Ölmeden önce deneyimlemeniz gereken 10 seyahat önerisi

Sabah 9 akşam 6 işinden istifa edip hayallerini gerçekleştirmek için dünya turuna çıkan insanları büyük bir hevesle takip ediyorum. Belirli bir zaman kısıtlaması olmadan seyahat etme fikri inanılmaz heyecan verici; fakat herkesin bunu gerçekleştirmeye cesareti yok. Bu cesur seyahat severlerin sayısı her geçen gün artsa da aslında onları izleyenler olarak sayımız daha fazla. Neyse ki; bu cesur gezginleri izlerken bizler de tutkumuzun peşinden gidip, görmek istediğimiz yerleri belli bir zaman dilimi içerisinde gezebiliyoruz. İşte bu yazı, hem o cesur gezginlere hem de o cesur gezginleri heyecanla takip eden part time seyahat severlere geliyor.

1. Fransa’nın lavanta kokulu köylerine yolculuğa çıkın

Lavanta dünyanın birçok yerinde yetişiyor; fakat lavantanın ana vatanı Fransa’nın Provence bölgesi. Fransa’ya yılın her mevsimi gidebilirsiniz; ancak bunu bir deneyime çevirmek isterseniz, Provence bölgesindeki lavantalar her yıl temmuz ve ağustos aylarında çiçek açıyor ve o büyülü rengine kavuşuyor. Mis kokulu eflatun renkli lavanta tarlalarında gezinme deneyimini mutlaka yaşayın.

2. Doğanın sanat eseri Ha Long Bay’de tekne ile gezintiye çıkın

Ejderhanın denize girdiği yer anlamına gelen ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Ha Long Bay, Vietnam’da bulunuyor ve yaklaşık 2000 adacığın oluşturduğu 1,553 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Ha Long Bay’in zümrüt yeşili suyunda tekne binebilir, dalış yapabilir ya da kireçtaşı kayalıklarına tırmanabilirsiniz.

Halong Bay
Vietnam’da bulunan Ha Long Bay’de doğa, adeta tüm güzelliğini gözler önüne seriyor.
3. Yeni Zelanda’da şampanya havuzunda yüzün

Şaka şaka! Tabii ki yüzmeyin; çünkü bu havuzun sıcaklığı 74 derece ve yüzmek önerilmiyor. 900 sene önce hidrotermal suların patlamasıyla meydana gelen göl, ismini şampanya gibi köpürmesi sebebiyle şampanyadan alıyor. Bu köpürmenin sebebi ise tamamen doğal. Göldeki karbondioksit emisyonu sebebiyle şampanya gibi köpürüyor. Rengini ise mineral ve silika birleşiminden alıyor. Doğanın bu sıra dışı oluşumunu görmeden bu dünyadan gitmezsek iyi olur.

4. Dünyanın sonundaki salıncağa binin

Ekvator’un Banos şehrinde bulunan ve “dünyanın sonu” olarak adlandırılan bu salıncağa binmek benim uzun süredir hayal listemde bulunuyor. Gökyüzünde uçuyormuş hissi yaratan bu salıncak deneyimi, tam olarak deniz seviyesinden 2600 metre yükseklikte gerçekleşiyor ve bu cümleyi yazmak bile benim kalbimi yerinden oynatıyor 🙂

salıncak
Gökyüzünde uçuyormuş gibi hissetmek için Bolivya’daki ‘Dünyanın sonundaki’ adlı salıncağa binin.
5. Sagano Bambu Ormanı’nda yürüyün

Japonya’nın Arashiyama bölgesinde bulunan Sagano Bambu ormanı; boyları 30 metreyi geçen bambuların oluşturduğu ve içinde kaybolmak isteyeceğiniz türden bir orman. Bambu bitkisi diğer bitkilerden farklı olarak ekstra sabır istiyor; çünkü bambu ekildikten 5 sene sonra filizleniyor. 5 yıl gibi uzun bir süre sabırla baktıktan 6 hafta sonra ise 27 metreye ulaşıyor. 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombasına dayanan tek bitki bambu ağacıymış. Bu yüzden yolunuz bir gün Japonya’ya düşerse bu etkileyici ormanda yürüyüşe çıkmadan dönmeyin.

İlgili yazı: Başka bir gezegendeymişsiniz izlenimi veren seyahat noktaları

6. Kapadokya’da güne gökyüzünde başlayın

Türkiye’de yaşayıp hala Kapadokya gibi doğa üstü bir güzelliği görmediyseniz inanın çok şey kaçırıyorsunuz. Her yıl dünyanın her köşesinden gezgini kendine çeken, ülkemizin belki de en muhteşem destinasyonu Kapadokya’ya gidip, güne gökyüzünde uyanmak adeta bir gelenek. Balon turuna katılıp Kapadokya’nın masalsı atmosferinde güneşi selamlama ritüelini hayal listenize mutlaka eklemelisiniz.

kapadokya
Dünyanın her yerinden gelen turistlerin uğrak noktası Kapadokya’da yapacağınız balon turu, size inanılmaz bir deneyim yaşatacaktır.
7. Kenya’da Büyük Göç’ün izini sürün

1 milyondan fazla afrika antilobunun, 500 binden fazla ceylanın ve 200 binden fazla zebranın Serengeti’den Maasai Mara’ya gerçekleştirdiği Büyük Göç, eminim birçok kişinin ölmeden önce yapılacaklar listesinin başında yer alıyordur. Temmuzda başlayıp ekime kadar devam eden bu Büyük Göç, doğanın en etkileyici olaylarından biri. Göç esnasında binlerce hayvan ölürken binlercesi dünyaya geliyor. Geçen yıl Güney Afrika’nın Johannesburg şehrine gidip ünlü Kruger Milli Parkı’nda safari yapmayışımın tek sebebi, bu deneyimi Büyük Göç’e saklamak istemem. Umarım yanlış yolda değilimdir 🙂

8. İnka medeniyetinin kayıp şehri Machu Picchu’ya tırmanın

15. yüzyılda inşa edilen ve 1912 yılında Amerikalı profesör Hiram Binhgam tarafından bulunan İnka medeniyetinin kayıp şehri Machu Picchu, eminim birçok gezginin hayallerini süslüyor. Doğa ile uyum içinde yaşayan İnkalılar, yüzyıllar boyunca Machu Picchu’da doğanın onlara sundukları nimetlere şükrederek yaşamışlar. Günümüzde dünyanın en önemli arkeolojik sit alanlarından biri olan Machu Picchu, her yıl binlerce gezgini kendine çekiyor.

9. Salar de Uyuni’de suyun üzerinde yürüyün.

Bolivya denilince akla ilk gelen yer, devasa büyüklüğü ile Salar de Uyuni Gölü. Dünyanın en büyük tuz gölü olan Salar de Uyuni, gündüz gökyüzünün tuz kaplı zemine yansıması ile inanılmaz görüntülerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Gece ise ayaz havası ile gezginlere zor anlar yaşatıyor 🙂 Salar de Uyuni’de akrobatik pozlar vererek fotoğraf çektirmek de hayal listemin başında yer alıyor.

10. Pembe şehir Petra’da zamanda yolculuğa çıkın

2200 yılık bir geçmişi olan antik şehir Petra, benim uzun zamandır hayallerimi süslüyordu. Öyle ki, daha fazla dayanamayıp bu yıl ağustos ayında Petra’ya gittim ve kelimenin tam anlamıyla büyülendim.

Kayaların pembemsi rengi sebebiyle “Rose City” olarak adlandırılan bu antik şehrin her köşesi sizi gizemli bir yolculuğa çıkartıyor. An geliyor mimarisine hayran kalıyorsunuz, an geliyor burada yaşayan insanları hayal ediyorsunuz. Petra deneyim odaklı seyahat edenlerin mutlaka görmesi gereken büyülü bir yer.

Öznur Demirhan
Bu hayatta en çok heyecan duyarak yaptığım şey seyahat etmek, beni en çok motive eden şey yeni yerler görmek, olmaktan en mutluluk duyduğum yerler ... Devam