İlişkilerde sınır koymanın önemi: Çift olmak, kendinden vazgeçmek değildir

Romantik ilişkilerin kalitesini, her iki tarafın da birbirine olan yaklaşımını belirleyen en önemli kriterlerden biri çizilen sınırlardır. Özellikle kültürümüzün yapısı gereği sınırlar olumsuz bir şey, bir mesafe olarak algılansa da, aksine ilişkilere ve bireylere alan veren, ilişkinin kalitesini artıran önemli bir kriterdir.

Romantik ilişkilerde ortaya çıkan sorunların temelinde genellikle eşlerin hem kendi aralarında birbirlerine, hem de çift olarak dışarıya karşı çizemedikleri sınırlar yatar. Bunun nedeni genellikle çift olmakla bir olmanın karıştırılmasıdır. Çift, yani “biz” olunca eşlerin “ben”, yani kendileri olmayı unutması ya da bunu görmezden gelmeye başlaması birçok sorunun başlangıcıdır. Çünkü düşünülenin aksine “biz” olmak adına “ben” olmaktan vazgeçmek, çifti birbirine yaklaştırmaktan çok eşlerin kendilerinden uzaklaşmalarına neden olur. Bu da kişinin kendisine yabancılaşmasına ve bir süre sonra ilişkisini, partnerini sorgulamasına ve sorunlar yaşanmasına yol açar.

Sağlıklı bir ilişki “ben”, “sen” ve “biz” üçlüsünden oluşur ve “biz” parçası, “ben” ve “sen” kaynaklarından beslenir. Bu nedenle eşler ne kadar “ben” olmayı sürdürür ve kendileri olursa ilişki de o kadar güçlü olur. Çift olmak, kendinden vazgeçmek değildir. Önemli olan aynı anda bu üçüne sahip olmak ve kendi aralarında bir denge oluşturabilmektir.

İlişkide sınırlar neden gereklidir?

İlişkide “ben” olabilmeyi sınırlarımızla sağlarız. Sınırlarımız bizim kim olduğumuzu ve yaşam alanımızı belirler. Partnerimiz, bizi sınırlarımız sayesinde daha iyi ve yakından tanır. Sınırlarımız aracılığıyla neleri sevdiğimizi, neleri sevmediğimizi, neleri isteyip neleri istemediğimizi görürler, nelerin bizim için kabul edilebilir, affedilebilir olduğunu, nelerin geri dönüşü olmadığını öğreniler. Değer yargılarımızı, inançlarımızı, sınırlarımızla karşımızdaki kişiye gösteririz. Aynı zamanda sınırlarımız sayesinde ilişkiden ve partnerimizden beklentilerimizi belirtiriz.

Bu durum tek taraflı değildir elbette. Aynı şekilde partnerimizin sınırları sayesinde biz de onu daha iyi tanır, bizden ve ilişkimizden beklentisini daha anlarız. Nelere dikkat etmemiz, nelerden kaçınmamız gerektiğini anlar, ona göre hareket ederiz. Sınırlarımız aslında bizim için bir bakıma kılavuz görevi görür. Eğer partnerimize ya da herhangi bir ilişkimizde karşımızdaki kişiye bu kılavuzu verirsek hem bizi daha iyi tanımalarını sağlar, hem de olası sorunların önüne en başından geçmiş oluruz. Kendimiz olmaktan vazgeçmemiş oluruz.

Sınırlarımızın bir diğer özelliği de nelere evet, nelere hayır diyeceğimizi açık ve net bir şekilde partnerimize ifade ediyor olmasıdır. Bu sayede hem hayır diyememe sorununun hem de olası ilişki problemlerinin önüne geçmiş oluruz. Bir taraftan da sınırlarımız, bize hayır deme özgürlüğü verirken aynı zamanda partnerimizin sahip olduğu özgürlüğü tanımamızı da kolaylaştırır. Tabii ki iş sadece kendi sınırlarımızı belirlemekle bitmiyor. Bununla birlikte birbirimizin sınırlarına saygı duymakla ve onlara özen göstermekle oluyor.

Unutmamak gerekir ki “biz” olmak, “ben” olmaktan geçer ve “ben” olmak ancak sınırlarla sağlanır. Ve sınırlarımıza sadece romantik ilişkilerimizde değil, hayatımızın her alanındaki tüm ilişkilerimizde ihtiyacımız vardır.

İlginizi çekebilir: Hayır deme sanatı: Nasıl hayır diyebiliriz?

Uzman Klinik Psikolog Beliz Ereren Uzman Klinik Psikolog
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını tamamlayarak uzmanlığımı aldım. Hayatın önemli dönüm noktalarından biri olduğuna inandığım ergenlik dönemi ... Devam