İlişkinize farkında olmadan zarar veren olan 10 hatalı davranış

Mükemmel ve sorunsuz ilişkiye ulaşmak çok zor olsa da fedakarlık, özveri ve çalışmayla üstesinden gelinemeyecek kadar imkansız değil. Ancak bazen, elinizden gelenin en iyisini yaptığınıza inansanız da her şeyi yoluna koymak için gücünüzün tükendiğini hissedebilirsiniz. Çünkü yalnızca farkında olduğunuz ve sonuçlarını gözlemleyebildiğiniz şeyler üzerine çalışabilir ve çözüm yolları üretebilirsiniz.

İlişkide farkında olmadan yaptığınız hatalar ya da hata olduğunu düşünmeden sürdürdüğünüz tutum ve davranışlar zaman içinde iki tarafı da yıpratarak ilişkinin hiç iyileşmeyecek yaralarla sonlanmasına zemin hazırlar. Peki nedir bu hatalar?

1. Kazanma hırsı

İlişkiye en çok zarar veren tutum ve davranışların başında kişinin kazanma hırsına yenik düşmesi yer alıyor. Kazanma hırsı ve rekabet, iş yaşamında ya da eğitim hayatınızda kendiniz için koyduğunuz hedefleri gerçekleştirme konusunda size yardımcı olabilir. Ancak yaşadığınız ilişkiyi kazanmanız gereken bir mücadeleye dönüştürüp girdiğiniz her tartışmada kazanan taraf olmaya çalışmak, uzun vadede hem karşınızdaki kişiye hem de yaşadığınız ilişkiye zarar verir. Rekabetin hakim olduğu ilişkilerde taraflar kazanma hırsıyla birbirlerinin açıklarını ararlar ve avantaja dönüştürebilecekleri her durumu kendileri için fırsata çevirmeye çalışırlar. Partnerinizle size karşı çıkacağını düşündüğünüz için konuşmaktan çekindiğiniz şeyler varsa, ilişkinizde rekabetin hakim olduğunu ve tehlike çanlarının çaldığını söyleyebiliriz.  

2. Güvensizlik

İlişkide güvenle ilgili dikkat edilmesi gereken iki önemli nokta var. Bunlardan birincisi, birlikte olduğunuz kişinin sizi aldatmayacağından, size yalan söylemeyeceğinden ve arkanızdan iş çevirmeyeceğinden, yani sizi üzecek herhangi bir davranış ve tutum sergilemeyeceğinden emin olmak. Diğeri ise ne yaşarsanız yaşayın, sizi terketmeyeceğinden ve sevgisinin tükenmeyeceğinden emin olmak. İlişkide güvenin herhangi bir şekilde kırılması ve tekrar geri kazanılamaması, ne kadar uzun sürerse sürsün bir noktada o ilişkiyi sonlandıracak kadar ciddi problemler yaratacaktır.

3. Konuşmamak
Herhangi bir konuda sessiz kalmak ve konuşmaya çekinmek güven eksikliğinin belirtisidir.

Birçok kişi ilişkide karşı tarafı ya da kendisini üzecek konuları konuşmaktan çekinir. ‘Aman huzurumuz bozulmasın’ düşüncesiyle rahatsız olduğu konuları ya da eksikliklerini birlikte olduğu kişiyle konuşmamayı tercih eder. Bu yaklaşım kısa vadede problemlerin üstünün örtülmesini sağladığı için işe yarayan bir yöntem gibi görülse de, yılların birikimi ilişkideki küçük bir çatlaktan sızmaya başlayarak bir süre sonra her şeyi yerle bir edecek boyuta ulaşabilir. Küçük meseleler konuşulup çözülmediği sürece kar topu gibi büyümeye devam eder. Herhangi bir konuda sessiz kalmak ve konuşmaya çekinmek güven eksikliğinin belirtisidir ve ilişkiye uzun vadede ciddi zararlar verebilir.

4. Dinlememek

Karşınızdaki kişiyi sabırla, anlayışla ve dikkatle dinleyebilmek de en az konuşabilmek kadar ilişkinin olmazsa olmazlarındandır. İyi bir dinleyici olmak çoğu zaman iyi bir konuşmacı olmaktan çok daha zordur. Herhangi bir konu hakkında eleştirilirken savunmaya geçmek oldukça normal ve insani bir ihtiyaç. Ancak böyle bir durumda karşımızdaki kişinin söylediklerini duymaya çalışmak yerine odağı kendinize çevirerek kendinizi açıklama çabasına girebilirsiniz. Zihninizde bir anda savunmanızı nasıl yapacağınızla ilgili fikirler belirmeye başlayabilir ve karşınızdaki kişinin yalnızca size yönelttiği eleştirilere odaklanırsınız. Bu noktada konuşulan şeyin içeriğinden çok karşınızdaki kişinin dinlenmeyi hakettiğine odaklanmalı ve ne söylerse söylesin sabırla, dikkatle ve anlaşıldığını hissettirerek partnerinizi dinlemelisiniz.

5. Savurganlık

Yalnız olduğunuzda geleceği düşünmeden istediğiniz şeyi, istediğiniz zaman, istediğiniz kadar alabilirsiniz. Tabii ki plansız harcama yapmak, yarınlar yokmuşçasına paranızı har vurup harman savurmanın doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyoruz. Ancak yapacağınız tüm harcamaların getireceği sonuçlar yalnızca sizi ilgilendireceği için, yalnız yaşadığınız sürece harcamalarınız konusunda da sorumluluk yalnızca size ait. Ancak biriyle uzun süreli bir ilişkiniz varsa, harcamalarınız ve para konusundaki tutumunuz sadece sizi değil karşı tarafı da ilgilendiren bir konuya dönüşür. Tek başınıza yaptığınız plansız harcamalar gelecekte sizinle birlikte partnerinizi ve çocuklarınızı da zor durma sokacaktır. Bu nedenle biriyle birlikteyken yapacağınız harcamalarınızı ve finansal planlamalarınızı sonuçlarından zarar görecek kişileri de dikkate alarak yapmalısınız.

6. Ayrılık korkusu

Gerçek anlamda mutlu bir beraberlik yaşayan hiç kimse ayrılık korkusu taşımaz. Eğer partnerinizden ayrılmak sizi korkutuyorsa, ilişkinizde mutlaka yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Aslında çoğu zaman ilişkide yolunda gitmeyen şeyler korkunun kendisidir. İlişkide korku sadece güven eksikliğinin değil kişinin öz güveninin ve öz saygısının düşük olduğunun da belirtisidir. Ayrılık korkusu taşıyan birey, bir eksikliği olduğu ve karşısındaki kişinin bu eksiklik yüzünden onu terkedeceği endişesindedir. Ancak ayrılıkların çok azı karşı tarafın kişiliğindeki  ya da görünümündeki hoşnutsuzluklardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle ayrılık korkusu taşıyan kişiler kendisinden çok ilişkisinde yolunda gitmeyen şeylerin neler olduğunu iyi analiz edebilmeli, sorunların çözümü için çalışmalı ve çözülemeyecek noktada ilişkiyi sonlandırmaktan çekinmemelidir.  

7. Bağımlılık
Sürekli tek tarafın verici olması, kısa ya da uzun vadede ilişkinin sonunu getirecektir.

Bağlılık ve bağımlılık arasındaki o ince çizgi… Eğer partnerinize olan bağlılığınız bağımlılığa dönüşmüşse, yani onsuz bir hayatı hayal dahi edemiyorsanız bu çizgiyi fazlasıyla aşmış ve ilişkinizi bir çıkmazın ortasına sokmuşsunuz demektir. Bu noktadan sonra artık partnerinizin tüm uğraşı ve çabası sizdeki tüm boşlukları doldurmak üzerine şekilleneceği için ilişkiniz çok farklı bir boyuta doğru ilerleyecektir. Sonuç olarak sürekli tek tarafın verici olması ve tüm sorumluluğun tek tarafa yüklenmesi ilişkinin sonunu getirecektir.

8. Sonsuz mutluluk beklentisi

Yolunda gitmeyen bir ilişkinin göstergelerinden biri de partnerlerin birbirini mutlu etme beklentisi içine girerek bunun için ekstra çaba göstermeleri. Kendinizden başka hiç kimse sizi mutlu edemez. Karşınızdaki kişi ne yaparsa yapsın, ne kadar fedakarlıkta bulunursa bulunsun, sizi mutlu etmek için her gün hediyelere boğsun… mutlu olmak istemiyorsanız size dünyaları da verse mutlu olabilmeniz mümkün değildir. Bu nedenle karşınızdaki kişinin sizi mutlu edeceği ya da sizin onu mutlu edeceğiniz beklentisi gerçeklikten uzaktır. Ayrıca ilişki sadece mutlu olmaktan ibaret değil. Mutsuzluk duygusu da ruh sağlığı yerinde olan her bireyin yaşaması gereken, oldukça insani bir duygu. Kendinizi kötü, depresif ve çaresiz hissettiğinizde ve hissettirdiğinizde de sizinle olacağını bilmek, ilişkiyi daima yapay bir mutlu olma çabası içinde olmaktan çok daha fazla güçlü kılacaktır. Bu nedenle eğer partnerinizin sizi mutlu etmesini bekliyorsanız ya da sizi mutlu edememesinden şikayetçiyseniz, ilişkinizle ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir.

9. Hiç kavga etmemek

Tartışma ortamı yaratılamayan bir ilişkide, yaşanan sorunlar karşısında sağlıklı fikirler ve çözümler üretilmesi imkansızdır. Problem büyümeden tartışmak ve çözüm üretmek, sorunların büyümesini ve içinden çıkılamayacak kadar karmaşıklaşmasını önleyecektir. Ayrıca kavga etmek ve tartışmak kişinin duygusal sağılımını gerçekleştirmesi ve ruh sağlığının korunması için son derece önemli. Çiftlerin tartışmadan ve kavgadan kaçınmasının en büyük sebebi çatışma yönetimi konusunda yeterince donanımlı olmamalarından kaynaklanır. Ayrıca toplumda var olan tartışmanın ve öfkenin yapıcı bir çözüm yolu getirmediği inanışı da çiftlerin kavga etmesini ve tartışmasını engeller. Ancak normal ve sakin bir konuşma sırasında söylenemeyen sözlerin ve baskılanan duyguların birçoğu kavga ve tartışma sırasında açığa çıkar. Bu nedenle çiftler kavga ederken hem kendilerinin hem de karşılarındaki kişinin gerçek duygu ve düşüncelerini tüm açıklık ve netliğiyle öğrenme şansı yakalar.

10. İlişkinin zor ya da kolay olması gerektiğine dair ön yargı taşımak
İlişkilerin kolay ya da zor olması gerektiği inancı, yanlış kararlar vermenize neden olabilir.

Bazılarımız ilişkinin kolay olması gerektiğini savunur. Bu görüşü benimseyenlere göre eğer iki kişi birbirini seviyorsa ve birlikte olma kararı aldıysa zaten her şey kendiliğinden çözüme ulaşacaktır, ulaşmalıdır. Bazılarımız ise değerli olan her şeyin zorluklarla elde edilebileceği ve bu nedenle zor ilişkilerin daha sağlam ve daha uzun süreli olduğunu düşünür.

Bu iki bakış açısında ortak olan şeyse, tarafların ilişkiyi sürdürebilmek için hiç bir çaba sarf etmemesi, sorumluluğu tamamen ilişkinin doğasına yüklemesidir. İlişkinizi kolaylaştırmak için çabalama gereği duymazsınız çünkü zaten size göre o ilişkinin kolay olması gereklidir. Ya da tam tersi, işleri zorlaştırmak için uğraşmanız anlamsızdır çünkü zaten o ilişkiye zor olduğu düşüncesi ve beklentisiyle başlamışsınızdır. Her iki durumda da erken yıpranma yaşanması kaçınılmazdır. Problemler hiç bitmez çünkü ilişkide problem olması gerektiği inancınız nedeniyle çözüm yolu arama zahmetine girmezsiniz.

Yukarıdaki problemlere kısa ve genel çözüm önerileri sunmaya çalışmış olsak da, hiçbir problemin tek bir sebebi olmadığı gibi tek bir çözümü de olamayacağını aklınızda bulundurmalısınız. İlişkiyle ilgili zamanla geliştirilen yanlış tutumlar ve farkında olmadan tekrarlanan hatalı davranışlar, eğer şanslıysanız, ayrılıkla noktalanır. İlişkinin devam etmesi durumunda ise içinden çıkamadığınız bir karadelik gibi sizi yavaş yavaş dibe çeker.

 

Kaynaklar:
Lifehack
Psychology Today
Huffington Post

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!