“Yaş 35, yolun yarısı” hayatın tam olarak neresi?

Kısa bir zaman sonra 35 yaşıma giriyorum. Değişik bir yaş bu.

Sorumsuzluk yaptığında kaytaramayacağın, suçu insanlara, koşullara, zamana atamayacağın, bazen “ohoo daha gencim” dediğin, kimi zaman yorgun hissettiğin, iki arada bir derede olduğun bir yaş bu.

Sezilerine güvendiğin, biriyle ilk karşılaştığın an içinde oluşan hislerin pek de yanlış olmadığı, iç sesine herkesin fikrinden daha fazla dikkat etmen gerektiğini anladığın bir yaş bu.

Ölümü kabul ettiğin, sevdiklerini özlerken yaşanmışlıkları mutlulukla anıp “iyi ki”leri çoğalttığın bir yaş bu.

Sevdiğin insanların hayatına müdahale etmedikçe, onlarda daha önce var olduğunu bilmediğin her güzel özellikle tanıştığın için sevinçten şaşırdığın bir yaş bu.

Hayıflanmanın da memnun olmanın da bir seçim olduğunu, hangi duyguda ne kadar kalacağını senin seçtiğini anladığın bir yaş bu.

İlişkilerin organik birer deneyim olduğunu bildiğin, acele etmediğin, nihayetinde ne yaşarsan yaşa nasılsa  her duygunun geçeceğini bilip kendini fazla zorlamadığın bir yaş bu.

İlişkilerini meydan muharebesi şeklinde yaşamaktan vazgeçtiğin, kendini aşırı ciddiye aldığın zamanları tiye aldığın bir yaş bu.

Bekarsan, sevdiklerinin “artık” senden bir sürpriz beklediği, etrafındakilerin sen eksikmişsin gibi, seni baş göz etmek için plan yaptığı, seninse kimseyi memnun etmek gibi bir çaban olmadığından, onları o alanda rahat bıraktığın bir yaş bu.

“Yok olmaz” dediğinde, aşırı mükemmeliyetçi, fazla beklentili veya hayalperest olduğunu söyledikleri, seninse yalnızca olmayacağını bildiğin için, içine sinmeyen şeylere ve insanlara kolaylıkla hayır dediğin bir yaş bu.

Tek başına yaşayan bir kadının da mutlu olduğunu ispat etmeye kalkışmadığın, ikna yöntemlerine bulaşmadığın, isteyenin istediği gibi düşünmesine izin vermenin yapılacak en iyi şey olduğunu bildiğin bir yaş bu.

Kadın olmanın, anne olmaktan, birinin eşi olmaktan bambaşka bir deneyim olduğunu bildiğin ve bu deneyimden aldığın keyfi günbegün artırdığın bir yaş bu.

Daha bir sürü hata yapacağını, kalp kıracağını, kırılacağını, hayatından insanlar gideceğini, gireceğini, daha çoook üzüleceğini, yanlış anlaşılacağını bilmenin rahatlığını yaşadığın bir yaş bu.

Her yeni öğrendiğin şey karşısında deliler gibi heyecanlanıp, olmadık şeyler duyunca utanıp, hala yüzünün kızardığı bir yaş bu.

Toprağa biber ekip ondan tropikal meyve olmasını beklemediğin, incir ağacının yalnız incir meyvesi verdiğini nihayet bellediğin, portakal elde edemiyorsun diye suçu incire atmadığın, onun yerine fideyi değiştirdiğin bir yaş  bu.

Tutkunun damarlarında artarak dolaştığı, kendini belli bir tipe sokmadığın, kendinden her an her şeyi beklediğin bir yaş bu.

Kariyer değişikliklerinin her zaman mümkün olduğuna, bir şeylere yeniden başlama, onları değiştirme gücünün olduğuna yüzde yüz inandığın bir yaş bu.

Sevdiğin birisi hoşuna gitmeyen bir özelliğini söylediğinde, onu susturmak yerine dinlediğin ve gerekli buluyorsan değişim için çaba gösterdiğin bir yaş bu.

Vücut yapını bildiğin, sırf trend diye heveslenip, “nasılsa bir gün giyerim ya” demeyip, olur olmaz alışverişler yapıp pişman olmadığın bir yaş bu.

Saçında çıkan beyazları hafif buruklukla incelediğin, çoğaldığını gördüğünde yaş almanın bir kez daha kaçınılmaz olduğunu gördüğün, yine de onları boyamadığın bir yaş bu.

Bencil olmanın, yalnızca kendini düşünmek olduğunu öğrendiğin, önce kendini düşünmenin bencillikten başka bir şey olduğunu deneyimlediğin bir yaş bu.

Yeni yeni hobilerin, yeni yeni fobilerin ortaya çıktığı, o fobiler söz konusu olduğunda 3-5 yaşındaymışsın gibi gözbebeklerinin büyüdüğü, ağlamaklı olduğun bir yaş bu.

Sınır koymanın, soğuk davranmaktan öte bir durum olduğunu, sınır koymanın biriyle araya mesafe koymak demek olmadığını, enerjisel anlamda sınır koymanın başka bir şey olduğunu anladığın bir yaş bu.

Her hareketinin mutlak doğru olması gerekmediğini, herkes tarafından sevilebilirliğin mümkün olmadığını, hoşlanmadığın insanlarla da bazen aynı paydada buluşabileceğini gördüğün bir yaş bu.

Yolun yarısının neresi olduğunu bilmediğin, yolun tümü burası bile olsa hayatın güzelliğinin değişmeyeceğini bildiğin bir yaş bu.

30’lar böyleyse 40’lar, 50’ler kim bilir nasıl keyiflidir diye merakla beklediğin bir yaş bu.

Ve elbette, buradaki maddelerin her yeni gün değişebileceğini, ilerleyen zamanlarda bunu okuduğunda “ne saçmalamışım, kendimi de ne çok biliyor sanıyormuşum” demenin mümkün olduğunu bildiğin ve bu olasılığın seni gülümsettiği bir yaş bu.

İyi ki 35 yaşımdayım. Onu daha gelmeden sevdim.

İlginizi çekebilir: 30 yaşında bir kadından öğütler

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Sıla Karadoğan
İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, ... Devam