Duygulardan kalbe yolculuk: Manipura ile Anahata

Konuyu hepimiz biliyoruz. Bu iş “nadi” işi. Sol ve sağ, ortada da bir yol daha var. Kalbin yolu. Google sağ olsun ortak şuur alanlarımızı hemencecik güncelliyor, nerede olsa bulutlardaki bilgiler bütün insanlığın hizmetinde. D&R kitaplığı bilgeliğimize de teşekkür edelim buradan, oldukça popüleriz. Al oku, fikir elde et ve başla!

Başlayalım. Hiçbir fikrimiz yok. Kendimize dair gözlemler sonucunda elde ettiğimiz, yargısız objektif bir halimiz yok. Evet, kendimizi gözlüyoruz ancak gözleyen de bir “benlik”. Peki ya kim gözleyecekti? Güzel soru. Devam edelim, gözledik ve “ah şurada şunu söyledim, şunu yaptım, yanlış yaptım, doğru yaptım“… “Ama o da böyle yaptı”… “Sonra şöyle şöyle oldu.” Vah vah, demek öyle oldu? Kendine acıdın sanırım, yoksa kızdın mı? Kendini sevdin mi yoksa? Yoksa merhamet mi ettin? Çok mu anlayışlısın? Fazla mı veriyorsun? Hep mi alttan alıyorsun?  Yaa deme öyle ama, alttan da alma.

Sanırım böyle birkaç paragraf daha çıkarırız. Bu bizi bir yere götürür mü? Cevabı biliyoruz. Nereye gideceğiz o zaman? Enerji kanallarında yukarıya doğruya gideceğiz… Mesela Anahata. Sanskritçem iyidir, işin özeti kalbe gideceğiz. Nasıl gideceğimize dair bir fikriniz var mı? Hem yukarıdaki gibi duygularımızın olmasının nesi kötü?

Kötü ya da iyinin olayı değil bu. Gelişimin, derinliğin, yüksek fikirlerin işi. Hayatında yaşadığın sıkışıklığa dair bir fikrin var mı dostum? Senden çıkan duyguların neye mal olduğunu ya da nasıl bir karma oluşturduğunu biliyor musun? Sağlını nasıl etkilediğini gözledin mi? Auranda neler olup bittiğini hissettin mi? Karma haznesindeki madde kütlece giderek artıyor. Artması ya da azalması da değil sorun, neden bu döngülerdesin hala? Dünya insanlığı olarak yüksek varlıkları aramıza çekelim, tarihimizi hatırlayalım artık. Batan uygarlığımızda neler olduğunu hatırlayalım, göklerde uçuşan kardeşlerimizi hatırlayalım. Kendimizden hiçbir şeyi ayırmayalım. O kadar basit şeyleri bile ötekileştiriyoruz ki, ona melek, buna öz, buna cin, buna falan, buna plaides takım yıldızı, buna aslan halkı… Okey, yeri geldiğinde ifade netliği için kullanılabilir ancak, bunların hepsi de sensin. Evrenin şu ana kadar oluşturulabilmiş en kapsamlı fotoğrafına baktığınızda ne hissediyorsunuz? Ne düşüyor kalbinize? Tek bir hücreyiz, her şeyin birbiriyle bağlantıda olduğu bir yapı.

Vauv demeden yola devam edelim. Ayırmayalım, dünya insanlığı olarak hepimiz aynı çizgideyiz, bazılarımız daha fazla hatırlamış, daha fazla hız maddesi kullanıyorlar diye önde değiller. Hatırlayın dostlar, kendinize bunu sorun. Yemek yerken, çay içerken “Neyi hatırlamam lazım, nedir ben de eksik olan?” deyin. “Varlığımın ihtiyacı nedir?” diye sorun. Gelen cevap çok sade ve size en uygun cevap olacaktır.

Ben konsepti ile algıladığımız şu dünya maddesini sevgi ile algılayalım. Ben ile ilgili bütün kavramlar manipuraya dayanır. Derin, inisiyatik bilginin her yere eksik ve manipüle edilmiş halde dağıtılması zaten büyük bir sorun iken, (ki buna sorun demek bile tam tanımlamıyor olanı biteni, sadece süreyi uzatıyor) bunların uygulanması ayrı bir sorun haline geliyor. Dostlar dışarıdan bir kurtarıcı gelmez, kimse karmanızı temizlemez, kimse sizin yerinize aydınlanma yolunda yürüyemez; bunu sadece siz yapabilirsiniz. İçinizdeki ışığı yakın, ona soru sorun sizi bekliyor.

21 Eylül’de Yüksek Şuur Bilimleri Derneği Akademisi yeni dönemini açıyor. İçinizdeki ışığı diğer varlıklarla birlikte keşfetmek istiyorsanız, arayın. Kapıyı çalın, her yerde arayın onu.

İlginizi çekebilir: İçsel olanı anlamak: İnisiyasyona bakış

Avni Onur Sevinç
Gelişimimize uygun ekolojiyi inşa etmek için çalışan bir Doğa. Doğa, aynı zamanda arkadaşlarını da arar. Bu temiz ekolojide olmak ister misin?