Hedefinize doğru giderken unutmayın: Bu yolda çıkışlar kadar inişler de var

Baş belam bir konuyu paylaşmak isterim bugün sizlerle: Hedefime doğru giderken sürekli düşüp durmak! Şöyle gelişiyor değil mi genelde? Hayalimizi/isteğimizi koyuyoruz önümüze ve onu hayatımıza almak, ulaşmak için başlıyoruz çalışmaya. Ona yönelik adımlar atıyoruz, aksiyonlar alıyoruz ve sonunda da elde ettiğimizde tadını çıkarmak yerine kendimize çoktan başka bir hedef seçmiş oluyoruz ve tekrar aynı süreçler ve tekrar, tekrar. Durmadan ama durmadan sürekli istediğimizi düşündüğümüz şeylerin peşindeyiz ve hiç ama hiç bitmiyor. Bitmeyecek. Ta ki siz kendiniz için durmayı ve soluklanmayı seçene kadar bitmeyecek. Bitmemesini de seçebilirsiniz tabii ki, o da problem değil bence “bilinçli” yaptığımız sürece. Neyse konumuz bu değil bugün.

Yazarken ne kadar kolay oldu. Bir cümle bile sürmedi değil mi? “Bir hayalim var, ona doğru aksiyon aldım ve elde ettim.” Cümle bitti bile. Bu kadar basitmiş gibi sanki. Keşke öyle olsa ama peki gerçek hayatta o süreç sizin için nasıl geçiyor? Benimki genelde; yani bugüne kadar öyle oldu; çalkantılı. Epey çalkantılı! Bir hayalimi koyuyorum önüme, evet. Sonraki süreç ise evlere şenlik! Bir örnek üzerinden gidelim mi? Haydi örneğimiz sosyal medyada, televizyonlarda, her yerde revaçta olan kilo vermek olsun. Her şeyden önce milyonlarca seçenek arasında “ne istediğimi” belirliyorum. Bir sonraki adım, ki bence en önemli adımların başında gelen, “Neden?” istediğimi kendime sunmak.

Sebeplerim ilk önce beni tatmin etmeli. Havadan, ezberlenmiş sebepler bana göre değil mesela. Hiçbirimize göre olmasın. “İstiyorum çünkü herkes böyle yapıyor” olmasın sebebiniz. Sanki bankadan kredi çekeceksiniz ve bunun için nasıl bankacıyı mantıklı sebeplerle ikna etmeniz gerekir krediyi size versin diye… O bankacı gibi ikna olun hayalinizin gerçekten ihtiyacınız olduğuna. Bu kısmı özellikle belirtiyorum çünkü bazen hayallerimiz olduğunu düşündüğümüz şeylerin altından öyle sebepler çıkıyor ki hayalin sandığının meğerse gerçekten hayalin olmadığını yakalıyorsun. Örneğimiz üzerinden gidelim.

Soru: Neden kilo vermek istiyorum?
Cevap: Hareket alanım kısıtlanıyor, zor nefes alıyorum, hafif hissetmek istiyorum vb. gibiyse bunlar bana göre makul sebepler ve eğer buysa sebeplerim tamam ikna oldum! Bir sonraki aşamaya geçebilirim.
Fakat cevabım şöyleyse: Beğenilmek istiyorum, sevilmek istiyorum, ciddiye alınmak istiyorum, güzel gözükmek istiyorum vb. Bu sebepler beni ikna edemiyor çünkü tüm bunların aslında kiloyla hiçbir bağlantısı olmadığını biliyorum. Beni zayıf olduğum için beğenen, seven insanlar hayatımda olmasa da olur. Ortalama 80 sene yaşadığımızı düşünürsek kilo vereceğiz de alacağız da. 80 sene boyunca tek bir kiloda kalmayı siz ne kadar mantığınıza sığdırıyorsunuz bilmiyorum ama benimkine sığmıyor. Bu sebeple sevilmek için gerçekten neye ihtiyacım varsa başlıyorum onun avına çıkmaya. Ciddiye alınmak için neye ihtiyacım var? Hmm sanırım ilk önce benim kendimi ciddiye almama? Peki neden kendimi ciddiye almıyorum? Nasıl biri olsam kendimi ciddiye alıp saygı duyardım? Görüyorsunuz ya doğru soruları sormak aslında hepimizi büyüten, gerçeğe götüren şey. Tüm yanıtlarımdan tatmin olduktan sonra işte şimdi gerçek bir hedef/hayal belirleme ve aksiyon alma zamanı!

Dönelim ilk olaya; nedenlerimi sundum kendime ve sağlık vb. mantıklı geldi tamam, sonraki aşama: Hedef belirlemek. Daha doğrusu gerçekçi hedefler belirlemek. Robot değil insan olduğumuzu unutmadan hedefler belirlemek. Haftada 3 kilo vermek değil de ayda 3 kilo vermek mesela! Hatta ayda 1 olsun! Neye aceleniz var ki? Amaç gerçekten sağlıksa ve kalıcı olmasıysa koşmaya gerek yok, sindire sindire ilerlemek daha da sağlıklı olacaktır. Böylelikle kendinize aşırı yüksek hedefler koyup ulaşamayınca da öfkeden kudurmayacaksınız boş yere. Veee geldik aksiyon bölümüne!

Bu aşamadan evvelki aşamaları ben kendi kendime öğrendim ve inanın hiç öyle bir anda falan olmadı. Of beni zorlayan o kadar çok yerden geçtim ki bunları çözene kadar! Keşke birileri -ama ciddiye alabilmem için aynen bu süreçlerden geçen birileri- bana anlatmış olsaydı. Ama benim de kaderim hep kendi yolumu kendim keşfetmek oldu; yardımsız! Bu sebeple burada detaylı anlatıyorum ki belki birilerine bir faydam dokunur. Bana anlatılmayanları ve anlatılmasını çok istemiş olduklarımı ben anlatayım ve ihtiyacı olanlara ışık olsun. Umarım olur ve oluyordur.

Neyse, şimdi aksiyon bölümünde ise daha çok yeni çözmeye başladığım bir konu var. Kendime, kendime göre mantıklı bir hedef seçtim; o da olsun ayda 2 kilo. Bu da 2 haftada 1 kilo demekse buna göre bir yeme planı çıkartabilirim. Mesela ilk etapta şeker ve ekmeği kesebilirim değil mi başka hiçbir şeyi değiştirmeden? Öyle yaptığımı farzedelim. 1. gün, 2. gün, 3. gün harika gidiyor derken 4. gün dolapta koca bir pasta gördüm ve en sevdiğim pasta ve hayır tutamayacağım kendimi derken hoop pasta midemde bile! Sonraki aşama “Vah halime” aşaması. Kendimi başarısız, beceriksiz diye etiketlemeler, öfkelenmeden, hayal kırıklıkları, çaresiz hissetmeler vb. Tüm bunların en sonu da tüm acını ve öfkeni daha da çok pasta yemekten çıkarmak! Zaten bozdum, zaten ben bir şey yapamıyorum, zaten olmuyor diyerek 4 pasta daha yemek… Hayali, hedefi unutmak ve kilo almaya devam etmek ve rahatsız olmaya daha fazla devam etmek.

Güzel haber! Senaryo böyle olmak zorunda değil! Yani benim için senaryo hep bu şekilde gerçekleşmişti ama artık bunu değiştiriyorum! Nasıl mı?

4. gün o koca pastayı yedim tamam. Bu defa öfkenin yerini başka sorular almaya başlıyor.
Neden yedim?
Gerçekten canım mı istedi?
Aslında canım istemedi ama o an keyfim kaçıktı ve ben keyfim yokken hep yemek yerim..
Ya da yemek yemek uyumama yardımcı oluyor?

Her ne ise sebebiniz bir oraya bakın derim. Canınız çekip yediyseniz oh afiyet olsun! İyi ki yediniz! Bunda kızacak hiçbir şey yok. Tadını çıkarın! Sakın ola da suçluluk hissetmeyin. Lütfen. Eğer uyumak ya da keyifsizlik gibi sebeplerse altındaki; “Bu alışkanlığı ne ile değiştirebilirim?” diye sorun kendinize. Mesela tam dolaba giderken nedeninizi sorgulamak ve sebep bambaşkaysa yukarıda bahsettiklerimiz gibi, spor ayakkabınızı giyin ve kendinizi sokağa atın! Nereye gidip ne yapacağınızı düşünmeden atın! Ya da su için. Su gerçekten tatlı isteğini geçiriyor tecrübeyle sabit. Belki de sadece susamışsınızdır. Bu arada tüm bunlar hemen bir seferde olmuyor tabii ki! Belki 1000 tekrar! Hatta vazgeçmeden 1000 tekrar. Zaten bir alışkanlığı kazanmak 1000 tekrarı gerektiriyormuş. Öyle kolay iş değil yani oturmuş alışkanlıkları bir anda değiştirmek. O yüzden kendinizden şefkati sakınmayın! Hiç sakınmayın hem de çünkü bu süreçte en çok ihtiyacımız olan anlayış ve şefkat.


O 1000 tekrar da yukarıya doğru düz bir çizgi halinde gerçekleşmiyor. Yani bir, iki defa yapabilirsiniz, üçüncü de hepsini unutabilirsiniz, dördüncüde unutup beşincide tekrar hatırlayabilirsiniz. Mühim olan konu: Vazgeçmemek! Altını çiziyorum: VAZGEÇMEMEK.

Küçüklüğünüzü hatırlayın. Eminim çok büyük bir yüzde bisiklete binmeyi öğrenirken kaç defa ama kaç defa düşmüştür, sonra yine düşmüş ve sonra yine düşmüştür. O zamanlar bisiklete mi küstünüz ya da kendinize mi? Hiçbiri değil mi? Düşmek olağandı o zamanlar. Yeni bir şeyi öğrenirken düşülür kalkılırdı. Bu gayet normaldi. Hangi ara düşmekten nefret eder olduk ve bir kere düştük diye bisikletten, kendimizden nefret eder olduk bilmiyorum ama hatırlama zamanı. Gerçeğin yukarıya doğru düz bir çizgide ilerlemediğini, zigzaglar çizerek ilerlediğini hatırlama zamanı. Dikkat ettiniz mi dediğime? Zigzaglar çizerek İLERLEMEK. Çünkü düşsek de vazgeçmediğimiz sürece, bırakmadığımız sürece aslında ilerlemiş oluyoruz.

Bu yazıma “baş belam olan konu…” diye başlamışım da, baş belası değil aslında. Yolun inişli çıkışlı olduğunu kabul ettikten sonra hiç öyle değil. Peki sen çıkışlar kadar inişleri de kabul edenlerden misin? Bu kadar pasta, pasta, pasta yazdıktan sonra… Ben de kalkıp bir bardak su içeyim bari… Hayat!

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Hayat seçimlerden ibaret: Ufacık bir karar bile tüm yaşamımızı değiştirebilecek güçte

Gamze Baytan Meditasyon ve Yoga Eğitmeni
Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar ... Devam