Yiyeceklerle savaşmayı bırakın: Özgürlüğe doğru 5 adım

Beslenmek en insani ihtiyaçların başında geliyor. Düşünsenize henüz gözümüzü bile açamayacak kadar minik bir bebekken içgüdüsel olarak acıktığımızı biliyor ve bunu yapabileceğimiz tek şekilde –ağlayarak– ifade ediyoruz. Böyle bir içgüdüyle doğmak sizce de mucizevi değil mi?

Ama doğuştan sahip olduğumuz beslenme içgüdüsünden zaman içinde birçok faktörün etkisiyle uzaklaşıyor, bedenimizin ve ruhumuzun ihtiyaçlarını görmezden gelmeye başlıyor ve vücudumuzu aslında ona tamamen yabancı olan şekillere girmesi için zorluyoruz. Onu kimi zaman aç bırakıyor, kimi zaman ihtiyacı olduğundan çok fazla besliyor sonra da aşırı spor ve sağlıksız diyetlerle cezalandırma yoluna gidiyoruz.

Julia Buckroyd yeme bozukluklarıyla mücadele etmenin yollarını anlattığı kitabında bedenimizi algılama şeklimizin özellikle ticari çıkarlar yüzünden olumsuz yönde etkilendiğini savunuyor. Yazara göre, giyim ve kozmetik sektörü bizlere şu mesajı veriyor: “Ürünlerimiz sizi diğerlerinin gözünde daha güzel ve kabul edilebilir kılacak.” Moda sektörü ise (çoğunlukla rötuşlu ve gerçeği yansıtmayan) imajları önümüze koyarak aslında kadınların çoğu için imkânsız olan, sözde “ideal” bir vücut tipi dayatıyor. Yazarın şu cümleleri adeta bir çığlık niteliğinde: “Hepimiz uzun boylu ve incecik olamayız. Birçok modelin vücut ölçüleri ne yazık ki sağlıksız ve normalin dışında ama bu durum onları tehlikeli bir şekilde idealleştirmek için kullanılıyor. Genç kadınlar kendilerine örnek olarak sunulan imkânsız normları yakalama çabası içinde debeleniyor, bedenlerine karşı tahammülsüzleşiyor ve onu aslında rahat hissetmeyeceği şekillere sokma uğraşına kapılarak yanlış ve çarpık yeme alışkanlıkları kazanıyor.

Sağlıklı beslenme de takıntılarımız arasına girdi. Bakın dikkat edelim, sağlıklı beslenmek kötü demiyorum; sağlıklı beslenme isteği ne zaman bir takıntıya dönüşür ve günlük hayatımızı cehenneme çevirir, işte o zaman bu masumane isteğimiz bizi tehlikeli sulara çeken bir düşman olarak dikilir karşımıza. Sağlıklı beslenme takıntısı son zamanlarda en az anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza veya tıkanırcasına yeme gibi rahatsızlıklar kadar yaygınlık gösteren ve üzerine araştırmalar yapılmaya başlanan yeme bozuklukları arasında geliyor. Ortoreksiya nervoza olarak da bilinen bu durum hakkında daha önce de konuşmuştuk, dileyenleriniz yazıya yeniden göz atabilir.

Yiyecekleri “kötü”, “iyi”, “masum”, “tehlikeli” olarak etiketlendirmek onları aslında olduğu şeyden yani sadece yiyecek olmaktan çıkarıyor, gözümüzde korkulacak, itilecek, bazen düşman bazen avuntu addedilecek nesnelere dönüştürüyor. Bu davranışlarımızı sürdürdükçe her biri ciddi ruhsal rahatsızlıklar olan yeme bozukluklarına karşı daha savunmasız kalıyor, beslenmeyi kendimiz için bir nevi hapishaneye çevirerek, aslında içgüdüsel ve zorlamaksızın yapılması gereken doğal bir eyleme –ihtiyacımız kadar yemeye ve istediğimiz şeyi yemeye– yabancılaşıyoruz.

Yiyecekler hapishanesinden yeme bozuklukları yaşayanlarımız uzun seneler kurtulamıyor. Ama yukarıda da bahsettiğim sektörlerin ve pazarlamacı bir zihniyete sahip kimi sözde sağlık kollarının dayatmalarıyla başlanan ölçüsüz ve temelsiz diyetler, biliyorum ki, hemen hepimizin yolunu bu hapishaneden geçiriyor. Peki özgürlük? Çok mu uzak? Bekliyor mu bizi bir yerlerde? Bekliyorsa nerede? Özgürlüğümüze nasıl kavuşacağız?

Senelerdir yeme bozukluğuyla mücadele eden biri olarak kendi hapishanemden kurtulup tamamen ve sonsuza kadar özgür kalacağıma inancım eskisi kadar kuvvetli değil. Elbette umudum hâlâ var. Hâlâ inanıyorum yapabileceğime, yapabileceğimize. Belki zaman zaman kendimizi yine o soğuk hapishanenin demirleri önünde buluruz ama kapısından girmeden uzaklaşmak ya da şöyle kısacık bir süre “hapis” kalıp sonra arkamıza bakmadan özgürlüğe koşmak da yine bizim elimizde.

Ben inancımı ve umudumu hepten kaybedecek gibi olduğum anlarda, doğal beden ölçülerinin sağlıklı olduğunu savunan ve kendini diyete-karşı beslenme uzmanı olarak kabul eden Robyn Nohling’in “Özgürlüğe doğru beş adım”ını hatırlıyor ve zihnimde bu adımları seke seke atarak önümde neşeli bir patika yolu uzandığını hayal ediyorum.

