Yeryüzünün denge merkezi “empat”lar ve 10 adımda empatları tanıma kılavuzu

Herkesin acısını, ağrısını hissediyorum diyor musunuz? Ya da bir ortama girdiğinizde sanki odadaki ve insanlardaki tüm enerjiyi sünger gibi çekiyor musunuz? Ben de bir tuhaflık var mı diyorsunuz? Belki de sizde bir tuhaflık yoktur. Belki de siz de sadece bir “empat” sınızdır.

Peki, nedir empat olmak? 

pexels-photo-62358
Yüksek oranda duyarlı olan empatlar için sezgileri, dünyayı algılamak için kullandıkları pusulalarıdır.

Empatlar, yüksek oranda duyarlı insanlardır. Her şeyi hissederler ve duygularını rasyonalize etmeye daha az eğilimlidirler. Hatta adeta duyguları ile yaşarlar. Sezgi, onlar için dünyayı algılamaktaki filtreleri, pusulalarıdır. En çok kullandıkları kelime “Hissediyorum” ya da “Biliyorum” dur.

Siz de hayatınızın birçok döneminde kendinizdeki bu farklılığı hissetmiş hatta bunu insanlardan bile duymuş olabilirsiniz. Herkes “Sende farklı bir şeyler var” derken, siz “Bende kesin bir sorun var, karşımdaki ne söylerse söylesin herkesin gerçek niyetini biliyorum, hissediyorum ve bunda hiç yanılmıyorum” diyorsanız, toplum içinde yaşamak bile bazen size zor geliyorsa, zaman zaman kendinizi çaresiz hissediyorsanız, bilin ki aslında bu bir lanet değil, aksine size verilmiş bir hediye.

İlgili yazı: Duygusal açıdan güçlü ve sağlıklı olan insanların 7 ortak özelliği

New York’taki Stony Brook Üniversitesinde Psikolog Elaine Aron (PHD: Doktora) tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, nüfusun %20’si genetik olarak daha empatik ve farkındalıklı olmaya eğilimli. Elaine Aron ve takımı, empatların beyinlerinde, bazı belirgin durumlarda duygularını güçlü bir şekilde tetikleyen, fiziksel veri bulmuşlar. Dr. Elaine Aron bu konuda şunları dile getiriyor: “Beynin farkındalık ve duygu ile ilgili olan kısmında, özellikle empatik hislerle bağlantılı olan bölümünde, 12 saniye boyunca üzgün ya da mutlu yüz resimleri izleyen yüksek oranda hassas kişilerin beyinlerinin ilgili bölümlerinde daha az hassas kişilere oranla daha fazla kan akışı gerçekliyor.”  Uzmanlara göre empatlar doğal dinleyiciler ve doğal şifacılar. Esasen bu bir duygusal uyumsuzluk hastalığı değil ve bu insanlar da hasta değil.

Eğer siz de bir empatsanız, kim olduğunuzu bildiğiniz ve neden böyle hissettiğinizi keşfettiğiniz anda önünüzde bambaşka bir kapı açılacak ve hayatınızı gerçek doğanıza göre yönetebileceksiniz.

Empatların özellikleri

Haydi, şimdi gelin bakalım, empatların en belirgin özellikleri neler, siz de bir empat olabilir misiniz ve bu süreci nasıl yöneteceksiniz:

Vahşet, trajedi ya da işkence görmeye, duymaya tahammül edemezler

Empatlar ne pahasına olursa olsun vahşet sahnelerine bakmaya, hatta bu tarz hikâyeleri dinlemeye bile tahammül edemezler. Kendi kontrolleri dışında bu sahnelere maruz kalmamak için televizyon izlemez, haberlere bakmaz ve gazete okumazlar. Bu sebeple birçok empat, ya çocukluğundan itibaren vejetaryendir ya da bir süre sonra et yiyemez. Ona “Ne zaman vejetaryen oldun?” diye sormanız bile gereksizdir. Çünkü bu onun için bir tercih değildir, sadece yiyemiyordur, hatta “Midem bulanıyor, yiyemiyorum.” diyebilir. Çünkü aslında hem midesi hem gönlü hazmetmiyordur et yemeye. Balık bile yiyemeyen bir empat size komik gelse de “Denizin kokusunu alıyorum” diyebilir.

Şiddetin ve vahşetin her türlüsüne karşıdır. Adeta canı yanar. Böyle bir sahne izlerse paralize olur ve 2-3 gün etkisinde kalıp gözyaşlarına boğulur. Doğal bir aktivist olsa bile, barış isteyenlerin başını çekse de bir şeyi savunmaya kalkmak bile onun dünyasında kutuplaşma yaratmaktır. Bu nedenle, yani her zaman huzur ve barış yanlısı olduğu için; siyasetten uzak durur, herhangi bir siyasal örgütte aktif olarak görev almak yerine sivil toplum örgütlerinde topluma, huzura, barışa, dayanışmaya yumuşak yollardan katkıda bulunmak ona daha doğru gelir. Onun içsel amacı dünyada barış ve huzurdur. Dürtüsel olarak buna çekilir. Dünya barışı için yapılan meditasyonların başını çeker.

İkinci el ürünlerden hoşlanmazlar

Sırf sahip olmak için ikinci el bir araba almaktansa bekleyip sıfır bir araba almak ister. Onların mottosu “Enerjisi temiz olsun”dur. Aslında kullanılan eşyalardaki enerjileri hisseder ve bu yüzden de sahip olduğu her şey yeni olsun ister. Hatta cömert biri olsa bile onun eşyalarını kullanmanızdan pek hoşlanmaz. Ödünç vermek yerine tamamen hediye eder. Neden mi? Onun enerjisine sizinki karışır diye düşünür de ondan. Kendi yaşam alanına, eşyalarına yani bunların enerjilerine karşı çok duyarlıdır. Koltuğuna ayaklarınızı uzatmanızdan ya da uyuduğu yatağa oturmanızdan pek hoşlanmayacaktır, hatta tüyleri diken diken olabilir. Yemek yediği tabağa uzanmayı bir deneyin.

Hayallere dalar, gündüz düşçüsüdür

shutterstock_289448711
Empatlar istediği an kendi mutlu, huzurlu dünyasına çekilerek saatlerce düş kurarlar.

Gündüz düşçüsü ingilizcede “day dreamer” diye geçiyor. Birçoğunuz bu kelimeye rastlamıştır. İşte bu kelime tam da bir empatı tarif eder. İstediği an kendi mutlu, huzurlu dünyasına çekilir ve orada saatlerce düşlere dalar. Çünkü kendi dünyasında sadece güzel şeyler yaratır ve onlara tutunur.

Daima ezilenlerin yanındadır

Bir yerde biri ile dalga mı geçiliyor, biri haksızlığa mı uğruyor, biri acı mı çekiyor; bu kişiyi aramasına bile gerek yoktur. Hemen o kişiyi görür ve onu korumasına alır. Bu dürtüsüne engel olamaz. Sanki bu onun görevidir.

Kurallar, rutinler, kontroller onun için hapishanede olmak gibidir

Özgürlüğünü ve özgünlüğünü kısıtlayan her türlü kontrol, yasak ve dayatma onlar için kendilerini hapishaneye konulmuş ve baskı altına alınmış hissettirir. ‘Özgürlüğümü kaybediyorum, adeta ruhum ölüyor’ der. Rutinden hiç hoşlanmaz. O bir özgür ruhtur. Çabuk sıkılır.

Gerçek için yaşarlar

Onun doğası sadece gerçeği aramak için yaşar. Başka bir deyişle gerçek olmayan, samimi olmayan her şeye karşı duygusal bir tepki hisseder. Aslında bu da onun için dürtüseldir. Bu hislerine karşı koyamaz. Politik olmak onun gözünde yalan söylemektir. Neden doğruyu söyleyemiyorum. “Doğruyu politik olmak uğruna neden eğip bükmek zorundayım ki?” der. Hatta bu doğruyu ve gerçeği bulma arayışı onu bilime, evrenin ve yaradılışın sırrını araştırmaya itebilir. Ona yalan söylemeniz çok zordur, inanmış gibi yapar, sizi bununla bile yüzleştirip kırmak istemez. Elbet doğrunun ortaya çıkacağına inancı tamdır.

İçsel bilme

Sezgileri çok kuvvetlidir; çünkü o söylenenleri değil altta yatan enerjiyi okur. Nasıl bildiğini bilemez ama ‘Biliyorum işte’ der. Tanrı’yı bilir, hisseder. Sorgulamaya bile ihtiyaç duymaz. Cuma gününün enerjisini, bayramların enerjisini, bir şehrin enerjisini hisseder. Bayramda bayram havasındadır, Cuma günleri ise “Yaşasın tatil havasındadır”. Bazen bir depremi, olacak bir tersliği hisseder. Bazılarının birçok psişik görüsü, yeteneği vardır. Rüya ya da hisle otomatik olarak alana bağlanır ve bunları oradan yüklenir. His olarak hisseder ve siz de, onun içine doğanların olacağını belli bir süre içerisinde edindiğiniz deneyimle bilirsiniz. Birçoğu bu sebeple spiritüel alana kayar.

Gürültü ve kargaşadan hoşlanmaz

shutterstock_294817268
Sakinlik ve huzur ortamının daim olması empatların en çok istediği şeylerden biridir.

