Ben olmanın en güzel hali: Bugüne “minnettar olan” ben

Sabahları nasıl uyanırsınız? İçimizden geçen şeyler “yeni bir gün daha, çok sıkıldım her sabah aynı işe gitmekten” yerine “yepyeni bir sabah, yepyeni bir gün, yepyeni fırsatlar, bugüne sonsuz kez teşekkür ederek başlıyorum, bugüne minnettarım” gibi şeyler olabilir mi? Sizce bu ifadelerden hangisi hayatımızda en önemli yeri kaplamaktadır? Çok üzülerek vereceğim cevap “yeni bir gün daha” görüşü olacak.

Ben bugün bu yazımda bana yol arkadaşlığı eden sizlerle birlikte bir kez daha bakmak istiyorum, bu “hep birbirine” benzer olarak gördüğümüz günler böyle azımsanıp da “teşekkür etmeye değmeyecek” kadar değersiz midir gerçekten? Bir günde yepyeni bir oluş başlar hayatta; yumurta sperm ile birleşir, kelebekler ağaçtan ağaca gezerken yeni tohumları taşırlar, binlerce canlı can bulur bu akışta, bir günde kocaman dünyamız 24 saatte kendi etrafında dönüşünü tamamlar; hem aydınlanır, hem karanlıklara bürünürüz muhteşem bir uyum içinde, bir günde buzlar erir örneğin, su toprağa karışır ve sonra buhar olur ve yaşam oluşur böylece… Bir günde aşık olunur, bir günde dünya üzerinde yol alınır, bir günde bin kez doğar bazen insan belki bin kez öldüm diyebilir sadece bir güne sığar bunlar…

Bir günde baba olunur örneğin, dünyaya gözlerini açan mis gibi bir koku gelir kollarınızı dolduruverir… Bir günde masumiyetinizi yitiriverirsiniz, bir günde annenizi veya babanızı başka bir dünyaya uğurlayıverirsiniz… Bir gün bu kadarla bitmez tabi ki. O bir günde “seni seviyorum” demek için hazırlanırsınız, binlerce “prova” sığar bir günün içerisine… Sonra bir günde çokça merhaba vardır. Kimimiz de vardır ki “evet” sözcüğünü bir kez söyleyebilmek için o bir günde “dünyaları” verir de çıkaramaz sesini; bunu başka şekillerde belli eder. Ve bir günde sabah koşusuna gidilir ve bir bankta oturan bazıları da vardır ki  yirmili yaşlarının o bir gününe geri dönebilmek için elinde olsa bin tane gününü verir… İçini çekerek bakar o bir günde koşup uzaklaşan güzel alımlı genç kadına…

Bir gün bizim o “teşekkür etmeye” değer bulmadığımız, değerini bilemediğimiz o bir günde yepyeni bir yıldız doğar… Bundan sonraki belki uzun yolculuğu sonrasında ışığının “yine bir gün” dünyaya ulaşıp birimizi “gülümsetebilmesi” amacıyla… Başka bir gün vardır örneğin, çokça özlediğimiz kavuşmalarımızı içeren… O bir gün içeriden çıkacak, elbet çilesi bitecek diye geçiririz içimizden, bu özlem, bu ayrılık elbet bitecek deriz ve o bir günü bekleriz yarım saat görebildiğimiz, belki iki kelime konuşabildiğimiz… Sonra o bir gün sözcüğü ile başlayan cümlelerimiz vardır, o bir günlerden birinde “beni anlayacaksın ve bu ayrılığa pişman olacaksın” diye arkasından haykırırız değil mi? Bir bütün gün boyunca “bunu bana nasıl yapabildin” diye ağlayabiliriz örneğin, “beni nasıl aldatabildin, nasıl dokunabildin başka birine”?

O bir güne öyle çok şey sığar ki, ve o binlerce şey o derece mükemmel o derece farklıdır ki ve öyle çok duyguyla yaratılmıştır ki biz o bir güne teşekkür etmeden bunu anlayamayız… Bakın sevgili Jen Sincero Var Olmak Senin Elinde isimli eserinde “minnettar” olmayı nasıl anlatıyor:

“…Zengin Olma Bilimi’nin yazarı Wallance Wattles’in de açıkladığı gibi: “Minnettar olmadan güç sahibi olamazsın. Çünkü güç ile arandaki bağın devam etmesini sağlayan şey minnettar olmaktır.”

Wattles “gerçeği söylemek gerekirse minnettar değilsen güçsüzsün’’ diyor… Minnettar olmak gerçekle bağlantı kurmanı sağlarken sadece istediğin şeyi gerçekleştirmek için güç sahibi olmanı sağlamaz, aynı zamanda gücün ta kendisi olmanı sağlar. Kısacası bu durum, ana enerjiye minnettar olduğunda kendine karşı minnettar olduğun anlamına gelir. Bu da sahip olmamız gereken en güçlü şeyi tekrardan gündeme getirir: kendini sevmek.

…Devamlı olarak minnettar olma halini koruduğunda ve çoktan var olan bütün güzelliklerin farkına vardığında, diğer olayların yanı sıra, geldiği yerde daha fazla güzellik olduğuna ve henüz keşfetmediğin bu güzellikleri ortaya çıkarmanın mümkün olduğuna inanmak daha kolay olur. Daha önce harika şeyler yaşadın, bu yüzden tabi ki tekrardan yaşayabilirsin. İşte minnettar olmak bu şekilde inancımızı güçlendirir. Güçlü bir inanca sahip olmak hayatını değiştirmenin ana yoludur.

Bu da beni minnettar olma konusunda en büyük finale yaklaştırıyor. Eğer istediklerini gerçekleştirmek için gerçek bir rock yıldızı olmak istiyorsan, inancının ve minnettarlığının sarsılmaz olduğu bir noktaya ulaş. İşte tam sırada asıl büyü gerçekleşiyor. Çünkü inançla minnettarlığın bir arada olması istediklerini gerçekleştirmenin en kutsal yoludur.”

Her günümüze teşekkür etmek, hayatımıza, bugünümüze, sahip olduklarımıza, yaşadıklarımıza, gözlerimizi açabilme şansımıza, koku alabilme gücümüze, yürüyebilmemize, koşabilmemize, bir anneye bir babaya sahip olmamıza, hayatımızdaki bereket ve bolluğa, seyahat etme fırsatı bulduğumuz bu muhteşem dünyaya, yarın için uyanmak isteyeceğimiz sebeplerimiz olan çocuklarımıza, güzel eşlerimize, kız arkadaşımıza, erkek arkadaşımıza, nişanlımıza, kardeşimize belki de arada “ah burada olsaydı” dediğimiz tüm eski dostlara, eski eşlere, eski sevgililere ama illaki “bugün” olduğumuz kendimize minnet duyabilmek olağanüstü bir oluştur…

Hayatınıza bir kez daha minnet gözleriyle bakmanızı diliyorum, bugün ve her gün sadece yanımdalar diye belki unuttuğunuz belki görmezden geldiğiniz belki değerini yeterince hissedemediğiniz onca şeye “bir teşekkür” borçlusunuz…

Bu dünyada erişebileceğiniz en büyük huzur işte böyle “sadece bir minnet” duası kadar uzağınızdadır…

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam