Dünyaya daha çok şey verebilmek: Yaşamı güzelleştirme kılavuzu

“Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” –Mevlana Celaleddin Rumi

Hepimizin farklı yetenekleri, farklı meslekleri ve farklı ilgi alanları var. Hayatlarımız öyle yoğun geçmektedir ki, bazen “kendimize bile” ayıracak zamanımız kalmaz ve çoğu zaman bundan şikayetçi oluruz. Kendi yaşamlarımıza bu kadar odaklanmışken, anne isek, baba isek bu daha da zorlu olur; çünkü ilgilenmemiz gereken çocuklarımız, geçindirmemiz gereken ailemiz ve ilgi göstermemiz gereken bir eşimiz de vardır. Aslında hayata ne verdiğimize veya kendimiz dışındaki dünyaya ne katkı sağladığımıza bakmak aklımıza gelmez.

Peki bu yaşam şekli bizi “vefa” açısından veya bu dünyada bulunmamızın daha yüksek bir sebebi olduğu gerçeği açısından nasıl etkiler? Yani çok iyi bir yönetici olmak sizi son derece mutlu ve “doygun” bir vicdan seviyesine ulaştırabilir mi? Bu tek başına yeterli midir? Örnek verelim, yardıma muhtaç bir çocuk gördüğümüzde ve ona bir simit hediye ettiğimizde, çocuğun yüzündeki gülümsemeye hangi maaş, hangi pozisyon veya hangi mevki eşit olabilir? Veya kanserin son aşamasında tedavi bekleyen bir hastaya deva olabilecek bir yardımda bulunduğunuzda, “insan olmak” ve aynı durumda sizin de olabileceğiniz gerçeğini idrak etmek, gerçekleştirdiğiniz yardımın size verdiği tatmin, elinden geleni yapmaya çalışmış olmak veya bir insan olarak bir derdi paylaşmış olabilmek güzelliğini hangi “iş başarısı” sağlayabilir?

İşte bu yüzden bugün bu yazımda sizlerle birlikte “günlük” yoğunluklara kapılarak, aslında hayata vermek durumunda olduğumuz veya verebileceğimiz, küçük de olsa katkı sağlayabileceğimiz alanlara bakmak istiyorum. Genel olarak “zaman mı var” yorumunu alıyorum bu konu açıldığı zaman. Burada önemli olan bizlerin yaratacağı zamanlar. Evet, birçoğumuz belki fiziksel olarak bir yurda gitmeye imkan bulamıyoruz, fakat bu ihtiyacı olan bir öğrenciye belirli bir burs vermemize engel değildir; veya yaşlılar için yeni bir yurt yapılacak ise buna az da olsa gücümüzün yettiğince katkı sağlamak için “yapamıyorum” diye düşünerek oturduğumuz yerden bir banka havalesi ile yapabileceğimiz bir işlemi göz ardı etmemiz anlamına gelmez…

Hemen birkaç örnekle kendimden açıklamaya başlayabilirim. Öncelikle daha önce bir dönem geçirmiş olduğum rahim ağzı kanseri başlangıcı nedeniyle, tüm kanser hastalarına karşı özel bir borcum olduğunu düşünüyorum. Bugün son derece sağlıklıyım ve ne kadar şanslıyım ki hayatımın çok önemli bir aşamasında bu gerçekle yüzleşerek yine tek başıma üstesinden geldim. Kanser hastaları için kurulu olan birçok farklı derneğe her ay belirli oranda bir yardım yapmaya çalışıyorum. Bu yardımların miktarı benim için önemli değil, fakat önemli olan her ay bunun için “bir şey” yapmak, bir katkı sağlamak ve elimden geleni yapmaya çalışmak.

Yine çok önemli bir kavram çocukların, özellikle kız çocuklarımızın ülkemizde okutulabilmesi ve eğitim alabilmesi. Bu yüzden öncelikle anne ve babaları olmadan hayata tutunmaya çalışan onlarca çocuğumuza karşı sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Çok küçük yaşımda anne ve babamdan ayrı kalarak yaşamam gerekmişti, zannediyorum bu inancım ta o zamanlara kadar uzanıyor… Eğer çocuksanız ve bu dünyada yalnız olduğunuzu hissediyorsanız size bir aile olmaya çalışan bir kurum var ise şanslısınız… Bizler ise gücümüz ve bilincimiz yettiğince bu kurumlara destek sağlamalıyız. İşte ben de kendimce her ay çocuklarımızı okutmaya çalışan bu derneklere yardımcı oluyorum. Evet, belki her ay bir etkinliklerine gidemiyorum, birebir çocuklarımızla bir araya gelemiyorum, belki yapabileceğim çok daha fazla katkı var fakat şu an elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum…

Bunlar sadece birer örnek… Bu katkı, yani hayata yapacağınız katkı, okuduğunuz güzel bir kitabı bir arkadaşınıza tavsiye etmek kadar basit de olabilir… Seyahate tek başına çıkmaya cesaret edemeyen bir arkadaşınıza destek olmak, bazen sadece yolunu kaybetmiş bir yabancıya yol göstermek için beş dakikanızı harcamak veya caddede karşıdan karşıya geçmeye çalışan elinde ağır poşetleri ve bastonu ile yürümeye çalışan tatlı bir teyzeye yardımcı olmak kadar “basit”…

Fakat önemli olan sizin bugün olduğunuz halinizle dünyaya, muhtaç olanlara, diğer insanlara, çocuklara, gençlere kısacası kime yardımcı olabilecekseniz bunu karşılık beklemeden, kimse görmese de kimse takdir edecek olmasa da ve kimsenin umurunda bile olmasa da sadece sizin kendiniz için bu “katkıyı” bir borç bilerek gerçekleştirmeye çalışmanızdır…

Bizler daha fazla paylaştıkça, daha fazla katkı sağladıkça bildiklerimizi, yaşadıklarımızı, kazandıklarımızı veya sadece “olduğumuz kişiyi” daha fazla açtıkça, vermeye gönüllü oldukça aynı şekilde ödüllendiriliriz. Dünya üzerinde görülmeyen eller, biz daha bir katkıyı sağladığımız anda yükselen titreşimlerimiz hislerimizle içimize dolan “kendimizden memnun olmak”, diğer bir deyişle “kendiliğimizden razı olmak” halimizle yaptıklarımız çok daha yükseklere taşınıverir…

Bugün bir katkı sağlamak istiyorsanız, büyük veya küçük olması az veya çok olması önemli değildir; önemli olan onun hayatınıza ve diğer hayatlara katacağı güzel değerdir… Siz farkında olmadan yapacağınız en küçük bir bağış, bir yardım, bir sorumluluk veya niyet ile bu dünyaya bugün belki tezahür edemeyeceğiniz bir katkı sağlarsınız…

Daha mutlu, daha doygun, daha “anlamlı” bir hayat için, bu dünyaya daha fazla katkı sağlamaya hazır mısınız?

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam