Aşk kuantumu sever

“Hayat iki şekilde yaşanır; ya hiç mucize yokmuş gibi, ya da her şey birer mucizeymiş gibi” -Albert Einstein

Şimdi başlığı okuduğunuzda ‘aşk ve kuantum arasında nasıl bir ilişki var’ diyebilirsiniz, ben başlığı yazdığımda direk şunu düşündüm, beni okuyanlar şu an ‘iyice saçmaladı’ diyecekler.

Bu haftalarda bana ulaşan herkese çok teşekkür ederek yazıma başlamak istiyorum, aşk ile ilgili yazdığım ne var ise, sadece yaşadığım gibi, inandığım gibi yansıtıyorum fakat o kadar güzel dönüşler alıyorum ki bu paylaşımlar beni çok mutlu ediyor. Bu yüzden aşk ile ilgili sizlerle sohbet etmeye ve yine benim için oldukça zorlu olan, tabiri yerindeyse “dikenlerle dolu” bu yollarda yürümeye ayaklarımın altında kırılmış cam parçaları ezmeye devam ediyorum…

Aşkın kuantumu olur mu?

Ben bugün sizlerle hayatımızdaki aşkları biraz bu açıdan sorgulayalım istiyorum. Bizler genelde ‘bu adam nereden çıktı’ diyebiliriz, ‘yine dönüp dolaşıp, eski sevgilime benzeyen, beni aynı şekilde zorlayan bir kadın hayatıma nasıl geldi’ diyebiliriz. Fakat işte tüm sorularımızın cevaplarını aslında “dışarıda” arayarak akışa en hatalı şekilde yaklaşmaktayızdır. Aslında dışarıda arayabileceğimiz, diğer kişide değiştirebileceğimiz veya diğer kişi “dolayısı ile” o şekilde gerçekleşen bir durum bulunmamaktadır. Her ne konuyu sorguluyorsak öncelikle kendimize bakmamız, içimizden kendimizle ilgili, ilişki ve aşkla ilgili inançlarımıza, evliliğin bizim için anlamına bir ilişkiden ne beklediğimize ve en önemlisi ise “aşk” olmak üzerine inançlarımıza bakmamız gerekmektedir.

Kuantum kavramı hepimizin son dönemde sıkça duyduğu bir kavram. Enerji temelinde tüm kelimelerimizin tüm düşüncelerimizin, tüm bilincimizin, kısacası kendi kendimizin yaydığı bir enerji var. İşte insan ilişkilerimizde de, yani karşımıza çıkan sevgililerimiz, hayatımıza kabul ettiğimiz veya etmediğimiz tüm olası adaylar bu “enerjinin” bir tezahürü bir hayata yansıması aslında. Peki gelin durumu kendimizden incelemeye başlayalım. Tabi ki ben kendi hayatımdan örneklerle açıklamaya çalışacağım.

Sizlerin de kendinize sormasını istiyorum, şimdi bir atom parçacığı olsaydınız nasıl bir enerji yayıyor olurdunuz, yörüngeniz ne olurdu, eğer başka bir atom ile karşılaşmak isteseniz uzayda nasıl hareket ederdiniz, yörüngeden çıkmaktan korkar mıydınız?

Örneğin, daha yüksek bir enerji size dokunduğunda “daha yüksek” yörüngelere yükselmekten ve daha da büyük bir atom olmaktan çekinir miydiniz, siz diğer bir atom olsaydınız sizi görüp de çarpışmak ister miydiniz örneğin, kimi ve nasıl bir atomu yörüngenize çekerdiniz veya “kabul ederdiniz”?

Gelin birlikte bakalım, ben öyle dalgalar yaymaktaydım ki bundan yaklaşık beş yıl önce, sadece hak etmediğim, layık olmadığım, neden sevildiğimi bile anlayamadığım bir evlilik akışındaydım. Ben kendi kendimle değil aynı yörüngede olmak, aynı enerjide bile olmayı kendime layık görmemekteydim. İşte ben bu itici gücümle ve tüm gücümle ittiğim sevdiğim adamın “ihaneti”nin hayatımda tezahür bulduğu zaman yaklaşık iki buçuk yıl neden diye düşünmekle geçirdim…

Bir nokta oldu ki ben sadece sevmeye odaklandım, enerjiye, kendime, kendimi iyileştirmeye, kimseyi suçlamamaya, her şeyin en güzeline layık olduğuma, hak ettiğime, dünyada görülecek ve yaşanacak muhteşem çok şey olduğuna. Ve işte deli divane bir atom oldum, geçirdiğim iki buçuk yıla inat dünyayı gezdim, insanlarla tanıştım, çok çalıştım, çok yaşadım, çok sevdim ve öyle bir nokta geldi ki hayatıma muhteşem bir sevgi akışını çektim. Bunu bana anlatacak can-ım atomla karşılaştım… Ve olağanüstü üç buçuk yılın ardından başka bir yörüngeye geçtim, fakat öyle güzel bir enerji öyle muhteşem bir titreşim ile beslendim ki ben büyüdüm yükseldim… Fakat yine sınanmaktaydım, bu bitiş yine “ben” kaynaklıydı, çünkü değişmek ve büyümek istiyordum ve “beni de büyütecek” bir atom aramaktaydım…

Bugün diyeceksiniz, ‘Pınar sen bir atom olsaydın seninle çarpışmak ister miydin’. Oldukça zorlu bir soru, belki bugün aradığım ancak kuantum fiziğinde olduğu üzere hızlandırılmış bir çarpışma, yani bugüne kadar da “yaşamaya tezahür bile edemeyeceğim” derecede muhteşem bir çarpışma… ‘Kim bulmuş da sen bulacaksın’ diyebilirsiniz. Ben buradan inatla yazmaya devam ediyorum, belki şu an ve henüz olmadı fakat ben o hızlandırılmış o muhteşem derecede farklılaşmış ve benimle çok üst yörüngelere kadar gelmeye “cesaret edebilecek” kendinden geçmeye gönüllü o parçacığı aramaktayım. Benim aşk kuantumum ve kalbim şu an bu istek ile çarpmakta…

İşte örneklerini hemen görebileceğimiz gibi aşk da muhteşem bir “kuantum” işlemektedir. Enerji akışınız sınanacağınız konuları da belirlerken, karşınıza çıkan insanları ‘neden hep bu kişiler ile karşılaşıyorum’ diye eleştirmek yerine kendi atomunuza yaydığınız enerjinize bakmanız gerekir. Örneğin şöyle çiftler vardır, daha beş dakikayı birlikte geçirdiğinizde erkeğin mi kadının mı baskın olduğunu, anne rolünde olduğunu, erkeğin memnuniyetini, ilgisini veya aradaki uyumun nasıl bir akışta gerçekleştiğini fark edebilirsiniz. Sadece biraz daha yakından bakmak gerekir. Sözler her ne kadar saklamaya yetse bile işte aradaki enerji akışı her şeyi ortaya koyuvermektedir.

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sizler, enerjinize çok dikkat edin, her an aşk hakkında söylediklerinize, inandıklarınıza ve dünyaya yaymakta olduğunuz bu titreşimlere. Siz bugün aşkta neyi nasıl kabul ediyorsunuz ‘gerçek aşk imkansız, ben hep aldatılıyorum, ben aşkı arıyorum bulamıyorum, ben sadece sevsem bana yeter, aşk demek acı demek‘ veya ‘aşkla işim yok ben kapılarımı kapattım, bundan sonra sadece acı çektireceğim, beni aldatanların intikamını almak için ben de üzeceğim’ mi demektesiniz?

Tüm cümleleriniz, hisleriniz, düşünceleriniz ve içinizden geçenler sizin muhteşem “aşk kuantumunuzu” oluşturur ve aşk evet “enerjisi enerjisine denk olanları” buluşturmayı sever… Eğer yaydığınız enerji “gerçek aşkı çağırmak” ise, bu frekans size muhteşem bir yansıma olarak geri dönecektir. Sadece buna inanmanız ve sizinle aynı zamanda “gerçek aşk” diyebilen bir kişi olduğuna güvenmeniz yeterlidir. Yaydığınız enerji “sevilmiyorum” ise bunu size yansıtacak olan tezahür er ya da geç size bunu gösterecektir, “sevmeyi bilmeyen” diğer bir frekans ile karşılaşacaksınızdır…

Evet aşk kuantumu sever, bu yüzden hayatınızda aşk ile ilişkili kurduğunuz her cümleye, aşk üzerine yaydığınız tüm enerjiye ve dünyaya aşk ile ilgili yansıttığınız size çok daha yakından bakın; siz evrendeki muhteşem bir atom olsaydınız kendinizle çarpışmak ister miydiniz?

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam