İlişkilerde empati eksikliği ve duygusal körlük: Kalbin önündeki sis perdesi

İlişkiler çoğu zaman büyük sözlerle değil, küçük temaslarla şekillenir. Bir bakış, bir omza dokunuş, bir nefes arası… Ama bazı ilişkilerde bu küçük temaslar görünmez olur. Partnerlerden biri duyguyu okur, sezgiyi takip eder; diğeri ise sanki başka bir frekansta yaşar. İşte o noktada ortaya çıkan şeye “duygusal körlük” diyoruz.

Duygusal körlük, yalnızca empati eksikliği değildir. Daha derin bir şeydir:

Duyguyu algılayamama, anlamlandıramama ve ilişkiye uygun şekilde cevap verememe hali.

Ve bu, zamanla en güçlü bağı bile sessizce aşındırır.

Empati neden bu kadar zor?

Empati çoğu zaman “anlamak” olarak anlatılır; oysa ilişkilerde empati, anlamanın ötesinde bir beceridir.

Neyi hissettiğini fark etmek,

Karşındakinin duygusuna alan açmak,

Bu duyguyu küçümsemeden taşımak,

Ve ilişkide yeniden temas kurmak…

Bazı insanlar duyguyu fark etmeyi hiç öğrenmemiştir. Çocukluklarında kimse onlara “Sen ne hissediyorsun?” diye sormamıştır. Duygular bastırılmış, alay edilmiş ya da önemsenmemiştir.

Böyle bir kökten gelen kişi yetişkin olduğunda partnerinin duygularını çözmekte zorlanır. Çünkü kendi iç dünyasında duygunun karşılığı yoktur.

Bu nedenle empati eksikliği çoğu zaman kötü niyet değil, duygusal eğitim eksikliğidir.

Duygusal körlüğün günlük hayattaki belirtileri

Duygusal körlük, ilişkide kendini çok basit ama çok yıpratıcı şekillerde belli eder:

“Bir şey yok, abartıyorsun.”

“Bunun için üzülmeye değer mi?”

“Benim tarzım bu, takılma.”

“Sence gerçekten sorun bu mu?”

Partner bir şey anlatır; karşı taraf konuya değil sonucu hızlıca çözmeye odaklanır. Çünkü duygunun içinde kalmak ona zor gelir. Bazen de tepki tamamen yoktur: yüz ifadesi sabittir, ses tonu değişmez, duygusal bir karşılık gelmez. Bu, dışarıdan soğukluk gibi görünse de aslında kişinin duyguyu işleyememe halidir.

Duygusal körlük kader değildir: Değişir mi?

Evet, değişir. Ancak şunu bilmek gerekir: Duygusal körlük bir “anı” değil, bir “örüntü”dür.

Dolayısıyla değişim de bir anda olmaz. Üç adımlı bir süreç gerektirir:

1. Farkındalık

Kişinin kendini tanıması, kendi duygusal okuma becerilerindeki eksikliği kabul etmesi gerekir.

2. Duygusal sözlüğü genişletmek

Çoğu kişi ‘üzüldüm, sinirlendim, iyiyim’ dışında duygu kelimesi bilmez. Duyguyu isimlendirmek davranışı değiştirir.

3. Duygusal temas pratiği

“Şu an senin için zor olduğunu görüyorum.” gibi basit cümleler bile ilişkide devrim yaratabilir.

Empati eksikliğinin ilişkide yarattığı gizli yorgunluk

Empati eksikliği sadece tartışmalarda değil, duygusal bağın her anında kendini hissettirir.

Partner bir süre sonra içinden şu cümleleri kurmaya başlar:

“Ben bu ilişkide çok yalnızım.”

“Sanki duvarla konuşuyorum.”

“Anlatıyorum ama ulaşamıyorum.”

“Bir süre sonra kendimden bile şüphe etmeye başladım.”

Bu yalnızlık, fiziksel bir yalnızlıktan daha ağırdır. Çünkü yanındadır ama yok gibidir.

Peki partneriniz duygusal olarak kapalıysa ne yapabilirsiniz?

Bu noktada amaç partneri değiştirmek değil, ilişkiyi yeni bir düzleme taşımaktır.

1. Duygunuzu somut anlatın

“Sen beni anlamıyorsun” yerine “Bu durumda kendimi görünmez hissediyorum çünkü…” demek daha etkili olur.

2. Beklentiyi netleştirin

“Şu anda çözüm istemiyorum, sadece beni duymanı istiyorum.”

3. Duyguyu küçümseyen cümlelere sınır koyun

“Bu cümle bana iyi gelmiyor. Böyle konuşulduğunda kapanıyorum.”

4. Küçük adımlarla yeniden temas kurun

Günlük kısa paylaşımlar, minik empati pratikleri, duygunun konuşulduğu sakin anlar…

5. Gerektiğinde profesyonel destek alın

Özellikle çocukluk döneminde duyguların bastırıldığı ailelerde yetişen kişiler için terapi süreci çok belirleyici olur.

Son söz: Duygusal körlük, sevginin eksikliği değil; duygunun dile gelemeyişidir

Bazı insanlar sever ama gösteremez.

Bazıları duyar ama anlayamaz.

Bazıları ise duygunun ağırlığını taşıyamadığı için uzaklaşır.

Ama değişim mümkündür.

Duygular konuşuldukça berraklaşır.

Temas ettikçe görünür olur.

Anlaşıldıkça güven verir.

İlişkilerde empati; karşındakinin elini tutmak değil, iç dünyasına yaslanabilmektir.

Ve kalbin önündeki sis perdesi kaldırıldığında, iki kişi birbirini gerçekten görmeye başlar.

Empatinin sadece karşıdakini anlamak değil, kendi iç sesinizi de duyabilmek olduğunu hatırladığınız; ilişkilerinizde daha berrak, daha sıcak, daha temas eden bir yerden akabildiğiniz günler dilerim…

İlginizi çekebilir: Fast-food İlişkiler: Hızlı tüketim çağında bağlanmanın bedeli

Eren İnce Çiftçi Aile ve Çift Danışmanı | Psikoloji Bilim Uzmanı
İşletme lisansının ardından satış ve pazarlama alanında yüksek lisansını tamamlayan Çiftçi, 15 yıl boyunca akademisyen olarak görev yaptı. Bu süreçte insan ilişkilerine ve toplumsal ... Devam