Siz nasıl bir yolda yürümek istiyorsunuz?
Nohling’in yolunun hepimize ilham olması dileğiyle!

Bedenimin gerçek ölçülerini değiştirmeye çalışmaktan vazgeçiyorum 

  • Yiyeceklerden kurulu bir hapishanedeymişim gibi hissediyorsam, gerçek beden ölçülerimi gerçekçi olmayan boyutlarda değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmeden bu hapishaneden çıkamam.
  • Beden ölçülerimle oynamayı alışkanlık haline getirdiğimde açlık/tokluk sinyallerimle bağım kopar ve neyi ne kadar yemek istediğime karar vermek gittikçe zorlaşır.
  • Bedenimi sağlıksız diyetlerle, aşırı sporla veya onu yiyeceklerden mahrum bırakarak ya da tıka basa doyurarak cezalandırmaya kalktığımda durup şunu sorarım: Aslında neyin peşindeyim? Mutluluk? Kabul görme? Sevgi? Değerli hissetme? Başarı? Gerçeklerden kaçmanın yolunu mu arıyorum bu şekilde?

İstediğim yiyeceği istediğim zaman yemek için kimsenin iznine ihtiyacım yok 

  • İstediğim her ama her yiyeceği yiyebilirim, bunun için ne çevremdeki insanların ne de canımın çektiği yiyeceklerle arama setler kurmaya uğraşan “kafamdaki gardiyanın” iznine ihtiyacım var.
  • Yemek söz konusu olduğunda saatin kaç olduğunun ya da en son ne zaman yemek yediğimin bir önemi yok. Önemli olan aç hissedip hissetmediğim.
  • Bu davranışı içselleştirdiğimde yiyecekler gözümdeki “ulaşılmazlıklarını” kaybedecek ve bucak bucak kaçmanın yollarını aradığım, bir zamanların “korkulu” yiyecekleri zihnime oynadığı oyunları artık sürdüremeyerek üzerimdeki gücünü kaybedecek.

Hiçbir şeyi telafi etmeye çalışmıyorum, aksine merakımı devreye sokuyorum 

  • Bedenimin ihtiyaç duyduğunun çok üzerinde yedim ve inanılmaz derecede şişkinlik hissediyorum. Tahammül edilemez bir rahatsızlık bu duyduğum. Ama bir dakika, spora veya daha kötüsü bilerek kusma gibi yollara başvurarak telafi çabalarına girişemem ve kendimi bu şekilde cezalandıramam. Böyle hissetmeme yol açan gerçek neden ya da nedenleri düşünmeliyim. Gelecek sefere benzer bir durumda ne yapacağım ve nasıl daha farklı davranabilirim?
  • Sahte bir kontrol ve güvenlik arzusuyla, yeme bozukluğunun ya da egzersiz bağımlılığının dayattığı ölçüsüz ve sağlıksız davranışlara başvurmuyorum. Hissettiğim rahatsızlık duygusuna tahammül ederek onu kabul ediyor ve dinliyorum.
  • Yeme bozukluklarına sığınarak hislerimi yadsımaktansa yani kendimi uyuşturmaktansa duygularımın serbestçe dolaşmasına izin veriyorum: Bana seslerini duyursunlar. Böylece hislerim ve bedenim arasındaki kopukluğu onarma yolunda adımlar atmış olur ve gerçekte neye ihtiyaç duyduğumu anlamaya çalışabilirim.

Yiyeceklere yakıştırılan etiketlere ve besin içerikleriyle ilgili bilgilere temkinli yaklaşıyorum 

  • Tüm medya neredeyse diyet kültürü etrafında dönüyor ve bunun değişmesini bekleyemem.
  • Diyet kültürüyle ilgili olan ve yeme bozukluğu ya da sağlıksız derecede egzersiz yapmaya davetiye çıkaran içeriklere sahip bloglardan ve internet sitelerinden uzak duruyorum.
  • Yiyeceklere yakıştırılan “temiz” “iyi” “masum” “kötü” gibi etiketlere ya da yiyecekleri salt yağ, karbonhidrat, protein gibi kategorilere indirgeyen bilgilere dikkatle yaklaşıyorum ve hep şu soruyu soruyorum: ‘Bu bilgi daha iyi bir hayat yaşamama yardım eder mi?’

Gelecekte ortaya çıkacak resmi hayal edin 

  • Diyetle ve anlık tatminlerle gelen sözde başarılar geçicidir… Yolun ilerisinde neler oluyor? Bedenimi değişime zorlayınca sorunun kökenine inebiliyor muyum? Yoksa onu bir maskeyle örtüyor muyum?
  • Medyanın övdüğü ve mucizeler yarattığı söylenen diyetler aklımı çeliyor olabilir ama buna izin vermeyeceğim; çünkü hiçbiri çözüm değil.
  • Bedenimle yeniden bağ kurmak, yiyeceklerle dost olup kendime daha iyi davranmanın yollarını keşfetmek zaman alır ve sabır ister… Uzun bir yolculuk beni bekliyor ama sonunda özgür kalacağım ve birçok kez takılıp düşsem de yolun sonunda buna değeceğini biliyorum.

Kaynaklar:
Julia Buckroyd, Understanding Your Eating: How to eat and not worry about it
Beslenme uzmanı ve danışman Robin Nohling’in internet sitesi: https://www.thereallife-rd.com/

İlginizi çekebilir: Sağlıklı beslenmek tehlikeli olabilir mi: Sağlıklı beslenme takıntısı ortoreksiya nervoza

Burcu Uluçay
Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar ... Devam