Dış Hatlar’ın yönetmeni Erinç Durlanık ile sinema ve müzik üzerine keyifli bir söyleşi

Erinç Durlanık çiçeği burnunda bir yönetmen. Dış Hatlar onun ikinci filmi. Türkiye’de kalmaya dair bir hikaye belki de… Yönetmenin yıllarca yurt dışında yaşadıktan sonra ülkesine dönüp, kalma, kalmama ve ayrılık temalarını iç içe geçiren işler üretmesi insana hiç mantıksız gelmiyor doğrusu… Herkes içinden geçtiği meseleyi yazabiliyor sonuçta. Filmin perde arkasını ve sinema ile ilişkilerini yönetmen ve müzisyenden dinledik. Belki de müzik-sinema ilişkisine bakmış olduk biraz… İyi okumalar!

Bir filme isim koymak hiç kolay değil. Filmin ismini nasıl buldunuz?

Erinç Durlanık: Başlangıçta filmin ismi “Veda Kaseti” olarak tasarlanmıştı. Benim kafamda Türkiye’den ayrılan birinin bir veda kasetini filmleştirme fikri vardı. Dış Hatlar aslında içe dönük, sıkışık ve gitmeye çalışan ama bir yere gidemeyen bir film. Bizi yurt dışına götürmüyor, sadece yurt dışına giden birinin ardından baktırıyor. Adına zıt olarak, bizi dışarıya götüren değil, gidemeyenin veya kalanın hikayesini anlatan bir film.

Gidemeyen olmaya evrensel bir yerden yaklaşmışsınız sanki…

Erinç Durlanık: Benim niyetim ayrılma mecburiyeti yaşayan sevgililerin ayrılık hikayesini anlatmaktı. Bu ayrılık hikayesinde de aslında, dev bir çatışma yok, sadece Green Card çıktığı için ve bu daha iyi bir fırsat olduğu için ayrılmak zorunda kalan eğitimli insanların hikayesi var. Bu da daha farklı bir göç hikayesi anlatıyor bize. Türkiye’den ayrılma mevzusu bir karar değil de, mantıklı bir seçime götüren bir mecburiyete dönüşüyor gibi. Bunu izliyoruz aslında Dış Hatlar’da.

Filmin müzikleri Ahmet Bulut’a ait. Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ahmet Bulut: “Müzik mi okusam, resim mi okusam?” diye başlamış bir hikaye benimkisi. Sonuçta resim okuyup, resimle devam etmek yerine müzikle devam eden biri oldum.

Birlikte çalışmaya nasıl başladınız?

Ahmet Bulut: Biz Erinç’le barter yaptık.

Sanatta barter yapılmasını önemli buluyor musunuz?

Ahmet Bulut: Erinç ilk geldiğinde, Yasemin isimli bir filmi vardı. Çok da sevdiğim bir film. O filminin ardından birlikte müzik yapmayı teklif etti.

Erinç Durlanık: Benim de Ahmet’le tanışma sebebim onun “Dansediyor” isimli parçasıydı. Dört kişilik “Belki” isimli bir gruptular ve ben konserlerine gitmiştim. Çok güzel bir parçaydı. İnanılmaz dikkatimi çekti. Dış Hatlar vasıtasıyla da bu şarkıyı filme alabildim. Kime dinlettiysem de bayıldı. Filme çok yakıştı.

Ahmet Bulut: Benim de çok sevdiğim bir şarkı, tam bir ayrılık şarkısı ve Kadıköy’e taşındığımda yazdığım bir şarkı. Sözlerinde var olan şeyler tamamen imgeler üstüne. Filmle birbirlerini tamamlayan öğeler gibiler yani.

(Film: https://www.blutv.com/filmler/yerli/a-house-plant-named-yasemin/a-house-plant-named-yasemin

Şarkı: https://open.spotify.com/track/2SiTOfLAhEFgfCMhiQ6BiK?si=285awUXOSEeTY11SrU4Y_Q)

Peki siz her daim mi filmde müzik kullanmayı tercih ediyorsunuz?

Erinç Durlanık: Benim için bu müzik zaman geçişlerinde ve filmin sonunda bizi o hissiyatla baş başa bırakabilmesi açısından önemliydi. Ama bunun aşırıya kaçmasından hoşlanmam ve müzik tercihlerimle insanları manipüle eden değil, bir yandan da başka şeyler anlatan filmler olsun isterim. Yasemin Adında Bir Salon Bitkisi’nde de benim bu seçimimi görebilirsiniz. Çünkü metalci kardeşini kaybeden bir ablanın hikayesi olarak müziğin kendisi de kurmacanın içinde anlamsal olarak değer buluyordu. Dolayısıyla sinemada görmediğimiz müzikleri kullanmayı Vivaldi duymaya tercih ediyorum.

Seyircilerden filmle ilgili genel olarak nasıl tepkiler aldınız?

Erinç Durlanık: Ben bu açıdan mutluyum çünkü sadece elinize sağlık denilerek geçilmedi, bize reaksiyonlar ve film sonrası ufkumuzu açan tartışmalar ulaştı. Ben Türkiye’de değil yurt dışında daha çok değer göreceğini düşünüyordum. Ama düşündüğüm gibi olmadı.

Bir de düşününce pandemi dönemine denk gelmesi dolayısıyla oldukça riskli bir filmdi ve yaklaşım olarak da deneysel bir yapısı olduğu için de sinematik bir değer görüp görmeyeceğine dair riski vardı.

Siz iyi bir film izleyicisi misinizdir?

Ahmet Bulut: Tiyatroyu da sinemayı da çok severim ve yakından takip ederim. Tabii işim gereği filmlerdeki müziklere de çok dikkat ediyorum.

Erinç Durlanık: Tersi düşünülebilir mi?

Peki, bu film sizin için nerede duruyor?

Erinç Durlanık: Bu film profesyonel ve endüstriyel şekilde yapılmadı. Arkadaşlarımla yaptığım bir film oldu. Bana ait olan bir dünyada, işin içinde paraların konuşulmadığı, imece bir inanışla çıkarılan bir film oldu. Müzikte Ahmet’in olması, Onur’un evini kullanmamız, sonradan başka arkadaşlarımızın da katılmasının bu histe büyük payı var.

Son olarak gelecek çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?

Ahmet Bulut: Bu şarkı Akustikhane’den çıkacaktı, epey ertelenmişti. Şimdi tekrar onun görüşmelerini yapıyoruz.

Erinç Durlanık: Boston Short Film Festival’inde olacağız. Orada Amerika prömiyerini yapacağız. Oraya katılan da tek Türk filmiyiz. Bunun sonrası da festival süreci ve film gösterilmeye 2023’e dek devam edecek.

Çok teşekkürler…

İlginizi çekebilir: Sanatçı Elif Tutka ile “34 Şahmeran Projesi” üzerine keyifli bir sohbet

Günsu Özkarar
1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de ... Devam