Zamanın ardından: Yıl biterken
Zamanın peşinden koşar adım ilerlemek… Hiç böyle hissettiğiniz günler oldu mu ya da aylar, seneler?
Bir yılın daha sonuna yaklaşırken, soğuğa dayanıklı kış çiçekleri çiçekçilerin ön raflarında yerlerini almışken, yeni yıl hedefleri, hayalleri her yerde yeniden konuşulmaya başlanmışken; yine aynı soru dönüp duruyor zihinlerde… Bir yıl daha geçti ve ben önümde tüm ihtişamıyla son selamını bizlere sunmakta olan bu bir yıl ile ne yaptım?
Gözümüz ardımızda kalan aylarda, zihnimiz gelecek olanların peşinde günlerimiz eriyip giderken; bize sunulan en kıymetli armağan olan nefesimizle, bir yıl daha hayatta kalışımızla, bir kez daha tüm zorlukları ve acılarıyla yüzleştiğimiz bu yaşama meydan okuyan duruşumuzla nelerle birlikte kalabilmeyi başardık, nelere rağmen pes etmedik, neler için şükrettik, neler için “keşkeler kutumuza” bir not daha ekledik?
Zamanın bunca hızıyla akıp gitmesi bizlere belki de tek bir şeyi hatırlatıyor olabilir: bugün elimizde olanlarla ve etrafımızda olan bitene rağmen ya da onlarla birlikte nezaketi, sevgiyi, şefkati, umudu ve iyiliği yeşertebildik mi? Yavaşlamayı, durup biraz olsun dinlenmeyi ve sessizce dinlemeyi (kendimizi, başkalarını ve doğayı) hatırlayabildik mi? Bir gün için bile olsa ya da günde sadece 1 saat… Kendimiz için ya da sevdiğimiz, belki sevmediğimiz, tanıdığımız ya da tanımadığımız bir başka kişi için hayatı daha yaşanılabilir kılmak adına bir minik ilham kaynağı, şefkat parıltısı veya umut tohumu sunabildik mi yaşam serüveninin ormanına?
Hayat amacımızın, kendi dünyalarımızın “ikigai”lerinin peşinde, sanki bizle yarışan zamanla uyumlanmak adına daha da hızlanmayı, daha pratik, daha da çabuk, daha yetenekli, daha da hızlı düşünen, en çevik hareket eden, en başarılı olmayı çok önemsedik. Peki, akıp gitmekte olan o aylar, yıllar, mevsimler bir yönüyle bize örnek olmuyorlar mı? Sadece öylece geçip gidiyorlar. Ve her seferinde kendi döngülerinde ve doğanın kendi yörüngesinde hayat tüm canlılar için aynı şekilde ilerleyip yolunu buluyor. Hayatın olağan akışı içerisinde kimileri için hüzünle, kimileri için aşkla, kimileri için başarılarla, kimileri için umut dolu temennilere geçip gidiyor mevsimler usulca ve kendi halinde.

Geçip giden bir yaşın ve takvimde bir sayfayı daha çevirdiğimiz, artık ışık hızında uçup gidiyormuş gibi hissettiren bir yılın daha ardından hayretle bakıp duraksadığımız o an aslında bir şey oluyor: duyumsadığımız anlık bir fark edişle, belki de bir anda gelen bir farkındalık hissiyle kendi yaşamımızın seyircisi değil, önümüzde durmakta olan yeni bir yılın adeta ressamı olduğumuz bir tabloya dönüşebileceğinin idrakine varmak…
Ben mesela, şu sıralar düşünüyorum bazı sorular üzerine. Bu zaman diliminde çıkarabileceğim bazı dersler var mıydı, kendim için ve sevdiklerim için daha iyisini yapabileceğim fırsatlarım var mıydı (gördüğüm ya da göremediğim), ben bu yıl başıma gelenler karşısında nasıl bir tutum sergiledim, hızlı ve tepkisel yaklaşmamayı ve nazikçe yanıtlamayı başarabildim mi, kaygılarıma ve korkularıma yenik düşmeden bir kez daha olaylara iyi tarafından bakabilmeyi hatırlayabildim mi, yaşamın bana sunduğu fırtınalar içerisinden çıkmayı bu yıl nasıl başardım, her gün ama her bir yeni gün için yeniden ve bir kez daha şükrettim mi, nefesimi duyumsayabildiğim ve gün ışığını görebildiğim bana sunulan bir gün için daha teşekkür ettim mi, olabildiğince yavaşlayabildim mi yemek yerken, yürürken, kahvemi içerken, sohbet ederken?
Bana anlatılanları gerçekten duyabildim mi, can kulağıyla kendimi o sohbete verebildim mi, bir derde bir mutluluğa gerçekten eşlik edebildim mi, bana ihtiyaç duyulan her an samimiyetle hazır bulunuşumu ve dikkatimi sunabildim mi, uçsuz bucaksız gökyüzünde, gün doğarken pembe bulutlarda, kış çiçeklerinin salonun tam ortasında beni karşılayan güzelliklerine aşık olabildim mi, karşılıksız iyiliklere yürekten inanmaya devam edebildim mi, yeterince fark edebildim mi işe giderken yolun üzerindeki kuşların cıvıldayan melodilerini, gülümseyebildim mi rastgele karşılaştığım bir kişiye?

Zamanın ardından benim süzgecimden süzülüp dökülenler bunlar. Ve biliyorum ki odağımızı iyi olana, doğru olana, adil olana çevirdiğimizde sıralanabilecek pek çok “iyi ki” ve minnettar olunabilecek birçok sebep bulunabilir. Yönüm şaştığında, kırgınlığım, hayal kırıklığım, bazen içimde öfkem, zihnimde haklı olma isteğim her galip geldiğinde; odağımı, niyetimi, eksenimi yeniden ve yeniden buraya konumluyorum, tekrar çapa atıyorum iyi ve doğru olana…
Renklerini, kompozisyonunu, ışığını ve gölgelerini kendi tercihlerimizin sorumluluğunu bilerek sevgiyle ve iyilikle, hayallerimize göre konumlayabileceğimiz; elimizde fırça ve palet ile önünde beklediğimiz bembeyaz, bomboş bir tuval yani yepyeni bir yıl hayal ediyorum.
İlginizi çekebilir: Mevsim değişiyor ve içimizdeki dönüşüm başlıyor (mu?)



