Koşuya aşktan doğan tasarımlar: Tasarımcı Elena Polyakova anlattı “inspiredbyrun”

Aslında bu ara sizlerle çok kez paylaşmak fırsatım olmuştu, beni yakından tanıyanlar bilirler ki sporun her türüne adeta aşk ile bağlıyımdır. Evet her şey değiştirilebilir ama spor saatlerim, spor yapmak durumum veya o spora ayırdığım erken sabah saatlerim asla değişmez… Bunun yanında bir de şu vardır ki özellikle koşmak konusunda amatör bir çılgınlığım vardır. Son dönemde ise tanıştığım muhteşem insanlar ile yarışmalara girmeye ve farklı parkurlar ile bu çalışmalarımı daha da derinlere taşımaya başladım.

Tabii ki bu koşuya olan aşkıma daha da ileri bir boyut kazandırdı. Çoğumuz hayatımızın bir “kısmı” olarak görüyoruz beslenmemizi veya yaşamımızı aslında. Önce kendimize kötü bakıyor ve sonrasında sporumuzu “bunu düzeltmek” amacıyla yapıyoruz. Bu yaklaşım aslında hem bedenimize hem kendimize olan saygımız açısından oldukça endişe verici. Ben de sizler gibi etrafımda spor salonuna kaydolduktan sonra bir kez bile içeriye adım atmamış olanları, henüz bir ay bile geçmeden ben kilo veremiyorum diye yakınanları veya koşmaya çalıştım ama 3 kilometre bile beni bitirdi şeklinde “şikayet edenleri” görebiliyorum. Çünkü bu süreç her şey gibi emek vermek yani sabır ile yaklaşmak, düşsek de tekrar kalkmak, vazgeçmemek ve tekrar tekrar denemeyi gerektiriyor…

Bazen düşünüyorum koşmayı bana bu denli çok sevdirmiş olan nedir diye, zannedersem bu yazım aslında planlamamışken kendi içimde bana bazı cevapları buldurtacak; çünkü koşmak hayat gibidir, hayat gibi akmaktadır, duramazsınız, geriye dönemezsiniz, sadece “an” vardır, nefes alırsınız, ve olduğunuz an “biriciktir” yani bir tanedir, değerlidir veya diğer bir anlatımla sadece size özeldir, siz orada olduğunuz için çok güzeldir ve muhteşemdir…

İşte bu yazımda sizlerle koşmanın bu olağanüstü etkisinden esinlenmiş, kalbi koşmak ve spor aşkıyla dolan muhteşem bir tasarımcıyı ve spor severi tanıştırmak istiyorum; Elena Polyakova. Bugün “inspiredbyrun” isimli kendi tasarımlarını yarattığı markası ile özellikle koşu severler başta olmak üzere, günlük hayatınızda da son derece rahat şekilde kullanabileceğiniz, her dokunuşunuzda, gözünüzün temasında ve sizinle oldukça aslında “güç” alacağınız inspiredbyrun takıları son dönemde beni çok etkileyen eserler arasında. Gelin hep birlikte bu güzel hikayeye eşlik edelim.

Sevgili Elena Polyakova, bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Sporla nasıl tanıştınız ve bu aslında “inspiredbyrun” markasını oluşturmanıza kadar geçen sürede sizi nasıl etkiledi?

Sporla tanışma hikayem küçük yaştan itibaren başladı, çok hareketli bir çocuktum ve koşmayı çok seviyordum. Yaşadığım sokakta arkadaşlarımla sürekli koşup yarışıyorduk. Okulda en sevdiğim ders beden eğitimiydi ve en beklediğim disiplin kros koşularıydı. Beden eğitim hocamız beni okullar arasındaki yarışa davet etti, o yarışta benden beklenen performansı gösteremedim ve o kadar yorgundum ki eve gelir gelmez yatağa uzanıp sabaha kadar kalkamadım, yarış etkinliklerine pek ısınamadım açıkçası.

Aradan birkaç sene geçince okulun son sınıflarında baya yoğun bir şekilde derslere çalışırken, bir yandan askeri temalı bir oyunda yer aldım (askerlik eğitim kimya, tarih, dans, şarkı söyleme, kros, şınav çekme gibi şeyleri barındıran tam kapsamlı bir oyun) ve derslerden önce çok erken saatlerde koşmaya başladım. Hocam bu disiplinli çalışmalarımı görünce beni okul takımına alıp yarışa davet etti, oradan madalyalar ile dönünce yarış hayatım başladı.

Aynı zamanda vücut geliştirme yapıp oturduğum şehirde kupa kazandım. İki spor arasında seçim yapmak zorunda kaldığımda koşuyu seçtim. Sporsuz hayatımı düşünmediğim için askerlik ya da spor akademisi okumak isterken annemin tavsiyesi ile pedagoji eğitimi okumayı tercih ettim. Okulda Fizik dersinde çok başarılıydım ve yabancı dilleri çok seviyordum. Bu yüzden İngilizce ve Fizik Eğitimi okuyup Moskova Pedagoji Devlet Üniversitesi’nden mezun o oldum.

Üniversitede yoğun çalışmalarımdan dolayı sürekli spor yapamıyordum ama fırsat bulunca hep koşuya çıkıyordum ve ara sıra üniversite takımı için koşuyordum. Mezun olduktan sonra Türkiye’ye taşındım ve koşudan ziyade daha çok yüzüyordum. Koşu aşkım her daim vardı, 2006 yılında ilk yarı maratonu, 2007 yılında ilk maratonumu ve 2011 yılında ilk patika ve aynı zamanda ilk ultra maratonumu koşup senelerce turizmde başarıyla kurduğum kariyerimi bırakıp başka bir yol çizmeye başladım. O andan beri 51 patika koşusuna katıldım (28 ultra maraton), 50 finişi gördüm, 46 kere kürsüye çıktım, 33 birincilik elde ettim, bir kere genel klasman birincisi oldum. Koşu olmadan artık hayatımı düşünemiyorum; zaten en parlak fikirler koşarken aklıma geliyor, “inspiredbyrun” da aynı şekilde oldu.

Tasarım ve desenler yapmayı çok seviyorum, aslında her şey tırnak desenleriyle başladı. Her yarıştan önce tırnaklarıma desenler yapıyorum, genelde ya yarışın logosu ya da koşacağım bölgeye dair özellikleri tırnaklarıma uyguluyorum. Her yarıştan önce herkes mutlaka tırnaklarıma bakar ve desenleri merak eder. Bu eserler zamanla silinip gidiyor tırnaklarımdan aynı Instagram hikayeleri gibi, sadece onlardan daha uzun kalıyor.

Yarışçı ruhum yanında sanatçı ve yaratıcı ruhum her zaman vardı, ayrıca takı tasarımına da ilgim vardı. Özellikle gümüşü çok seviyorum, bir ara takı tasarımcılığını öğrenmeye çalıştım ama yoğun iş hayatımdan dolayı olmadı. 2016 yılının sonunda memleketime gittim ve lapa lapa kar yağan bir günde koşumu yaparken ilham veren spor, doğa ve macera gümüş takıları aklıma getirdi. “Tasarladığım desenler neden gümüş üzerinde olmasın ve neden insanlara ilham veren takılar olmasın” dedim. Kesinlikle denemeye değerdi. Türkiye’ye geri döndüğümde birkaç kara kalem çalışması yaptım ve tanıdığım kuyumcuya gösterdim.”Yapabilir miyiz” diye sorduğumda olumlu cevabı aldıktan sonra onlarca çizim daha yaptım.

Bu işte sadece çizmek değil, her desen takı olarak nasıl görünecek önü görmek çok önemli, sonuçta bazen kocaman bir resmi 25 ya da 50 kuruş boyutuna sığdırmak durumunda kalabiliyoruz. Benim için yepyeni bir macera ve ultra bir maraton başladı. Bazı çizimlerin üzerinde günlerce çalıştığım oluyordu mükemmel hale getirmek için. Ben işimi bitirdikten sonra devreye atölye girdi. Kağıtta kara kalemle çizdiklerimi Şubat ayında gümüş eserler olarak ellerime aldığımda benden daha mutlusu yoktu. Çok büyük çaba, sabır ve emek gerektirdi bu iş ama sonuç mükemmeldi. Bu işte doğru insanları bulmak çok önemli, ben de çalıştığım atölye ile çok mutluyum, en çılgın tasarımlarımı eserlere dönüştürdükleri için onlara minnettarım.    

“inspiredbyrun” tasarımları konusunda bugüne kadar nasıl geri dönüşler aldınız? Koşudan esinlenerek bir marka yaratmak hayatınızda neleri değiştirdi, neleri daha iyi gördünüz, size neler kattı?

Her eserin benzersiz bir hikayesi vardır. Sloganım ise: Macera tutkusunun şekle dönmüş hali, koşarken hayal edildi ve tasarlandı. Her biri benim için değerli bir bebek gibi. Sadece tasarımı değil upuzun ve benzersiz bir hikaye sunuyorum, ultra maratonlarda, maceramda yaşadıklarımı yansıtmaya çalışıyorum. Her birinde alın teri var diyebilirim. Neredeyse tüm tasarımları koşarken kafamda canlandırıyorum. Doğada ve devasa dağlarında olunca onlardan müthiş enerji, ilham ve güç alıyorum.

İşimi severek ve ruhumu katarak yaptığım için takanlara mutlaka şans getireceğine inanıyorum. Eserlerimi çok severek takıyor, denetliyorum yarışlarda ve antrenmanlarda. Rahat kullanım için paraşüt ipi ya da dağcılık ipi kullanıyorum. Hem hafif hem de dayanıklı. Ayrıca her eserden belli bir miktar sokakta baktığımız hayvanların mama ve bakımlarına gidiyor. Kapımın önünde her daim 15 kilo köpek ve kedi maması vardır, eserlerime değer verenler sokak hayvanlarını da doyuruyor diyebilirim. Tüm “inspiredbyrun” eserleri takanlara şimdinden teşekkür etmek isterim.   

Bugün markanıza oldukça büyük bir ilgi var, bu dönemde yolunuza çıkan beklenmedik olaylar oldu mu? Bu başarı hikayesinde sizce sizin en büyük yardımcınız veya dayanağınız neler oldu?

Severek ve ruhunu katarak bir iş yapmak çok önemli hele sanat ile uğraşıyorsan, başlayınca insanların tepkisini çok merak ediyordum, inanılmaz olumlu dönüşler ile karşılaştım. Erkeklerin ilgisi de çok büyüktü. Daha önce hiç yüz yüze gelmediğim insanlar bana yazıyordu, ayrıca “inspiredbyrun” sayesinde anladım ki oldukça fazla kişi spor kariyerimi takip ediyor ve uzaktan da olsa beni tanıyor ve örnek alıyor. İnsanların yaptığım spora hem de eserlerime ve emeğime saygı gösterip önem vermesi benim için en büyük motivasyon ve devam etmek için en büyük ilham kaynağı oldu. İnsanlar takı ile çekilen fotoğrafları bana gönderiyorlar ve o an benden daha mutlusu olmuyor.

Tasarımlarınızı 3 kelime ile özetlemeniz gerekseydi siz tasarımcısı olarak nasıl anlatırdınız?

Doğa, spor ve macera tutkusu.

“inspiredbyrun” markasının yakın geleceğindeki hedeflerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Benim için en önemli olan eserlerimi insanların severek takması ve takıları çok beğenerek kullanması, en çok da onlardan ilham ve motivasyon alıyorum. Farklı desenler hakkında sürekli bana talepler geliyor, ben de istiyorum ki daha çok farklı desenler ve tasarımları yaptırmak için imkanlarım olsun. Neredeyse her antrenmandan sonra kafamda farklı tasarımlar canlanıyor, hepsi birbirinden güzel. Benzersiz desenleri tasarlamak için sürekli kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Her hayal ettiğim tasarımı elimde hazır bir eser olarak elimde tutayım istiyorum. Büyük hayallerden bahsedersek dünyanın her köşesinde spor ve doğa severler inspiredbyrun eserleri taksın ve onlara bol şans, uğur getirsin ve onlar için her daim motivasyon ve ilham kaynağı olsun.    

“inspiredbyrun” tasarımlarına ve sevgili Elena Polyakova’ya ulaşmak için web sitesini, Facebook ve Instagram adresini takip edebilir, [email protected]’dan sorularınızı ve düşüncelerini kendisiyle paylaşabilirsiniz.

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam