Yaşam hikayeni yeniden yaz: “Senin” yaşamın “senin” seçimlerin

Hayat bazen günlük koşuşturmamızda “öylesine” diye düşündürür bizlere. Bu dünyaya örneğin “öylesine” gelivermişizdir, bir gün daha aynı işe gideceğiz de ne olacaktır, bir gün daha aynı minibüse bineceğiz de ne olacaktır, bir gün daha aynı eve döneceğizdir, çocuklarımıza yemek yapma sorumluluğu geliverir aklımıza ne olacaktır, her gün zaten bizim yemeklerimizi yemektedirler, “bir gün” daha diğerleri gibi olacak…

Öylesine yaşarız, örneğin “aynı” dolmuşta sadece bugün yanımızda oturan ve ağlamaklı olan genç kıza ne olduğunu sormayız, belki yabancı birine içini döküvermeye hasret olduğunu fark etmeyiz bu “öylesinelikten”. Belki aynı işe gittiğimiz bu öylesine günde trafik ışıklarında beklerken hayatımızda gördüğümüz en güzel kadın veya muhteşem adam geçiverir yanımızdan, başımızı kaldırıp da bakacak, “bugün muhteşem bir gün, bugün benim hayatımda her diğer gün gibi bir hediye, bugün yepyeni bir şansım var, her şeyi ve kendimi yeniden ve yeni yazmak için” diyemediğimizden ve bugün sadece “öylesine” olduğundan bu güzellikleri görmemiz de ne yazık ki mümkün olmaz…

Evet, anlamamız gerekiyor ki hayatı “öylesine” yapan hayatın kendisi değil bizlerizdir, bizlerin o her güne “nasıl olsa bunun gibi daha çok gün yaşayacağımızı” düşündüğümüz günlerdir… Evet, bu da mümkün ve olasılıklı bir durumdur, aynı “sıkıcı” günden belki yıllarca daha yaşayacağız ama bu, bugüne “hak ettiği” değeri vermemize engel midir? Bugün ellerimizle, ayaklarımızla, bakışımızla, sevgimizle, dilimizle, yazdıklarımızla, söylediklerimizle, hediyelerimiz ile, sadece duruşumuzla, kendimiz olmak halimizle ve en önemlisi “burada olmaya şükretmemizle” değiştirebileceğimiz binlerce olasılık vardır, ve bu aslında hepimizi bahşedilmiş olağanüstü bir “seçim şansıdır”.

Bu hafta karşılaştığım ve durup durup yeniden döndüğüm bir söz hakkında sizlerle düşünmek istiyorum bu yazımda:

“Hepimiz tercihlerimizin sonuçlarını yaşarız. Bu yüzden kendinize mükemmel bir hikaye yaratın.” -Jeff Bezos

Neden her an tercih yaparız? Aslında bu yaşamımızın bir hikaye gibi çoklu olasılıktan oluşmasından kaynaklanır. Örneğin, bir arkadaşınız sizi hafta sonu birlikte kahve içmeye davet edebilir, önceliklerinize göre spor yapmak üzerine bir planınız vardır, hayır dersiniz ve bu “hayır” seçiminin birçok potansiyel sonucu aynı zamanda beliriverir… Örneğin sizin daha kondisyonlu hale gelmeniz, örneğin yeni bir spor dalında ilerlemeniz, örneğin daha sonra geçireceğiniz bir bel sakatlanmasına zemin hazırlayacak bir antrenmanı bugün tercih etmiş olmanız gibi.

Peki ya evet deseniz ne olur? Önceliklerinizi ikinci plana attığınız için belki tercihinizden pişmanlık duymak, belki bu tercihi telafi etmek üzere ertesi sabah erkenden spor yapmak, belki farklı bir arkadaşınızın davetine hayır demeniz gerekebilir, örneğin ertesi gün için planlamış olduğunuz farklı bir aktiviteyi iptal etmeniz gibi… Bu cevabın da bağlanacağı binlerce potansiyel sonuç doğmaktadır.

Fakat bizler gün içerisinde veya hayatımızda gerçekleştirmiş olduğumuz “her günü” o derece sıradan görmekteyiz ki bu muhteşem olasılıklar ağını, her tercihimizin her “evet” ve her “hayır” deyişimizin bizi adeta bir yol gibi bir sonraki adıma taşımakta olduğunu bilemeyiz. Ve bu öyle eşsiz bir akıştır ki, bugün evet dediğimiz bir şeye dönüp yeniden hayır diyecek olsak, bir anı telafi etmeye çalışacak olsak veya bir kararı geri döndürmek için elimizden geleni yapsak da aynı potansiyeller ve o anda oluşabilecek potansiyel sonuçlar sadece ve sadece “o an” özelliğinde olmaya devam edeceklerdir.

Yani, bizim o “son derece sıradan bulduğumuz” her günümüz, diğer bir anlatımla içimizden geçen “yine aynı bir gün daha” dediğimiz her gün, adeta bir örümceğin ağı gibi örülmeyi bekler; örecek olan bizlerizidir ve bu öyle bir şekle bürünür ki sadece ve sadece bir ömür boyunca o an ancak “bir kez” yaşanabilecektir…

İşte bu yüzden hayatımızın hiçbir anını diğerinden ayıramayız, her kararımız evet su içmek kararımız kadar bir eve yatırım yapmak kararımız bir çocuk dünyaya getirmek kadar bir kursa başlamak kararımız aynı önemdedir. Bizler sadece hayatımızdaki bugünden “öngörülebilir” etkisi ile bu kararları veya “farkındalığımızı” yönlendiririz. Fakat işte hepimizin asıl sorumluluğu verdiğimiz kararların (her an vermekte olduğumuz kararların, seçimlerimizin, hayat akışımızı oluşturan biz olmak hallerimizin) hayatımızın hikayesini yazdığını yani bizim bu yaşam zamanımıza sıkıştıracağımız biricik öykümüzün aynı önemi taşıyan parçaları olduğunu hiçbir zaman unutmamaktır. Her anımıza bu değerde baktığımızda o uyandığımız “sıradan bir gün daha” düşüncemiz “bugün muhteşem eşsiz ve bir daha asla aynı sonsuz güzellikteki şanları yakalayamayacağım” hayatımın hikayesini yazmaya devam ettiğim, bugün yapacağım her an her tercihin her güzelliğin gelecek güzellikler olarak yankılanıp bana döneceğini bildiğim bir gün tanımı ile yer değiştiriverir…

Hayatımızın sorumluluğu ve hayat hikayemiz, başkasının önceliklerine, başkasının kararlarına ve diğer kişilerin görüşlerine bırakamayacağımız kadar önemlidir. Burada “ben” olarak seçimlerimiz ön plana çıkar. Her anımızın kıymetini bilmek, “ben olmak” halimizin en önemli sorumluluğudur; eğer her günümüzü sıradan görmeye başlarsak, hayatta olma ve kendi hikayemizi yazabilme gücümüzün güzelliğini de başka ellere teslim etmiş oluruz…

Bugün bu yazımda benimle hayata dair bir seçim daha yazmış olan sen, her anın çok ama çok kıymetlidir, neyi seçtiğin kıymetlidir, hikayen ve yazdıkların kıymetlidir, hayatını nasıl yazdığın kıymetlidir, peki sen bunu görmeye hazır mısın?

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam