Bir ağaç gibi insan olmak: Kırmadan, üzmeden, yermeden ve kardeşçesine!

Bu yazı çok ama çok sevdiğim ağaçlar için. Bu yazı çok ama çok sevdiğim, hasretleriyle adeta yanıp kavrulduğum engin ormanlar için. Bu yazı orman havasında kendini bulan, bir ağaca dokunduğunda onun o güzelim enerjisi ile “can” bulan herkes için. “Ağaç gibi” insan olmak üzerine…

Bir ağaç gibi insan olabilseydik örneğin… Dilimiz olmasaydı nasıl olurdu? Dilimizle incittiğimiz, kırdığımız, döktüğümüz, küfürler savurduğumuz, bazen içimizden öyle gelmeyen ama sırf karşımızdakini iğnelemek için, sırf onun canını acıtmak için söylediğimiz sözlerimiz olmasaydı nasıl olurdu?

Bizler dilsiz olsaydık, sadece ellerimizle bu derece yıkım, bu derece kıyım saçabilir miydik dünyamıza? Bir ağaç gibi “sessiz” olsaydık, daha bilge olabilir miydik? Eğer dilimiz olmasaydı ve hala iki kulağa sahip olsaydık, onun kadar bilge bir şekilde dinlemeyi bilebilir miydik?

Üzmek yetimiz olmasaydı örneğin, dilimiz olmasaydı, annemize o sözleri yine de sarf eder miydik? En sevdiğimiz arkadaşımızı günlerce arayıp sormayıp sonra da arkasından öyle atıp tutabilir miydik? Yalan söyleyebilir miydik örneğin göz göre göre? Sonra aldatabilir miydik? Eğer bu derece “insan” olmasaydık da bir ağaç olsaydık, “seni seviyorum” derken, bu sözleri öyle değersizce, öyle kandırmak için, öylece kırmak için, öylece üzmek için kullanabilir miydik?

Ve düşünelim bir ağaç olsaydık, o diğeri ne yapmış diye yerebilir miydik birbirimizi, dilimiz olmasaydı? O dilimiz olmasaydı, başkasının derdi, başkasının seçimleri, başkasının hayatı bizi bu kadar “gerebilir miydi?” Bir başkasının hiç bilmediğimiz hayatında, hiç bilmediğimiz şekilde yoluna girdiği bir “ayıp” aslında o kadar da ayıp olabilir miydi böyle ballandıra ballandıra dillendiremeseydik?

Bir ağaç gibi olabilseydik keşke, bir avuç toprağın hepimizin yaşaması, yeşermesi için “yeteceğini” anlasaydık! Bir ağaç gibi olabilseydik keşke, sadece yeşil giyinmenin bile güzel bir elbise olduğuna kanaat getirebilseydik! Ve bizler bir ağaç kadar alçak gönüllü olabilseydik keşke; yapraklarımızın sayısı kadar olsaydı tüm zenginliğimiz, evlerimizin sayısı, yeni arabalarımızın sayısı, oturduğumuz sitenin adı veya kullandığımız sigaranın markasından ziyade veya herhangi bir markadan ziyade tek zenginliğimiz yapraklarımızın sayısı kadar olsaydı!

Bir ağaç gibi olabilseydik keşke, yıllarca bilgece izlemeyi bilseydik. Bize verilmiş olan her ortamda sadece ve sadece güzel kalabilseydik. Bir diğerine bakıp da kendimizi kıyas etmek şöyle dursun, “Ben bir ağaç olarak kime daha iyi hizmet edebilirim?” diye sormayı, yani almaktan önce verebilmeyi de birazcık olsun düşünebilseydik! Cömert olsaydık bir ağaç gibi; hiçbir karşılık beklemeden o canım meyvelerimizi tabiata açıkça sunabilseydik…

Bir ağaç kadar (!) bile olamadığımız şu zamanda, keşke bir ağacın dilinden de bitmeyen iştahımızla, doymayan sahip olmak hıncımızla, katletmekle sönmeyen isteklerimizle, aslında insanoğlu olarak gerçekten ne olduğumuzu dinleyebilseydik!

İlginizi çekebilir: Dünyanın seyrini değiştirmek mümkün, nasıl mı?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam