Acı çekmek kötü olmayabilir: Acıyı nasıl olumlu bir deneyime dönüştürebiliriz?

Mutluluğun peşinde koşup durduğumuz bu hayat boyunca kendimizi her tür sıkıntıdan, üzüntüden ve acı çekmekten korumaya çalışırız. Oysa acı çekmek, ille de korkunç bir deneyim olmayabilir. Bizi mutsuz eden etkenleri bile isteye etrafımızda tutmaya gerek yok elbette, ancak acıların ve sorunların evrensel ve evrimsel bir karşılığı olduğunu bilmek içinize su serpebilir. Dahası, bunları daha güçlü, iyi, dengeli olmak için kendi yararınıza kullanmayı öğrenebilirsiniz de.

Acı neden var?

Acı çekmedeki olumlu tarafı görebilmek için önce acının hayatımızda nasıl bir karşılığı olduğunu bilmek gerekir. Aslında acı, ileride yaşanacak daha büyük sorun ve sıkıntılardan bizi korumak üzere kolektif bir hafıza oluşturmaya yarar. Buna ilkel insanlardan dahi örnek verebiliriz: Bir mağara adamı elini ateşe ilk uzattığı an yaktığı, yani fiziksel bir acı duyduğu için, bir daha ateşle karşılaştığında ona dokunmamayı akıl edecektir.

Günümüzde ise acının elimizi yakmaktan daha ağır, daha zor öğrenebilen ve içselleştirilebilen bir karşılığı var. Çocukken, oyun oynamak istediğimiz zamanlarda ödev yapmak gibi, örneğin. Bu, yani sorumlulukla tanışma, o yaşlar için en büyük sıkıntı kaynağı olarak görülür. İlerleyen yaşlarda ise büyük bir kayıp, sevilen bir kişiden ya da yerden ayrılık gibi daha büyük sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Bunların hepsini psikolojik acılar olarak sınıflandırabiliriz.

Bir mağara adamı elini ateşe ilk uzattığında yaktığı için, bir daha ateşle karşılaştığında ona dokunmamayı akıl edecektir.
Acı çekmek, mutluluğun zıttı değildir.

Başarısızlığın başarının tam zıttı olmaması gibi, acı çekmek de mutlu olmanın karşıtı değildir. Bu iki konseptin arasında ne denli yakın bir ilişki olduğu, yine oldukça basit bir fiziksel örnekle açıklanabilir. Koşucuların fiziksel sınırlarını zorladıkları koşu deneyimleri genelde “koşucu coşkusu” (runner’s high) adı verilen öforik bir duygu durumuyla sonlanır. Bunun nedeni, vücudun acı ve ağrıya karşı salgıladığı opioid adlı nörokimyasallardır.

İşin aslı şu ki, hayallerimizi gerçekleştirmeye giden her yol, çocukluğumuzda ödev, yetişkinliğimizde iş olarak kodladığımız sıkıntılarla dolu. İyi bir yazar olmak için farklı ülkelerin edebiyatına hakim olmak, araştırma yapmak, çok okumak ve çok yazmak gerekmesi gibi. Bu tip sıkıntılardan kaçmak da bir seçenek elbette. Bu zamanı arkadaşlarla zaman geçirerek, uyuyarak, televizyon izleyerek ya da zamanı öldürmek için hangi yolu kullanıyorsanız onunla geçirebilirsiniz de. Ancak bu, sizi hayalinize yaklaştırmaz.

İşin sırrı, sıkıntıyı fırsata çevirmekte

Psikolog Sonja Lyubomirsky yaptığı bir araştırma sonucunda mutluluğun sadece yüzde 50’sinin genetik faktörlere bağlı olduğunu, diğer yarısının ise çevremiz ve davranışlarımızla inşa edildiğini öne sürdü. Bunu göz önüne alarak ve dünya üzerinde bir çeşit acı çekmeyen hiçbir insan olmadığını bilerek, sorunları kabullenmeye kendinizi daha kolay alıştırabilirsiniz. Şimdi çektiğiniz sıkıntıyı, bundan öğrenecek bir şeyiniz olduğunun işareti olarak görebilirsiniz. Ateşe elini uzatan adam örneğinde olduğu gibi: Sizin yaptığınız bir şey varsa, bir daha yapmayacağınızın bilincinde olursunuz. Buddha’nın ikinci ok öğretisini hatırlayıp, sizi yaralayan her neyse üzerine kendinizi bir kez daha yaralamamak üzere…

İlginizi çekebilir: Kötümser düşüncelerle savaş: Buda’nın ikinci okunu atan siz olmayın

Kaynaklar:
Life Hack
Everyday Health
Book of Joy

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!