Yalnız kalmaya tahammül edemiyorum

Yalnız Kalma Korkusu Nedir?
Yalnız Kalma Korkusu Nedir?

Bazıları için yalnızlık, huzur ve olgunluk ile eşdeğerdir. Başkaları için ise, hüzün ve terk ediliş ifadesidir… Yalnız kalabilme kapasitesindeki bu fark neden?

Yalnız kalabilme kapasitesi çocuklukta oluşur. Psikiyatrist, David Baillu’nin hatırlattığı gibi, annenin eksikliğine bağlı stres,  çocuğun gelişimindeki normal bir evredir. 8-11 ay arası azami noktaya ulaşır, sonra yavaş yavaş azalır. Normalde, 18 ay civarında, çocuk, annesini görmese de varlığının devam ettiğinin ve geri döneceğinin bilincine varır. Geri dönüşünü beklerken onu düşünerek avunur. Bunun için, “yeterince iyi” olan annesiyle sağlam ve emniyet içeren bir bağ kurmuş olması gerekir.

Psikanalistlere göre, yalnızlığın kötü yaşanması, erken yaşta yaşanan travmalardan, örneğin, anneden gerçek bir ayrılıktan (yolculuk veya hastaneye yatma) veya annenin fiziksel varlığı olduğu halde depresyonda oluşundan dolayı çocukla psişik bir bağ kuramamasından kaynaklanabilir. Yalnız kalmak, onlara anneden o ilk ayrılık acısını hatırlatabilir. Bu kişilerin başkalarının sevgisine inanmaları için etrafında fiziksel varlıkları şarttır. Hüzünlü oldukları zaman aile veya sevdiklerinin güven verici iç görüntülerini düşünüp rahatlayamazlar çünkü uzak oldukları halde insanların birbirleri için önemli oldukları kavramını içselleştirememişlerdir.

Yalnız Kalma Korkusu Nedir?
Yalnız Kalma Korkusu Nedir?

Yalnızlığa dayanamamak bazen fobilere de bağlı olabilir. Psikiyatrist Patrick Huerre’nin altını çizdiği gibi, bu durum içerisinde nevrotik açıdan daha düşük bir seviyeden söz ediyoruz. Yalnız kalmanın bilinmeyen başka bir korku neticesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunlar sessizlik, karanlık veya kendinden korkma, yani kendi iç dünyasıyla baş başa kalmaktan korkmak olabilir. Başkasının orada oluşu, fobiyi dengelemeye, kendini güvende hissetmeye, stresle daha kolay baş etmeye yani stresi kesen ilaçlara benzer etki yaratmaya sebep olur. Böylece korkularımızı, arzularımızı, hayallerimizi düşünemeyiz.

Bazen yalnız kalamama küçük de olsa gerçek travmalardan da kaynaklanabilir (yalnızken otoparkta yabancı biri tarafından takip edilmek , telefon tacizleri vb). Tacize uğramış kişi bunların  yeniden oluşmasından korkabilir.

Neticede hepimiz iyi kötü yalnızlıkla baş ediyoruz. Hepimiz de kendi sorunlarımızdan kaçmak için kendimizi büyük kalabalıkların içine atıyoruz. Önemli olan yalnızlık ve insanlara bağımlılık dönemlerini dengeli bir şekilde sıralamak ve denge içinde yaşamaktır. Manevi olgunluğa ulaşmak için bu şarttır.

Ne yapmalı?

Psikoterapist ve davranış uzmanı Frederic Fauget’ye göre;

Rahatsızlığın içine dalmak

Kendinizi dinleyin. Neler olduğunu analiz edin, duygularınızı değerlendirin ve sizi rahatsız eden bütün düşünceleri yazarak not edin. Problemden kaçmak bir işe yaramaz. En iyisi, geçmişte, hüzün ve acıya sebep olmuş yalnızlık olaylarını araştırmaktır. Önemli olan, şimdiki zamanda yenilenen geçmişteki bilinç şemaları ve duygusal izleri keşfetmektir.

Azar azar alışmak

Hoşlandığınız bir aktivite yapmak için kendinizi evde kalmaya zorlayın. En sevdiğiniz müziği dinlemek, telefon etmek, şarkı söylemek, resim yapmak gibi bir aktiviteyle uğraşın. Böylece yalnızlık pozitif bir duyguyla bağdaşacaktır. Başta birkaç dakika yeterlidir. Buna yavaş yavaş alışmak gerekir, yoksa fobi daha da müzminleşir. Hüzne kapılmadan birkaç saat baş edebilmek, insana yeniden güven ve optimizm kazandırır. Ondan sonra, biraz daha zor bazı olayları test etmeye sıra gelmiştir. Örneğin, sinemaya yalnız gitmek, tatile yalnız çıkmak vb.

Yalnız Kalma Korkusu Nedir?
Yalnız Kalma Korkusu Nedir?

Çiftler: Seninle ve sensiz, ben

Çift terapisti Serge Hefez’e göre, çiftler birbirlerini bağımsızlıklarına ve kaynaşma kapasitelerine göre seçerler. Terapide önce çiftin görünen “resim programı” üzerinde çalışılır. Biri şikâyetçi olur, benimle ilgilenmiyor, hep yalnızım der. Öteki kaçar, beni boğuyor, hava almaya ihtiyacım var der.

Bilinçaltı incelendiğinde, her birinin aynı derecede duygusal olarak bağımlı oldukları gözlenir. Yapılması gereken, ilişkiye bir değişiklik katmaktır.  Yeterli mesafeyi ne fazla uzak ne de fazla iç içe olmayacak şekilde sağlamaktır. Böylece ötekinin bağımsızlaşması bir terk yöntemi değil de daha kaliteli bir bağ olarak algılanacaktır.

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın.

Eda Günay
Eda Günay, Paris IV Celsa Sorbonne ve Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde lisans eğitimi aldı. Ecole Normale Superieur de Lyon'da psikoloji dergilerinin sosyal temsili üzerine ... Devam