlikleri’ hibe programının yanı sıra medya sponsorları Aposto, Argonotlar, artful living, calling, Dadanizm, Dergy, Kafa, Lavarla, Oggusto, Socrates Dergi, T24, The Magger ve Uplifers’a teşekkür ederiz…

Bozcaada Caz Festivali’nde seneye görüşmek üzere!

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale