Sürekli ertelediğim planlarım; sizden korkmuyorum!

Jen Sincero’nun Var Olmak Senin Elinde isimli eserinden:

“…Korktuğum bir şeyi yaparken sızlandığımda, her zaman Hindistan’a yaptığım ilk seyahati örnek olarak kullanırım. Tek başıma yaptığım ilk uluslararası seyahatlerden biriydi ve Hindistan konusundaki tecrübelerim birkaç Ravi Shankar CD’si ve tikka masaladan ibaret olmasına rağmen Hindistan’ın görmek için güzel bir yer olduğunu düşünmüştüm. Tamamıyla yeni bir yere gitmek ve benimkinden olabildiğince farklı bir gerçekliği tecrübe etmek istedim. Hindistan’a gitmenin Alice Harikalar Diyarında gibi olacağını düşündüm.

Bu yüzden biletimi aldım ve birden aklım başıma geldi. Neyi ispatlamaya çalışıyorum? Bunu neden yapıyorum? Tek başıma daha önce hiç bu kadar uzağa gitmemiştim.Daha önce hiç kimseyi tanımadığım, dilini konuşmadığım ve başıma ne geleceğini bilmediğim bir yere gitmemiştim ve yemin ediyorum bunun hayatımda yaptığım en korkutucu şey olacağı düşüncesini kafama yerleştirdim. Çünkü kendimi dünyanın öbür ucunda minnacık bir nokta olarak hayal etmeye başlamıştım. Kendimi tek bir iz bile bırakmadan kaybolabilecek bir yabancı, hayalet ve isimsiz birisi olarak uzayda süzülürken hayal ettim. Kaybolduğumda sevdiğim hiç kimsenin bana ne olduğuyla ilgili ufacık bir fikri bile olamazdı…

Bu durum o kadar kötü bir hal aldı ki, ciddi anlamda kendimi incitmeyi ya da en yakın arkadaşımın öldüğünü ve benim gitmek zorunda kalmadığımı düşünmeye başladım . (Nedense biletimi iptal etmek aklıma asla gelmemişti.) Neyse ki kimse ölmedi ve cenazeme gidiyormuş gibi kendimi havaalanına bırakılırken buldum… Evet, Hindistan’a gidiyordum!

Uçağa bindiğimde pembe bir yöresel kıyafet giyen ve kocaman küpeler takmış güzeller güzeli Hindistanlı bir kadının yanına oturdum. Bana dönerek gülümsedi ve bonibon uzattı. İşte o zaman kafama dank etti; yalnız değilsin seni salak. Etrafın insanlarla sarılı ve en alışılmış insan ihtiyaçlarından biri iletişimdir. Daha sonra iki ayımı açık ara farkla bu gezegendeki en sevdiğim yerlerden birisi olan bir ülkede geçirdim ve bu ülke tamamıyla hayatımı değiştiren bir seyahat sevgisinin kıvılcımlarını tutuşturdu.”

İşte bu bölümü evet ilk defa bir yazımın başında bir referansı bu kadar uzun tutuyorum çünkü o kadar doğal bir şekilde anlatılmış ki… O ilk seyahate çıkma kararımız hele ki “tek başımıza” adım atacaksak… Bu konuda yazılarımı takip ediyorsanız çok kez bu konuyu paylaşmıştım ama bana yine son dönemde konu üzerine birçok soru daha doğrusu “çekince”, yani diğer bir ifade ile “korkuyorum öyleyse varım” ifadesi ulaştı… Bunun bir mesaj olduğunu düşünerek bugün özellikle tek başımıza seyahat etmek hakkında kendi tecrübelerimi paylaşmak, belki sesli olarak dile getiremediğimiz soruları yanıtlamak ve  eğer içinizde azıcık korku ve çokça cesaret var ise sizi yollara çıkartacak o son alevi yakmaya çalışacağız…

İlk tek başıma gerçekten uzun yol içeren seyahatimi Buenos Aaires’e Arjantin’e gerçekleştirmiştim. Bu seyahate karar verdiğimde yine tamamıyla o an içimden geldiği gibi biletimi alarak kendimi aniden bulduğum Kanarya Adaları’ndan Tenerife’de bir otel odasındaydım. Akşam güneşine karşı muhteşem bir koşu yapıp geri gelmiştim. Birden içimden bir ses uyandı “neden bu kadar yıldır istediğin bu yere gitmiyorsun? Neden erteliyorsun daha ne kadar bekleyeceksin 30 yaşına geldin” dedi bana… Bir süre baş başa kaldım bu sesle, sonra çokça hak verdim. Bir kere dilimden düşmüyordu; büyülü bir ismi vardı Buenos Aires… Güzel havalar şehri, güzel bir şehirdi… Adeta beni çekiyordu, sanki dünyanın yaşadığım tarafı dar geliyordu (ki biraz olsun yaklaşmış İspanya hizasına gelmiştim bile). Sonra evet 30 yaşıma basacaktım ve kendime bir doğum günü hediyesi almayacak mıydım? Yani bu evrende 30 yılımı geçirmiştim, bir evlilik bitirmiş, çokça üzüntülü günü geride bırakmış, zor yollardan geçmiş ve işte bugünlere o dikleri aşarak gelmiştim, neyi bekliyordum belki 31 olamayacaktım değil mi?

“Neden erteliyorsun” dedi ses “neden beklemektesin”? Ben deli gibi araştırdım, karşıma çıkan ilk bileti direkt olarak, an bile düşünmeden satın aldım. Hayatımda “ilk” defa bu kadar büyük bir paraya bir bilet almıştım hem de Nisan ayından hazırlanmıştım sevgili doğum günü tarihim için (Ekim ayına)… O bileti aldığım an sanki omuzlarım daha da dikleşmişti, duruşum bile değişmişti. İşte kanıtlamıştım bir kere kendime öncelikle “ben buradaydım”, evet bir bir düşüncelerimi hayata geçirmeye hazırdım. Tek başıma gidecektim, bu benim savaşımdı, evet belki tek kelime ispanyolca bilgim yoktu, belki başıma ne gelecek neler yaşayacağım bilemiyordum…

Ama cesaretim vardı… Daha sonra ben bu yolculuğa bir de Şili ve Uruguay geçişlerini de dahiletmiştim ki Brezilya ile de birleştirecekken rotamın uzunluğuna günler yetmeyince kendime bir “dur” dedim… İşte bir kez tek başınıza yola çıktığınızda o korkularınızı yenip de eşiği atladığınızda adeta bir sihir oluşur. Korkulacak bir şey olmadığını “kalpten bilir” hale geldiğinizde hayatınızın akışı da bambaşka olur. Siz karşınıza çıkan tüm dünyayı “bir” görmeye başlarsınız çünkü aslında birdir, size gelmek istemektedir, sizinle birlikte dönmek için kalbi atmaktadır…

Genel olarak tek başımıza seyahat konusu açıldığında en çok karşılaştığımız diğer bir konu ise cinsiyet kavramı buna da değinmeden geçemeyeceğim… Evet, bir seyahate çıktığımızda tek veya çok kişi de olsak başımıza ne geleceğini “bilemiyoruz” bu çok güzel bir şey aslında. Çünkü keşfetmek buradan geçiyor. Bir kadın olarak tek başıma dünyanın farklı kıtalarında bulunmak üzere şansım oldu. Bugüne kadar hiçbir tehlike yaşamadım… Sadece an olmaya, orada yaşayacaklarınıza, kendinize ve size ulaşmak isteyen güzelliklere, yolunuzda kesinlikle “tek” olmadığınıza inanmanız gerekiyor… Evet, bayan olmak dışarıdan bakıldığında bir erkeğe göre farklı bir güçte olmamız gerektiği algısını düşündürebilir fakat gerçek böyle değildir. Aslında hepimiz kalbimiz kadar çok güçlüyüz, bu yüzden içinizdeki güzelliklerin tezahürüne izin verin, tek başınıza seyahat ettiğiniz anın güzelliğinde kaybolun gidin…

Bugün bu yazımı okuyan sen; ilk tek başına seyahatine henüz çıkmadın biliyorum, evet korkuların var, endişelerin var, evet kaybolmuş durumdasın belki, tam arada kaldın, bilet almak ile almamak, bu riske girmek veya girmemek ve hatta nereden gelip nereye gideceğini bilmemek dediğimiz durumun pençesinde kıvranıyor da olabilirsin… Ama işte yolun açık, sadece kısacık bir an karar vermen gerekiyor; hayatının en, güzel en kendine doğru ve en unutamayacağın tecrübesine hazır mısın?

Yollar seni bekliyor, bu sesi duymaya var mısın?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam