Fedakarlık şeması nedir? Belirtileri, nedenleri ve ilişkilerdeki etkisi
Bir noktadan sonra insan, yaşamayı değil idare etmeyi öğrenir.
Sözünü yutmayı, ihtiyacını ertelemeyi, sınırını yok saymayı.
Ve bir gün farkındalık duygusunun eşliğiyle; “ben” dediği yer, sadece başkalarına alan açtığı bir yere dönüşür.
Kendini feda şeması, hayat yolculuğunda tam da bu kavşakta karşımıza çıkar.
Kendini feda eden kişiler, dışarıdan güçlü ve verici görünmenin hazzını yaşamanın yanı sıra, içeride zamanla biriken bir yorgunluk taşırlar.
Kimse fark etmez fedakârın isteklerini, ihtiyaçlarını. Çünkü bunu kimseye gösteremezler.
Üstelik bu, çoğu zaman bir seçim değil, çocuklukta yazılmış bir senaryodur.
Peki, senaryoyu kim yazdı?

Hayat senaryomuzda tek bir yazar yoktur elbette. Doğduğumuz ve büyüdüğümüz çevreyle beraber fedakârı yetiştiren ebeveynler de yazar bu senaryoyu.
Duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveyn, çocuğu farkında olmadan “kurtarıcı” rolüne iter. Böylece çocuk, olması gerekenden önce büyür.
Kendi ihtiyaçlarını değil, ebeveynin ihtiyaçlarını önceliklendirmeyi öğrenir.
Sevilmenin bedeli, sessizliktir.
Bağ kurmanın yolu, kendi sınırlarını silmektir.
Bu erken dönem rol karmaşası, yetişkinlikte de varlığını sürdürür. Böylece mükerrer bir şekilde sevgi nesnesi olarak muhtaç kişileri seçmelerine neden olur. Fedakarlık şemasına sahip kişi, partnerine sürekli bakım verme, onu mutlu etme, ihtiyaçlarını gözetme eğiliminde olur.
Çünkü ihtiyaç duyduğunda yüz çevrilen çocuk, büyüdüğünde kendi ihtiyaçlarını yok sayarak hayatta kalmayı öğrenir.
Çünkü başka türlüsünü hiç deneyimlememiştir.
Bencillik mi, fedakarlık mı?
İnsan kendini feda etmek ister. Bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikâyede erimek ister. Çünkü başka türlü katlanamaz kıvrandıran vicdan azabının sesine. Süperego, toplum, vicdan veya şema diliyle talepkar ses… Hiç susmaz fedakarın kalbinde. ‘’Talepkar ebeveyn’’lerin yetiştirdiği çocuklarda bu türden şemalara çok sık rastlarız. Çünkü çocuk, talepkar ebeveynine öykünür, onun sesini içselleştirir. Böylece birincil nesneyle bağını muhafaza etmeyi sürdürür. Yetişkin olduğunda “hayırlı evlat”, “fedakar eş”, “kendinden çok başkasını düşünen insan” imgesi uğruna gün gelir tükenmiş ilişkiyi noktalayamaz. Talepkar ebeveyn sesi en çok da yasakladığı eylemlere yönelineceği zaman açığa çıkar. Fedakar bilir ki ilişkiyi bitirme sorumluluğu beraberinde vicdanın kuzeni olan suçluluk, suçluluğun kardeşi olan nedamet duygularını hissedecektir. Sevginin tükendiği nice ilişkiler, fedakarlık şemasına eşlik eden talepkârın sesiyle bitirilemez. Şema varlığını, takdirlerle ve alkışlarla olumlu bir özellik gibi pekiştirilerek sürdürür.
Nitekim fedakarlık, sevginin dili olabilir; ama kendini yok saymak, sevginin bedeli olmamalıdır. İnsan ancak kendi merkezinde kalabildiğinde gerçek bağlar kurabilir.
Yetişkin yaşamınızda belki ebeveyn çocuk ilişkisinde, belki partner ilişkinizde belki de mesleğinizle olan ilişkinizde kendini fedâ şemanıza teslim olabilirsiniz. Oysa ki her türlü ilişki alanında, al-ver dengesi ruhunuzu rahatlatacaktır. Aksi takdirde, bastırdığınız ihtiyaçlarınız, bir gün sessiz ama en yıkıcı diliniz haline gelebilir.
İlginizi çekebilir: Değersizlik duygusu ve psikolojik çözümlemesi



