Eşitlik meselesi: Eşit olmasak da aynı derecede değerli olabilir miyiz?

Her insanın hayata eşit koşullarda başlamadığı ortada. Bir insan dünyanın en zengin coğrafyasında dünyaya gelerek rahat ve konforlu bir hayat yaşıyorken, daha kısıtlı kaynakların olduğu başka bir coğrafyada temel ihtiyaçlarını bile zor karşılayabilen bir insan, belki hayatı boyunca o bölgede yaşıyor. Bu büyük uçurumun koşullarını eleştirecek ya da bunlara çözüm önerileri yapacak değilim. Bu konu, sosyolojinin ve küresel insan haklarını gözeten organizasyonların üzerine yoğun olarak çalıştığı alanlar. Bu konuya insanı gözeten bir bakış açısı sunmak niyetindeyim.

Farklı koşullarda, standartlarda ve kapasitelerde dünyaya geliyoruz. Genetik olarak aynı anne babadan doğma iki kardeşin bile ebeveynlerinden aldığı genler aynı/eşit değil. Bu dünyada “EŞİTLİK” diye bir şey yok. Bu cümle sarsıcı ve şok edici görünebilir ama objektif olarak bakıldığında durum tam da bu şekilde. Dünyada bir kesim kişi ve organizasyonlar yoğun olarak “EŞİTLİK” kavramını savunurken, tarih boyunca ve bugün ortada görünen durumda, bunun pek de mümkün olmadığını ve hatta olmayacağını söyleyebilirim. En basitinden cinsiyetlerdeki kapasiteler, hatta aynı cinsiyetteki insanların kapasiteleri bile eşit değil ki…

Eşit olmadığımız çok bariz bir gerçek iken, bu birisini diğerine üstün yapan bir gerçek değil. Farklılıklarımız bizleri çeşitlendiren özelliklerimiz. Bu dünyadaki her insan varoluş olarak tek ve eşsiz. Genetik kodumuzun %99,9’u birbirinin aynı iken aslında farklılıklarımızı belirleyen sadece nüanslar. Bu nüans farklılıklarımızın var olması da zaten herkesi eşsiz yapan özellikler. Ama birbirimizden farklı olmamız bizi asla birbirimizden üstün ya da alçak yapmıyor. Hepimiz bu dünyaya hediye sayılan çeşitli başka özelliklerle gelmişiz. Kimisi çok iyi resim çizer, kimisi spor dallarında çok başarılıdır, kimisinin ise insanları etkileyen muhteşem bir sesi vardır. Hepimizde farklı da olsa bir hediye mutlaka vardır. Tabii kendinde hediye olmadığını düşünen kişiler daha hediyelerini ya keşfedememiş ya da onu kabul ederek kullanmak istememektedir.

Buraya kadar farklılıklar üzerinden gitmiş olsam da hepimizin çok ama çok önemli bir ORTAK özelliği bulunmaktadır. Bu dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar eşit koşullarda doğup yaşamıyor olsa bile her insan varoluşu sebebiyle EŞ DEĞERLİDİR!

Düşünsene herkesin boş bir sayfa olarak geldiği bu dünyada, nörolojik olarak devreler tamamlanmış olduğundan, bilimsel olarak da tam anlamıyla boş bir sayfa olarak dünyaya geliyor insan; üzerine yazılan yazılar ve kitabın etiketine göre mi değerimiz değişecek? Şu anda toplumda bir anket yapsak belki de çoğu kişi tanınmış ve fark yaratan popüler bir iş yapmak isteyecektir. Fakat en basitinden yolları, sokakları temizleyen insanların olmadığı bir toplum düşün. Ortalık pislikten yaşanacak halde olmazdı. Ya da nice istenmeyen meslekleri yapan insanları. Her birinin eksikliği toplumda kaosa sebep olurdu. Eğer bir toplumda her işi yapan bir insan olmazsa o toplum kendisini nasıl devam ettirebilir ki?

O yüzden günümüzde insanın değerleri yaptığı işlere, sahip olduğu sıfatlara ve sosyoekonomik-sosyokültürel düzeyine göre belirleniyormuş gibi görünse de, bunlar sadece yanılsama. Hem de çok büyük bir yanılsama. Hepimiz insanız ve bu dünyaya belirli deneyimleri yaşamak için geldik. Bu deneyimin niteliğine göre kimisi fakir, kimisi zengin, kimisi cahil, kimisi bilge bir hayat sürüyor. Fakat bu bir başkasını diğerinden aşağı ya da yukarı yapmıyor. Herkesin deneyimi eşsiz ve özel. Zaten böyle bir ayrıcalık olsaydı bazılarının ölmemesi gerekirdi ki bu dünyada şu ana kadar ölümsüz birisini ben tanımadım… O yüzden deneyim her ne olursa olsun, kişi ihtiyacına göre bir hayat yaşadığından, bu onun değerini değiştirmiyor. Yaşadığımız hayat hiçbirimizi iyi ya da kötü de yapmıyor. Sadece ihtiyaç duyduğumuz deneyimleri yaşıyoruz. Öğrendikçe de deneyimin şekli, rengi, kokusu değişiyor.

Olunan hal ve içinde bulunulan hayat ne olursa olsun, her birimiz çok DEĞERLİ ve SEVİLEBİLİR insanlarız.

Senden ricam var sevgili okuyucu. Bundan sonra karşılaşacağın ilk çöpten bir şeyler toplayan insana acıyan ya da tiksinen gözlerle bakmak yerine, seninle eş değerli bir varlığa, belki çok sevdiğin bir arkadaşına bakar gibi bakman ve onun bu deneyimine saygı duyman. Çünkü o da tıpkı senin gibi, bu yaşamda olduğu hal içinde bir süreçten geçiyor ve bir deneyim oluşturuyor. Ne eksik ve fazla, tıpkı her birimiz gibi her an TAM ve BÜTÜN

İlginizi çekebilir: Kendinize doğru bir yolculuk: Dharma’nızı keşfedin

Burak Ayhan Yoga Eğitmeni
1987 yılında, Akdeniz'in sıcakkanlı şehri Mersinde gözlerini dünyaya açan Burak, kendi kişisel öyküsüne başlamış. Herkes gibi kendi öyküsünün kahramanı olan bu şahıs, üniversitede tıp ... Devam