Sudan gelen bir yudum nefes

İnsanların temel ihtiyaçları vardır. Bu temel ihtiyaçlardan en önemlisi nefestir. Hiç nefes almadığımızda yaklaşık 3 dakika sonra vücudumuz oksijensiz kalarak yaşamını yitirir. Hayatımızda bu denli kritik bir rolü olan nefesi, hayatımız boyunca defalarca kendiliğinden alp veririz. Öğrenilmiş veya sonradan kazanılmış bir alışkanlık değildir.

Temiz hava olarak kabul ettiğimiz bol oksijenli ve hava kirliliği az olan ortamlarda kendimizi daha dinç ve dinamik hissederiz.

Nefes alıp verme sürecini en kolay şu şekilde tarif edebiliriz; oksijen alıp karbondioksit vermek. En önemli oksijen kaynağı ise atmosferdeki oksijendir. Temiz hava olarak kabul ettiğimiz bol oksijenli ve hava kirliliği az olan ortamlarda kendimizi daha dinç ve dinamik hissederiz. Derin derin nefes alır, temiz havayı ciğerlerimize göndermek isteriz.

Her geçen gün nefes almak ile ilgili bilgilendirici yazılar okuyoruz, videolar seyrediyoruz veya haberler izliyoruz. Özellikle büyük şehirlerde, gün geçtikçe daha sığ nefes aldığımız, vücudumuza yetersiz oksijen gittiği ve bu durumunda yaşam kalitemizi düşürdüğü yönünde açıklamalar dikkat çekmektedir.

Ortaya çıkan tablo, maalesef, son yüzyılda birçok nedene bağlı olarak vücudumuza yetersiz oksijen aldığımız gerçeği çıkmaktadır. Zincirleme olarak da yetersiz birçok sağlık sorunu ile karşılaşmaktayız.

Yetersiz nefes veya sığ nefes almamızda etken olan nedenler arasında atmosferdeki kirli havayı ve yetersiz oksijeni sayabiliriz. Oksijen kaynaklarımız olarak bilinen ormanların, ağaçların azalması aynı zamanda atmosferdeki oksijenin de azalmasına neden olarak görülmektedir. Ancak asıl oksijen kaynağımız ağaçlar değildir.

Denizler ve okyanuslar her gün atmosferdeki oksijenin %70’ini sağlamaktadır.

Su kaynakları oksijen üretiminde önemli rol oynar. Dünya yüzeyinin %80’i su ile kaplıdır. Bunların %97’si ise okyanus ve denizlerden oluşmaktadır. Denizler ve okyanuslar her gün atmosferdeki oksijenin %70’ini sağlamaktadır. Yani sanılanın aksine aslında ormanlar değil okyanuslar akciğerlerimizi besler ve birincil oksijen kaynağımızdır.

Planktonlar

Planktonlar mikroskobik büyüklükte oldukları için onları göremeyiz. Tek hücreli olarak kabul edilirler. Tıpkı hücreler gibi, bu mikroskobik canlılar da hayati öneme sahiptir. Tek bir damlada dahi birçok plankton bulunur ve atmosfere bolca oksijen salar.

Denizler ve okyanuslar

Dünyamızın su ile kaplı olması yaşam açısından birçok öneme sahiptir. Bu nedenle su kirliliği her zaman gündem konusu olmuştur. Suda yaşayan canlılar açısından suyun temiz olması gerekmektedir. Ancak, çok fazla gündeme gelmeyen ve aslında aldığımız her nefeste rol oynayan su canlılarının, su kirliliğinden nasıl etkilendiği az bilinmektedir.

Denizlerimiz ve okyanuslarımız ne kadar temiz olursa, o kadar çok plankton sularda yaşayabilir.

Sadece su kirliliği değil, birçok etken planktonların azalmasına neden olmaktadır. Mesela son yıllarda etki hızını arttıran küresel ısınma ve buna bağlı iklim değişikliği de planktonların azalmasında rol oynamaktadır. Zira buzulların erimesi, suların ısınması, tuzluluk oranındaki denge değişimi ve buna bağlı değişimler gibi sebeplerle planktonlar hızla azalmaya başlamıştır. Planktonlar doğal ortamdaki çok ufak değişikliklerden bile aşırı derece etkilenebilmektedir. Deniz suyundaki 1 derecelik oynama dahi çok büyük plankton kayıplarına sebep olabilmektedir. Tüm bu nedenlere bağlı olarak önümüzdeki yıllarda dünyamızın oksijen ihtiyacı büyük bir sorun olarak karşımıza çıkabilecektir.

Denizlerimiz ve okyanuslarımız ne kadar temiz olursa, o kadar çok plankton sularda yaşayabilir ve bizlere de o kadar çok temiz hava verebilirler.

İlginizi çekebilir: Havalar ısınırken: Su kaybına neden olan etkenler ve önlemek için yöntemler 

Oya Milli Sülün
Sulak bir ülke olan Hollanda'da doğup, büyümeme rağmen, kendimi bildim bileli bir bardak su içmez, üniversite yıllarında okurken de içme suyu ile ilgili hiçbir ... Devam