Food Fashionista’nın “Carluccio’s İstanbul” yorumları

İstanbul’a yeni bir İtalyan daha kazandırdık hepimize hayırlı uğurlu olsun.

Carluccio’s İngiltere’den ülkemize ihraç edilen restoran zincirlerinden en yenisi olarak Kanyon’da yerini alınca, hemen test etmeye yola koyuldum.  İngiltere’yi ziyaret edenler ve yaşayanlar bilir, Carluccio’s hemen her bölgede bulunan bir restorandır. Cafe, Restoran ve Food Shop (yiyecek alışverişi) olmak üzere 3 hizmete sahiptir. Ortamı sıcaktır, içeri girdiğinizde genelde önce sizi bin bir çeşit makarna, soslar, peynirler, bisküviler ve şarapların  satıldığı vitrinler, raflar karşılar; sonrasında restoran kısmı gelir.

İstanbul’daki Carluccio’s ise baya büyük  ve şık, Kanyon’a yakışır olmuş. Burada da yine 3 servis mevcut. Rezervasyon almıyorlar ama zaten kapasite geniş olduğu için çok beklemeden yer bulabiliyorsunuz. İnce uzun bir alana sahip olduğu için 2 tane giriş yapmışlar, biri başından biri sonundan. Balkon kısmı da var, böylece kış ayında dahi ısıtıcı altında, yağmur yağmıyorsa rahatlıkla oturabilirsiniz.

Ve gelelim servis ve yemeklere… Nedense ben İtalyan restoranlarına gidince hiç pizza, makarna yemeği tercih etmem. Bu da bu  “meşhur!” mutfakta onlara ait başka neler var onu daha çok merak ettiğimden sanırım. Dolayısıyla da Carluccio’s da da oyumu pizza ya da makarna seçeneğinden yana kullanmadım.

Kuver

Masaya klasik olarak önce zeytinyağı-zeytin ve ekmeklerden oluşan kuver tabağı geldi. Bu arada bir dip not; İtalyanlarda masaya kuver olarak zeytinyağı ekmek ikram etmek gibi bir durum yok, hatta ben bunu İtalyan bir arkadaşıma anlattığımda “ne alaka” gibi bir yüz ifadesi sergilemişti. Ben de “Tabi sen bilmezsin, bizde alışkanlıktır bu, kebap kültüründen gelir, onun İtalyan versiyonu gibi düşünebilirsin” diye durumu kurtarmıştım.

Başlangıç

Kuver standarttı, özel  dedirtecek bir lezzeti yoktu. Bunlarla açılışı yaptıktan sonra, ortaya güzel bir başlangıç tabağı söyledik. Masaya heybetiyle geldi, “vayy” dedik, iştahlandık ama maalesef sonuç hüsran. Bakıldığında içinde yok yok; naneli börülce, enginar, patlıcan, mozarella… Ama  her biri birbirinden bağımsız, birbiriyle uyumsuz lezzetlerdi. Bir tek kapari ve patlıcanı çok sevdim. Patlıcanda, tatlı domates sos ve çam fıstığı vardı, ama masanın geri kalanı, benim aksime sosu çok şekerli buldu mesela. Tabakta bir de onların özel ekmeği vardı. Yağlı olmasına rağmen, lezzetli olduğunu söyleyemeyeceğim.

Safranlı risotto ve dana incik
Sezar salatası

Ana yemek olarak büyük heyecanla safranlı risotto üzerinde incik olan bir yemek söyledim. Risotto sevmem ama safranlı pilava bayılırım mantığından yola çıkarak bu seçimi yaptım. İncik gayet güzel, üzerinde domatesli bir sosla hazırlanmış ve yumuşacıktı. Ancak risotto hiç beklediğim gibi çıkmadı. İçinde çok garip başka bir tat vardı ki muhtemelen pişirirken kullandıkları su veya yağdan kaynaklanıyordu. Dolayısıyla safranlı risotto hayalim suya düştü. Salata olarak da sezar salatası söylemiştik. Klasik bir sezar salatasıydı, ama üzerindeki yaprak parmesanlarda “parmesan tadı” bile yoktu maalesef.

Yemeklerden memnun kalmadığımız için tatlı yerine, finali yine kahveyle yaptık.

Türk kahvesi

Carluccio’s’un servis konusunda da sıkıntıları olduğunu düşünüyorum, hem yavaş hem de unutkan bir personele denk geldik. Hadi cuma akşamı yorgunluğuna verelim dedik ama malum müşteri de cuma akşamı yorgunluğunu keyfe dönüştürme derdinde, bunu unutmayalım…

Özetle Carluccio’s İstanbul bizi pek mutlu edemedi. Yurt dışındaki standardı sağlayabildiğini söleyemeyeceğim. Kendisi gelmiş ama mutfağı gelememiş gibi.

Giderseniz, makarna pizzadan şaşmayın; başka bir şey yiyip beğenirseniz de beni haberdar etmeyi unutmayın derim.

Merve Hatipoğlu
Ekonomi okuyup bundan hiç de keyif almadığımı anladığım anda,rotayı sevdiğimi düşüneceğim ‘markalar’ dünyasına çevirip Ingiletere’de yüksek lisansımı tamamlayıp, bu dünyaya adım attım. Şans o ... Devam