Yeni bir yaş daha alırken kendime mektup: ‘Canım Kadın’

Aralık ayını bitirmeye birkaç gün kala benim doğum günüm! Her sene o zamanlar beni bir hüzün ve aynı zamanda dev bir umut kaplar. Yeni bir yaş almanın heyecanı ile bir yılı bitirmenin verdiği hüzün, yeni bir yıla girmenin de neşesi, umudu ile karışırım duygulara… 2020 yılını bitirirken kendime bir mektup yazmıştım. O sene doğum günümü tek başıma kutlamam gerekmişti ve  hayatımda ilk kez tek başıma girmiştim yeni yaşıma: “Hoş geldin yeni yaşım: Yolun yarısı, aslında yolun başı olabilir mi?

İnsan en çok kendi ile baş başa kalınca daha da bir sorgular oluyor hayatını. Ne yollardan yürüdüğünü, nasıl acılarla yüzleşmek durumunda kaldığını hatırlıyor. Ben de bu duygular ile baş ederken kendime bir mektup yazmıştım evimin en sevdiğim köşesi balkonumdan… İçimde yalnızlığımın verdiği hüzün ile hayatta her zorluğu karşılamaya muktedir halim ile oturup kaleme kağıda sarılmış, içimden akan duygularımı yazıya dökmüştüm. Her sene de doğum günümde bu yazıyı okurum. O zamanlar bu yazıyı yazdığımda hem çok umutlu hem de çok umutsuzdum. O canım manzaradan bakarken fark ettim bunu paylaşacak bir eşlikçiye ihtiyacım olduğunu ve yine fark ettim en iyi eşlikçinin en önce kendim olduğunu.

Eminim ki bir yerlerde benimle aynı yollardan geçmiş, aynı ve belki de çok daha zor yokuşları tek başına çıkmış, hala çıkıyor olan niceleriniz vardır. Herkesin yokuşu kendine elbette… O nedenle bu sene de kendime ve sana bir mektup daha yazmak istedim canım kadın! Al eline kahveni geç en rahat hissettiğin koltuğa, bırak kendini satırlarıma. Beraber gezelim zihnimizin anılarında:

Canım Kadın,
Zaman akıyor, hayat her seferinde bambaşka yeni sınavlarla çıkıyor karşına. Bir sor kendine şuan hangi zorluğun içinden geçiyorsan.. daha önce geçmez dediğin neler geçti? hangi dik yokuşların başında tırmanamayacaksın gibi geldi? Artık güneşli olmaz dediğin kaç gecenin sabahına uyandın?
Sayısız değil mi?
Hayat işte… geçmez dediğimiz ne çok zorlu olaylar, iyileşmez dediğimiz ne çok büyük yaralar açıyor hepimizin içinde.
Sana bilmediğin bir şeyi anlatmıyorum ben canım kadın!
Şu an her neyse seni üzen, hatırlayınca canını acıtan şey geçecek sen de biliyorsun.
2020 yılını bitirmeye ramak kala o balkonumda tek başıma oturmuş kendimce doğum günümü kutlarken, yüzleşiyordum kendi gerçekliğimle..
Yalnızım, tekim ve biriciğim demiştim. Ve yalnızlığımın bana verdiği hediyeleri açıyordum bir bir..
Üzerinden geçen iki senenin ardından, bu sefer bu mektubu aklıma gelmeyecek kadar çok bir kalabalığın içinden, aradığı huzuru bularak yazıyorum bu sefer de.
O zamanlar hayatın karşıma çıkardığı sürprizlerin beni konfor alanımdan çıkararak bambaşka yeni yollarla buluşturacağını bilmiyordum.
Ama şunu biliyordum ki o gün içinden geçtiğim o gerçeklik benim en iyi halimle tanışmam için bir vesileydi. O halimi de sarıp sarmalamazsam bugün dönüştüğüm halimle ile barışık olamazdım. O gün sabretmeseydim bugün fark edemezdim benim için en iyisinin ne olduğunu.
Bu yazıyı da hem kendime hem sana iyi gelmek, hem de neleri aştığımızı hatırlamamız için yazıyorum canım kadın!
O çaresiz, hüzünlü, bazen umutsuz bazen mecburi kabullenmiş hallerimizi unutmamak var oluşumuzu bir şölen niyetiyle  kutlamak gerektiğini hatırlamamız için yazıyorum.
Yine bir doğum günümde yazıyorum sana ve bana bu yazıyı..
Bu sefer önümde ufka açılan bir deniz manzarası yok.. Çok daha kalabalık bir şehirde, zamanındaki yalnızlığıma inat bir kalabalık içinde, bir çok yeniliğe göğüs gererek, o zaman ki halimden çok daha cesurca yazıyorum yazımı.
Sabrettiğim için, yeni yaşımda kendimi, değerlerimi unutmadan var oluşumu kutlamaya, benimle olmaya gönüllü herkesle ile kutluyorum var oluşumu..
İyi ki aştım o engebeleri.. İyi ki inandım o karanlık gecelerin sonunda beni bekleyen ışıklı sabahlarına…  Iyi ki izin verdim bu engebeleri benimle aşmaya gönüllü insanların elimi tutmasına..
Kendi özümü unutmadan, inancımı yitirmeden yeni bir yaşıma daha adım atıyorum.
Sen de unutma canım kadın..
Bugün bitmez, geçmez sandığın her şey geçici unutma. Varsın açılsın o kapanmayacak sandığın yaralar, varsın aksın gözyaşların çaresiz sandığın anlarda. Hepsi senin için unutma.
Hep düş hep kalk.. Düşünce kaldır kafanı bak yukarı en inançlı gözlerle ışığın, bir yerlerden seni bekliyor olacak inan!
Ben bu sene konfor alanımdan çıkışımı kutluyor, kendimi içimdeki en neşeli kıvırcık kızla sarıp sarmalıyor ve sana sesleniyorum canım kadın..
Sonunu güzel düşlediğin masallar güzel bitmeye mahkumdur…

Peki sen de kendi masalını yazmaya var mısın?

İlginizi çekebilir: Müziğin iyileştirici gücüyle şifalanmak ister misiniz?

Pınar Tümkaya
Selamlar, ben Pınar Tümkaya. 1984 senesinde sevimli bir Akdeniz kenti olan İskenderun’da doğdum. Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümünden 2007 senesinde mezun olmadan hemen önce hep ... Devam