Çekiyorum öyleyse varım: Hayatınızda nelerin gerçekleşmesine onay veriyorsunuz?

Bu yazıma yine aynı cümle ile başlayacağım; her şey enerjidir. Aldığımız nefes, içtiğimiz su, sevgili bedenimiz, gördüğümüz gün ışığı, kokladığımız gül, dilimizi yakan sıcacık çay, kalbimizi çarptıran aşk halimiz, korktuğumuz an vücudumuzda salgılanan hormonlar… Her şey, bugünümüzü ve bu evreni oluşturan her şey, görüp göremediğimiz her şey, yaradılışımız ve akış sadece enerjiden ibarettir.

Enerji potansiyeldir, bu açıdan bugün ve şu anda düşündüğümüz ve içimizden geçen her şey bir “potansiyel” oluşturur. Düşüncelerimiz de bu enerjinin bir parçasıdır. Aklımızda dönüp duran “endişe” bilinci, endişe ve korku enerjisini vurgular hale getirir, zenginlik bilinci örneğin bolluk ve bereket ile ilişkili enerjileri tetikler. Sevgi ve aşk inancı buna olan bakış açımız, hayatımızda tezahür eden durumlar olarak karşımıza çıkar. Çokça duyduğumuz bazı sıkıntılar, yakınmalar işte o bizim bitmek tükenmek bilmeyen “şikayetlerimiz” de bu enerjinin bir parçasıdır ve korkarım ki daha fazla “şikayet” olarak geri döneceklerdir.

“Kazandığım para bana yetmiyor, hiçbir zaman yeterince zengin olamayacağım, bu dünyada sonsuz bir bolluk adaletsizliği var, neden diğerleri hep zengin ve ben her zaman kaybeden oluyorum, neden ben her zaman haksızlığa uğruyorum” gibi düşünceler, aslında düşünce şeklimizin yansımalarıdır. Bu cümlelerin hepsinde ortak nokta “yokluk” enerjisinin ne kadar vurgulanmış olduğudur, hep yokluktan, hak etmeyen olmaktan, hak etmeyecek olan olmaktan ve bolluğun “erişilmez” bir kavram olduğundan bahsetmektedir. Bu kişinin hayatında bereket tezahürü sizce nasıl yeşerebilir yani “inanmadığınız” bir şey nasıl karşınıza çıkabilir? İşte burada sizlerle birlikte bir kez daha çekim yasasını değerlendirelim istiyorum.

Kimileri inanmayabilir veya ben denedim “olmuyor” da diyebilir fakat ben inanıyorum, ve bugün size bu güzel kelimeleri yazabiliyorsam ve sizler buna erişip okumanız enerjisine bürünmüş iseniz hayatınızda bazı şeylerin “değişebileceğine” olan inancınızın olduğunu düşünüyorum. Beni çeken ve sizi de içine almış bu bilinç bakalım bizleri nereye götürüyor olacak… İşte çekim yasası burada devreye girer; evrenin kadim yasalarından belki de en meşhur olmuşudur sevgili çekim yasası. Bu yasa nasıl işler, anlamamız gereken bu yasanın “iyi” ve “kötü” ayrımına sahip olmadığıdır; bizler hangi enerji ile evrene seslenmekteysek evren o muhteşem “vermek” bilinci ihsan etmek isteği ile bunu karşımıza çıkarmaya çalışır. Bu yüzden şikayetlerimiz, hastalıklarımız, yokluk bilincimiz bunları katlayarak önümüze getirirken, bolluk, bereket, yüksek frekans bilinci, aşk, sevgi, öz değer inançlarımız da bu kavramları yükselterek bizlerle buluşturur.

Bakın sevgili Nil Gün eseri Çekim Yasası ile bu akışı nasıl yorumluyor:

“…Çekim yasası düşüncenin yaratıcı gücünün kullanımıyla ilgili. Bu yasa, dikkatinizi neye yöneltirseniz, onu kendinize çekeceğinizi ifade ediyor. Bilincimizde ve bilinçaltımızda ne tür düşünceler ve inançlar varsa bu inançlara uygun deneyimleri hayatımıza çekiyoruz.

…Sürekli problemlerden, hastalıklardan, yokluktan bahsetmek, hayatımızda problemleri, hastalıkları, yoklukları çoğaltır. Neyi çok söylerseniz zihninizde onu sabitlersiniz.

…Evrensel yasa şikayetleri de emir gibi algılar ve bize şikayet ettiğimiz şeyi fazlasıyla verir. Birilerinin sizi kızdırdığından şikayet edip bir şey yapmıyorsanız, o kızgınlık duyduğunuz davranışı hayatınıza daha fazla çekersiniz. Ve her seferinde kendinizi kurban gibi hissedersiniz. Hayatın size haksızlık yaptığına inanıyorsanız, çok daha fazla haksızlığa uğrarsınız.

…Şansız olduğumuza inanıyorsak, şanssız olduğumuz düşüncesine onay vermiş oluruz. Şanslı olduğumuza inanıyorsak şanslı olduğumuz düşüncesine onay vermiş oluruz. Düşüncelere bağlanmayı zihnimiz otomatikman yapıyor. Bu yüzden farkında olmadan birçok olumsuz düşünceye bağlanıyoruz ve inanıyoruz.

…Ne düşünüyorsanız hayatta onu bulursunuz. Hazzı, yaratıcılığı, sahip olduklarınızın değerini düşünün. Hangi düşünceler sizi mutlu ediyor? Hayattasınız. Güzel anılarınızı düşünün. Yapabileceklerinizi düşünün. Yapmak istediklerinizi düşünün. Olmak istediğinizi düşünün.”

Hayatınızda bugün, kendiniz için neye onay vermektesiniz? Hayatın size karşı durduğuna mı, hiçbir işinizin, ilişkinizin, var olmanız gerçeğinin doğru olmadığı ve hayatın size haksızlık etmekte olduğuna mı, sevgisiz olduğunuza mı, aşkı bulmanın çok zor olduğuna mı, dünyanın dengesiz ve ahlaksız olduğuna mı, hayatınızad hep aynı tip ilişki sorunlarının hep aynı sorunlu tiplerin sizin karşınıza çıktığına mı? Şimdi tüm bu inançlara diğer türlü bakalım, neye onay vermektesiniz, aşk ve sevginin dünyanın en temel parçası olduğuna mı, sevilip sevebileceğinize olan muhteşem inancınıza mı, hayatınızda bolluk ve bereketin tam anlamıyla gönlünüzden yayılarak fiziksel dünyada da tezahür edebilecek olduğuna mı, muhteşem bir anne, çok tatlı bir baba olmak için içinizde büyüyen inanca mı güveniyorsunuz?

Evet, hepimiz farklı tecrübeler yaşamış olabiliriz, sınavlarımız oldu, negatif diye nitelendirdiğimiz durumlar ile karşılaştık fakat bu konulardaki düşünce ve algımızı değiştirmek te yine elimizdedir. Örneğin sadece bir ilişkide başarısız olduğumuz için sonraki ilişkinizde de başarısız olmanız veya sevginize karşılık bulamayacağınız, değerinizin bilinmeyeceği, yine ayrılık ile sonuçlanacağı nereden bilinebilir? Sizler kendi değerinizi yükselttikçe, sevgiye, aşka ve karşlıklı saygı ve sevgiye inandıkça düşüncelerinizde büyüttükçe bunun tersi olabilecek her durumu reddedebilirsiniz, kabul vermediğiniz durumların hayatınıza girmesi dahil mümkün olmayacaktır… Bu bakış açısı bolluk ve bereket için de geçerlidir, bugün istediğiniz bolluk seviyesinde olmayabilirsiniz, fakat dünya üzerindeki bolluğu takdir etmek, bolluk ve bereket bilinci ile bunu hayatınıza kabul etmek ve bu konuyu daha fazla düşünmek, istemek, arıyor olmak, yollarınızı açacak akışı karşınıza çıkaracaktır…

Hayatınızı, işte burada kurduğunuz cümleler yani sizin düşünceleriniz şekillendirmektedir. Her düşünce, potansiyeldir. Her potansiyel, enerjidir. Ve enerji sonunda gerçekliğinizi yaratır. Evet zamanı değişebilir, sizin umduğunuz hızda olmayabilir veya çok daha hızlı olabilir ama siz hayatınızın tasarımcısısınız… Bu tasarım ile hayatınıza çekmekte olan yine sizsiniz…

Çekiyorum öyleyse varım diyebiliyor musunuz?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam