Pandeminin ilk günlerinde neler yiyip içmiştik: Sağlıklı ürünleriyle dikkat çeken markalar

Vaka sayısı artıyor diye duyuyoruz ama bir yandan da eve kapanmalarımız tamamen bitti, kendimizi sokaklara attık. Özlediklerimizle buluşmalar ayarlanıyor, eski rutinlerimize dönüyor, işlerimizi yoluna koyuyor ve tatil planlarımızı yapıyoruz.

Biz de geçen gün bir arkadaş toplantısında, normalleşmeye o kadar hızlı geçtik ki bir önceki süreci hatırlamak şu an imkansız geliyor, üstüne bir konuşma yaptık. Biraz hafızamızı eve kapandığımız sürece çevirince, birçok markayı ilk kez o zaman duyduğumuzu hatırladık. Kendi işlerimizden biraz elimizi ayağımızı çekip dışarıya bakmaya başlayınca başkalarının dünyası da belirir olmuştu… Ben şahsen başkaları neler yapıyor, en güvenilir nereden alışveriş yapabilirim, kimler hijyenik çalışıyor gibi uzun bir gözleme girmiştim.

Evet, çok koşturmaktan etrafımızdakilerin yaptıkları kaliteli işleri göremediğimiz yaşam koşullarımızın ardından sosyal medyada sesi az duyulan insanlara çevirdim bakışımı. Hazır yerel ve organik olanın önemini daha çok kavramaya başlamışken… Şimdi biraz da o dönemi hatırlamak için ve sağlıklı ürünleri not alıp, bahsi geçen 2. dalgada da unutmamak için yararına inandığım bazı markalardan bahsedeceğim.

Mesela Lalmicrofarm diye bir marka keşfettim. Bitkilerin tohumlarını yenilebilir şekilde paketleyerek satışa sunan bu markanın sahipleri, evlere servis yaparak, taze tohumları mutfağımıza ulaştırdılar. Ben şahsen salatama ekleyerek doğal yollardan vitamin almanın rahatlığını yaşadım bu süreçte.

Yine hepimizin kendi mutfaklarında aşçı kesildiği bu dönem temel besinlerimizi nereden alsak diye bakarken Çanakkaleden’i keşfettim. Özellikle Salçalar’ı ve Süt Reçel’i çok lezzetliydi. Büyük harflerle yazdım çünkü yemeği de sanat gibi görüyorum ve hak ediyorlar.

Markaların reklam gibi görünmesinden çekindiğim için biraz da perde arkasındaki insanlarına hayran olduğum isimlerden bahsedeceğim. Çok yakın bir arkadaşımın çekim yapmak için gittiği esnada tanıştığı Aylin Yıldız’ın girişiminde kurulan Dağkadı Köyü Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden. Derneğin hikayesi kısaca şöyle: Dernek üyesi kadınlar üretimlerini satabilmek amacıyla kooperatif olmak için başvuruda bulunuyor. Karacabey topraklarında yetişen mahsullerden üretim yaparak aile bütçesine katkı sağlıyorlar. Belediyenin onlara tahsis ettiği imalathanede domates salçası, reçel, erişte, mantı, tarhana ver en önemlisi ilaç gibi görünen ekinazya üretiyorlar. Kolonya kadar hayatlarımızın merkezine oturan sirkeye de değinmeden olmaz. Yine elma sirkesini buradan edinmek mümkün.

Sağlıklı günlere…

Günsu Özkarar
1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de ... Devam