Cinsel devrim: Yatakta barış, dünyada barış!

bed peace

60’lı yıllarda genç olanlar ya da yakın tarihe merak duyanlar, Yoko Ono ve John Lennon çiftinin efsaneleşen yatak pozunu hatırlayacaktır. İki hafta boyunca biri Amsterdam Hilton Hotel’de bir diğeri de Montreal’de gerçekleştirdikleri iki haftalık ‘Barış için yataktayız.’ protestosuyla zamanında tüm dikkatleri üzerine çeken bu çiftin savaşı protesto ediş şekilleri günümüzde bize biraz ilginç ve anlamsız gelebilir. Bu dönemde cinsellik ve politikanın nasıl bir araya geldiğini merak edenler için 20.yüzyılda yaşanan cinsel devrimi sizler için incelemeye karar verdik.

savaş bitti

Savaşma, seviş!

Freud’un yatak odalarımızın kapılarını aralamasıyla birlikte cinsellik olgusunun tartışılmaya başlandığı dönemden itibaren bu konuya toplum tarafından atfedilen değerde, bireylerin davranışlarında ve kurumsal düzenlemelerde gözle görülür ve hızlı bir değişim yaşandı. 20.yüzyılın ortalarında ateşli tartışmalarla irdelenen cinsellik olgusu, şimdiye kadar görülmemiş bir önem atfedilerek sosyal bir mesele olarak incelenmeye başlandı. Bundan yüz yıl öncesine kadar cinsellik ve politikanın konuşulmayı bırakın, bir arada düşünülmesi bile söz konusu değildi. Günümüzde incelendiğindeyse, 1960’larda ortaya çıkan cinsel devrim hareketin köklerinin politik bir ilhamdan çok, savaş sonrası dönemde rahatlama ve savaşın izlerini slime amaçlı evrildiğini söyleyebiliriz.

we can do itKadın ve cinsellik: We can do it!

1960’ların sonunda ve 1970’lerin başında öğrenci hareketinin ortaya çıkışı, toplumsal düzene karşı çıkış ve doğum kontrolünün legalleşmesi; cinselliğe yalnızca erkeğin değil kadının da zevk aldığı bir çerçeveden yaklaşılmasına olanak sağladı. Cinsel devrimle beraber daha önce erkek odaklı olarak incelenen ve kadının söz hakkının olmadığı geleneksel cinsellik algısından, kadın hareketlerinin de etkisiyle, kadın odaklı bir modele geçiş yapıldı. Lady Chatterley’in evlilik dışı cinsel ilişkileri olduğunu açıklaması bu konudaki ilk değişimlere öncülük etse de, 1970’lere kadar kadının evlilik dışı cinsel ilişkiyi tartışmaya açması bile söz konusu değildi.

Dünya barışı hareketinde ve gelenekselliğe karşı çıkışta aktif rol alan genç jenerasyonun, 1967 ve 1972 yılları arasında cinsel özgürlüğü ve bağımsızlığı ilk kez politik çerçevede tartıştığını söyleyebiliriz.

Yeni Sol olarak adlandırılan akımın dönemdeki ünlü kalemlerinden Herbert Marcuse ve William Riech de Marksizm ve Pskikoanaliz temelli yazılar yazarak cinsel devrime destek oldular. Marcuse ve Reich yazılarında sık sık kapitalizmin üretimden çok tüketime teşvik eden doğası nedeniyle toplulukları cinsel özgürlüklerinden alıkoyan bir olgu olduğundan bahsettiler. İnsan doğasında var olan libidonun (cinsel enerji) kapitalizm yararına manipüle edilmesi ve özellikle reklam sektöründe cinselliğin ve kadın vücudunun objeleştirilmesi bu yıllarda aktivist sol kesimin eleştiri bombardımanına tuttuğu konular haline geldi. Tüm bu tartışmalardan sonra insan hakları, sömürgecilik, kadın hakları, eşcinsellik, yeşile dönüş ve dünya barışı konuları da tartışılmaya başlandı.

Muhafazakar kesim için ise modern dünyada tartışılan bu konular, problem niteliği taşımıyordu. Pornografi, boşanma sayısındaki hızlı artış, tek ebeveynli aileler, uyuşturucu kullanımı ve gençler arasında suç oranının artması gibi konuların 60’lar kuşağının – tabiri caizse – ‘öküz altında buzağı aramasından’ kaynaklandığını düşünüyorlardı.

60’lar kuşağından sonraki jenerasyon, yani aktivist kesimin aşklarının meyveleri, anne babalarının cinsel ve politik anlamda gerçekleştirdikleri devrimi fazla romantikleştirilmiş ve başarısız olarak adlandırdı.

1960’ların cinsel devrimini ve sonuçlarını özetleyecek olursak;

  • Cinsellik politik açıdan tartışılan, toplumsal bir hareket olarak ön plana çıktı.
  • Kadın ve erkeğe atfedilen toplumsal değerde, özellikle kadınların cinsel bağımsızlığının tartışılmaya başlanmasıyla birlikte, dramatik bir değişim yaşandı. Bu durum, toplumda daha fazla fark edilen, sosyal konularda söz sahibi olan, önemsenen ve seçim yapabilen kadının ortaya çıkmasını sağladı.
  • Eşcinselliğe politik bir çerçeveden yaklaşıldı ve eşcinsel haklarıyla ilgili yeni düzenlemeler yapıldı.
  • Korunma yöntemleriyle ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, kadının da cinsellikte zevk alan ve söz sahibi olan bir konuma gelmesine yardımcı oldu.
  • Cinsellik olgusu toplumsal bir boyut kazanmasıyla birlikte, sol kesimin eleştirel yaklaşımına rağmen, reklamlarda ve film endüstrisinde daha yoğun olarak kullanılmaya başlandı.

 

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!