Macbeth’i anan oyun: “Ölümün Tersi Arzudur”

Birey olmayı başarabilen toplumlarda kişiler, ötekinin kıymetini bilir. Bu; yalnızlığın kıymetini bilmeyi de beraberinde getirir. Neticede hepimiz ötekiyizdir, bir diğerinin ötekisi… Böyle bakınca her şey normal gibi görünüyor olsa da birey olmayı başaramayan toplumlarda “öteki olmak”, hele ki toplumsal değer yargılarının birey düşüncesinin özünü emdiği toplumlarda “öteki olmak”, hayatınızı tüm alanlarda olumsuz etkileyebilir ve hatta canınızı dahi tehlikeye sokabilir. Böyle olunca ötekinin kendisini genelin dışında bulması da çok olağandır.

Engin Alkan’ın kaleme aldığı ve “Deniz” karakteriyle bütünleştiği “Ölümün Tersi Arzudur” isimli oyunu Kadıköy’ün kıdemli sahnesi Emek Tiyatrosu’nda izledim. Deniz’in “ölümün tersiyim ben” der gibi olduğu oyunu Oya Kaptanoğlu ‘nun da yardımı eşliğinde yine Engin Alkan yönetmiş. Bir yandan da oynayan Alkan’a diğer rollerde Pınar Yıldırım (Oya), Sinan Çatıkkaş (Ali) ve Murat Göçmez (Gabriel) eşlik ediyor.

“Öteki” olgusunun yaralayıcı, dışlayıcı, ayrıştırıcı yönlerini oyun boyunca içiniz acıyarak hissediyorsunuz. Tabii bunda, Murat Göçmez’in oyunculuğuyla göz doldurduğu karakter olan “Gabriel” ile rolün kendisine dönüşmüş olmasının da etkili olduğunu es geçmemek gerekir.

Oyun, Türkiye’de öğretmenlik yapan Deniz’in, Almanya’ya gelerek kız kardeşini ziyaret etmesiyle başlıyor. Aslında bu ziyaretin Deniz için sığınılacak bir limana demir atmak anlamına geldiğini yavaş yavaş anlıyorsunuz. Türkiye’de seçimlerinden ötürü yargısız infaza uğramış, bu uğurda tüm hayatı adeta zindana dönmüş, öteki olmuş biri Deniz. Toplumumuzdaki birçok kişinin temsili aslında.

Shakespeare’in ölümsüz eseri Macbeth’in oyun boyu bize eşlik edişiyle ise şölene dönüşüyor seyriniz. Öyle ki Kral Duncan’ın kanı, Deniz’in kanı oluveriyor ötekilerin suratlarında!

Biraz komedi ama çoğunca dramı harmanlamış olan Engin Alkan’ın tekstinde diyaloglar arasına ustaca serpiştirilmiş sistem ve bireyin iç dünyasına yönelik eleştirileri görmek de mümkün.

Oyunun sonunun empati yoksunu bir karakter olarak betimlenmiş Gabriel’in kazanmışlık edasıyla nihayetlendirilmesi bende az da olsa, bir hayal kırıklığı uyandırdı diyebilirim. Bu final hariç her anını sandalyeme yapışmış halde izledim.

Ne demiştik? Hepimiz aslında ötekiyiz. Hepimiz bir diğerinin ötekisiyiz….

Öteki olmak çok kolay, ötekiyi yaratmaksa çok daha kolay!

Oyunu, tiyatro severlerin kaçırmamasını tavsiye ediyorum. 2 Şubat’ta Alan Kadıköy’de, 28 Şubat’ta da Baob Sahne’de tekrar sahnelenecek. Diğer oyunları ise Kadıköy Emek’in Instagram sayfasından takip edebilirsiniz, şimdiden keyifli izlemeler!

İlginizi çekebilir: Bu müzikal bir başka: “Bir Evlilik Müzikali”

Günsu Özkarar
1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de ... Devam