Sağlıksız yaşam, genç yaşta inmeye neden olabilir

Tıbbi öykümüzü büyük ölçüde ailemize borçlu olduğumuz bir gerçek. En azından, kalıtımsal olduğu bilinen ya da en azından şüphelenilen hastalıklar için soy geçmişimizi bilmek oldukça kritik. Ailede kalp hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ya da kanser vakaları varsa, bu rahatsızlıklara karşı tetikte olmak, düzenli aralıklarla kendimizi takip ve muayene etmek büyük önem taşıyor.

Genetik etkenlerin önemli olması, biz nasıl yaşarsak yaşayalım hayatımızın uzunluğu ve kalitesinin tamamen ailemize bağlı olduğu anlamına gelmiyor elbette. Yapay gıdalar ve sağlıksız bir hayat tarzı ile kan değerlerimizi normal sınırların dışına çıkardıkça, kendimizi hiç tahmin etmediğimiz sağlık problemlerine karşı savunmasız kılıyoruz. Bu sağlık problemlerinden biri de inme (felç). Bahsi geçtiğinde bizden çok daha yaşlı insanların başına geleceğini sandığımız inme, çağımızda ne yazık ki görülme yaşı giderek düşerken, sıklığı artan önemli bir sorun.

Kalp değil, beyin krizi

Öncelikle inmeyi doğru tanımlamak gerekiyor. İnme ille de aklımıza ilk gelen, “belden aşağısının felç olması” gibi büyük bir fiziksel etkisi olan bir duruma neden olmayabilir. Memorial Sağlık Grubu İnme Rehabilitasyon ve Araştırma Ünitesi’nin tanımına göre inme, beynin bir bölgesinin oksijen ve şeker ihtiyacını sağlayan kan akımının aniden kesintiye uğramasıyla, bazen de beyin dokusu içine kanama ile ortaya çıkan bir nevi “beyin krizi”. İnmeler, beyin hücrelerinde geçici ya da kalıcı hasara neden olabiliyor. Örneğin, inme geçiren kişi daha sonra çok iyi bildiği sözcükleri unutma gibi günlük hayatını etkileyen sıkıntılar yaşayabiliyor.

genç yaşta inme

Ülkemizde inme hastalarının yarısının 40 yaşın altında olması, gençlerin de bu rahatsızlığa karşı tetikte olması gerektiğinin en önemli kanıtı. İnmeye neden olabilecek risk faktörlerine giderek daha erken yaşlarda maruz kalmamız da bu çıtayı aşağı çekiyor: Yüksek kolesterol, yüksek tansiyon ve şeker, obezite, aşırı alkol tüketimi, sigara kullanımı ve elbette olmazsa olmazımız stres, inme olasılığını artıran en önemli etkenlerden.

Ohio State Üniversitesi nörologlarından Diana Greene “20 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında, gençlerde inme görülme olasılığının gözle görülür şekilde arttığını” belirtiyor. JAMA Neurology’de yayınlanan bir çalışma da bu iddiayı destekliyor: 18-34 yaşları arasındaki kadınlarda akut iskemik inme (beyin damarını tıkayan pıhtı sonucu, beyne giden kan akımının azalması veya durması) görülme oranı 2003’ten 2012’ye kadarki dönemde yaklaşık  %32 oranında artmış.

Hormonal doğum kontrol yöntemlerine dikkat

Özellikle kadınlar ile ilgili sonuçların çarpıcılığı, doğum kontrol yöntemlerine bağlanıyor. Hormon takviyeli doğum kontrol yöntemlerinin, pıhtı oluşturma olasılığını yükselttiği biliniyor. Bu da inmenin %87 oranında kan pıhtılarına bağlı olduğu göz önüne alındığında, oldukça önemli bir risk faktörü.

Tüm bunlara karşın, 45 yaşın üzerindeki kişilerde inme riski de düşüyor. Ancak bu düşüş, gençlerdeki artıştan çok daha yavaş: Yine 2003-2012 döneminde, yüzde 2.2 seviyesinde. New York Üniversitesi’nden Dr. Koto Ishida’ya göre, bu yaşlarda kişiler kendilerine daha çok dikkat ettiği ve tehlike çanlarını daha çok ciddiye aldıkları için risk faktörleriyle daha etkin mücadele edebiliyorlar.

Yüz seğirmesi, kollarda güçsüzlük, konuşmada zorlanma gibi inme belirtileri görüldüğünde mutlaka, durumdan emin olmayı beklemeksizin 112’yi aramak ya da size en yakın sağlık kuruluşuna danışmak kuvvetle öneriliyor.

 

İlginizi çekebilir: Sağlıksız beslenmenin vücudumuza etkileri nelerdir?

Kaynaklar:
Self
Memorial

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!