Yüksek sesten, kargaşadan hoşlanmaz. Her şey su gibi sakin ve huzurlu olsun ister. Hep bunu arar. Bunu bulduğu yerlere, anılara tutulur. Yumuşaklık, akış hayatının olmazsa olmazlarıdır. Sözlerde de bunu arar. Konuşurken güzel sözler söyler, güzel sözler duymak ister. Yüksek sesle konuşmalardan, bağrışmaktan, kavgadan hiç haz etmez. Orayı acilen terk etme ihtiyacı duyar, ‘Böyle bir ortamda yaşayamam’ der.

Yaratıcıdır

Her şeyi hissedebilmesi onda güzelliğe karşı da büyük bir hayranlık yaratır. Güzel bir müziği harika bir sanat eserini tanrının yeryüzündeki tezahürü diye görür. Sanata, sanat yapan her şeye büyük bir saygı ve hayranlık duyar. Aralarında ayrım yapmaz. Duygularına hitap eden her eseri sevebilir. Muhteşem bir romantik parçada kaybolurken, bir sonraki şarkı seçimi harika bulduğu bir rock parçası olabilir. Ona göre bu eserler duygularının tellerine basıyordur. Yani duygularını ifade eden bir eser yakalamıştır ve aslında müzik dinlemiyordur. O şarkıda ya kendi hislerini bulup içine akar ya da yaratan kişinin hislerine girip kaybolur. Kendi hislerini de çoğunlukla yaratarak döker. Müzik yapar, dans eder, resim yapar. Onun dansı akıcıdır. Özgündür. Aslında bunları teknik olarak yaptığını düşünmez. Ona göre bu, duygularını dışa vurmanın bir yoludur sadece. Evrende güzel olan her şeye tutulur. Genellikle sadece güzele bakmayı ister. Bir deniz manzarası, doğa onun için yaratıcının sanat eseridir. Güzellikler diye tanımladığı her şeyin yakınında olmak ister. Doğa, deniz onun için olmazsa olmazdır.

Duygularını yönetmekte zorlanır

Her şey iyi giderken kalabalıkta birdenbire sıkılabilir, ya da hissettiği tüm bu acı, duygu, sezgilerden dolayı kendini kaybolmuş hissedebilir. Ne yapacağını bilemez. Kaçmak ister. ‘Yalnız kalmak istiyorum’ der. Bir grupla yaptığı seyahatten hemen sonra “Evde yalnız başıma kalmak istiyorum, dengelenmeye ihtiyacım var” der. Aslında olan şudur. Bu yüklendiğini fark ettiği tüm enerjiyi anlayamadığı ve dönüştüremediği için aşırı yüklenme hissi içindedir. Kendi içinde var olan huzurlu merkezden kaydığını hisseder ve oraya geri dönmeye ihtiyaç duyar. Bu yüzden bu alana dönebilmeyi başarana kadar yalnız kalmaya ve dengesini geri kazanmaya çalışır. Bu konuda zorlanan ve süreci yani neler yaşadığını anlayamayan birçok empat bu duygu durumları ile baş etmek için sigara, alkol gibi bağımlılıklar geliştirebilir.

Empatların buraya yazamadığım birkaç özelliği daha var, ancak sözü daha fazla uzatmamak için yazımızı bugün burada bitirelim. Bu konu ilginizi çektiyse ve kendinizden parçalar bulduysanız internette bu konuda birçok kaynak var. İngilizce araştırma yapmak isteyenler konuyu “empath” olarak arayabilirler.

Peki, bu kadar anlattınız, bir empat olarak hayatımı nasıl yönetebileceğimden hiç bahsetmediniz diyorsanız bunun bir tane reçetesi var:

Öncelikle kendinizi tanıyın. Doğanıza uygun ortamlarda bulunun. Doğanıza uygun işler yapın. Doğanızı kabullenin ve ona göre davranın. Enerji ve hisler fazlalaştığında bu hislerden kaçmak yerine kendinizi bir dönüştürücü güç olarak düşünün. Hani içinizde her şeyi güzel gören, güzel bakan huzurlu bir alan var ya, bırakın tüm bu hisler ve enerjiler oradan geçsin, gitsin, direnmeyin. Bir kapı gibi hayal edin kendinizi. Kendinizi bir kurban gibi ya da tüm bunlar sizi zayıflatıyormuş gibi görmek yerine yaratıcının neden sizin gibi insanları dünyaya gönderdiğini anlamaya, hissetmeye çalışın. Kendinizi dünyadaki nötralizasyon istasyonları gibi düşünün. Bunun işe yarayacağını nereden mi biliyorum? Çünkü ben de bir empatım!

Sorularınız olur ise haberleşelim: [email protected]

Namaste!

Rana Korkunç
Yoga Eğitmeni & Terapisti, Enerjist, İK Uzmanı // Çevre Mühendisi lisansının üzerine İTÜ’de MBA yaparken sosyal ve sayısal becerilerini birleştirebileceği İnsan Kaynakları alanına hayran ... Devam