Sevgili Sokrates söyle bana: Nasıl güçlü durulur bu hayatta?

Hikayesi bugüne kadar tarihe geçmiş herkesten farklıdır, çünkü o ne karşısına çıkan ölüme direnmiştir ne de hayatı boyunca doğru bildiklerinden herhangi bir tehlikeye düşme durumu yüzünden bir an bile şüphe etmiştir. Onun öğretileri, hayatı ve kaleme alınan eserleri, belki dersleri ve sözleri hala bugün bizleri oldukça yakından ilgilendirmekte ve hayat yolumuzda, arayışlarımızda en önemlisi de ‘bu hayatta nasıl güçlü durulur’ sorularımıza muhteşem cevaplar verebilmektedir aslında.

Bu hafta başında bundan yıllar önce okuduğum, çok etkilendiğim tamamıyla tesadüf eseri bana gelmiş olan bir kitap ile yeniden karşılaştım, bu kitap sevgili Sokrates’in yöntemi olarak geçiyor, yazar Sokrates’in yaptıklarını anlatarak hayatından örnekler veriyor ve buradan bazı çıkarımlarda bulunuyor.

İçeriği çoktan unutmuşken, bu kitap ile bir şekilde yeniden yollarımın kesişmiş olması bence muhteşem bir tesadüftü. Bu hafta o yüzden sizlerle birlikte genellikle durup durup kendimize sorduğumuz yeniden keşfetmeye çalıştığımız “peki ya ben nasıl daha güçlü olacağım” sorusuna gelin, sevgili Sokrates’in liderliğinde cevap bulmaya çalışalım ve yedi güzel basamakta sevgili Ronald Gross’un değerli eseri Sokrates Yöntemi rehberliği ile bu yolu hep birlikte çıkalım: 

Kendinizi tanıyın: “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez”
“Benim gerçeğe giden yolum, doğru soruları sormaktır”

Hayattaki en önemli önceliklerimizden bir tanesi kendimizi inceleyebilme sanatıdır. Bu sanat öyle ince detaylara dayanır ki soracağımız sorulardan bulunacağımız farkındalık seviyesine kadar oldukça elzem sonuçlar doğurabilir. Peki kendimizi nasıl sorgulayabiliriz, bunu Sokrates kendi ile diyaloglar geliştirerek gerçekleştirmiştir. Örneğin; bugüne kadar kendi düşünce biçiminizi incelediniz mi, erken yaşta öğrendikleriniz veya bugüne kadar edinmiş olduğunuz tecrübeleriniz bu açıdan kararlarınızda nasıl bir rol oynuyor, mantıksal veya duygusal anlamda karar verirken farklı şekilde mi davranmaktasınız?

Diğer önemli bir sorgulama ise hayattaki çekirdek değerlerimizdir. Örneğin; sizin bugün hayatta vazgeçemem diyeceğiniz üç çekirdek değeriniz nedir, dürüstlük, sevgi, saygı ya da başarı, gelişim ya da yardım severlik? Sorgulama işte böyle devam eder sizce bu çekirdek değerler hayatınızda neden önemlidir, yani sizi hangi açıdan ifade etmektedirler?

Büyük sorular sorun: “Benim gerçeğe giden yolum doğru soruları sormaktır”

Yaygın şekilde kabul edilmiş gerçekleri hayatımızda genel olarak doğrudan “kabul ederiz”. Peki bu ne kadar doğru bir yaklaşımdır, genelin kabul ettiği gerçekleri sorgulamadan gerçekten önceliklerimize, hayat amacımıza veya kişiliğimize gerçekten uygun olup olmadığını tam olarak bilmeden bunları nasıl hayatımızın bir parçası yapabiliriz?

İşte büyük sorular aslında kendimize ve genele karşı “meydan okumak” ve belki de çoğumuzun sesli olarak dile getirmediğimiz veya getiremediğimiz durumları da sorgulamaktan geçer. Örneğin; evliliğimizde veya ilişkimizde “gerçekten” mutlu muyuz, ilişkimiz monoton mu oldu, istediğimiz gelişimi alabiliyor muyuz, dünyaya bugün çalışmakta olduğumuz işimizi yapmak üzere mi geldik?

İşte “kendi büyük sorular listemiz” bu yüzden çok kıymetlidir. Bizler “sormaya cesaret edebilenler” olduğumuzda aslında hayatta çoğumuzun kaçındığı belki irdelemeyi bile göze alamadığı fakat kararlarımızdan hayat ile uyumumuza kadar çok önemli sonuçlar doğuran bu soruların cevaplarını aramak cesaretini gösterdiğimizde hayatımız da farklılaşacaktır.

Kendiniz hakkında düşünün: “Benim söylediklerimle ikna olmayın. Doğrular ile ikna olun.”

Kendimizi yargılayabilmek bir diğer sanattır. Bize iletilmiş olan herhangi bir şeyi onaylamadan önce kendi düşünce süzgecimizden geçirebilmeliyiz. Bizler birer düşünür olsak kendimiz hakkında gerçekten ne düşünüyoruzdur, zihnimizde düşüncelerimizi nasıl şekillendirmekteyiz, pozitifi yaratmak üzere kendimizi kontrol edebiliyor muyuz, bir düşünür olarak kendimize ne kadar güveniyoruz, kararlarımız nasıl yönlendiriyoruz?

Her gün kendimiz hakkında düşünmek üzere zaman ayırmamız gerekmektedir, bu zaman sürecinde gün boyunca yaptığımız tercihler, bunların sebepleri ve sonuçlarını sakince değerlendirmek kendimizi ve karar alma sürecimizi anlayabilmek açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu kararlar açısından “kızgınlıkla” mı hareket ettik, pişmanlık mı duymaktayız, yanlış bir adım mı attık, stratejik bir akış sağlayabildik mi, sevdiğimiz için taviz mi verdik veya planladığımız bir hedefe bir adım daha mı yaklaştık gibi aslında çok basit sorularla kendimiz hakkında düşünmemiz bu noktadan sonra alacağımız kararlar açısından da bizlere yol gösterecektir.

Meydan okuma toplantısı yapın: “Biz yanılsamalar mağarasından kaçınmalıyız.”
“Doğruyu söylemek benim sabit ilkemdir.”

Meydan okumak kabul edilmiş “inançlara” karşı durabilmek sanatıdır. Evet, genel kuralları kabullenmek kötü bir şey değildir fakat bazen bunları kabullenmemiz gerekir ve aslında kendi bilincimiz kendi doğrularımız içimizden kabararak adeta “hayır” ben bunu kabul etmiyorum diye haykırır…

Gün içerisinde düşüncelerimizi ifade ederken kendimizi ne kadar özgür hissediyoruz, korkmadan, kalıplara sığma endişesi duymadan, karşımızdaki bunu tasdik eder mi, benim hakkımda ne düşünür sonra diye endişe etmeden kendimizi olduğumuz gibi açıklayabiliyor muyuz?

Dostlarla gelişin: “Bizi aydınlatan ve uyaran bir bilgelik alevi, hiçbirimiz tek başımıza yanmaktan kurtulamayız.”

“Bir grup arkadaş birlikte sohbet etmekten hoşlanıyorsa, bunda olağanüstü bir şeyin olduğunu bulacaksınız. Onlar konuşurken bir konuşmacıdan diğerine geçen bir şekilde bir kıvılcım yanmaktadır. Onlar yolculuk etmekte, güçleri biraraya toplamakta ve hiç kimsenin tek başına başaramayacağı karşılıklı anlayış alevini tutuşturmaktadır” -Sokrates, Platon’un “Critias” Diyolağu

Hepimiz Sokrates gibi hayatımızda dostlara ve yönlendiricilere gereksinim duyarız. Sokrates işte böyle yaşantısını pek çok anlamda dostları ve öğrencileri ile bir araya gelerek uzun diyaloglar kurarak ve konuları irdeleyerek zenginleştirmekteydi.

Aslında hayatımızın her anı, karşılaştığımız her insan bizim için bir öğrenme fırsatıdır. Bizler karşımıza çıkan planlı ve plansız tüm diyalog olasılıklarını bir fırsat olarak değerlendirdiğimizde hayatımızın her anı bir sınıfa bir öğrenme sanatına dönüşecektir. Her insan kendine has tecrübeleri ile belki çok ihtiyaç duyduğumuz bir konuda bize yol gösterebilecek, belki aradığımız bir cevabı bulmamıza yardımcı olacak veya daha önce aklımıza gelmeyen bir yolun önümüzde açılıvermesine aracı olabilecektir.

Doğruyu söyleyin: “Doğruyu söylemek benim sabit ilkemdir.”

Sokrates sabit ilkesinin doğruyu söylemek olduğunu ifade etmiştir. Kişisel olarak tüm işlerimizde, ilişkilerimizde ve anımızda doğruyu aramamız gerekir ve doğrunun yanında olmamız aslında uzun vadede güven açısından da büyük önem taşımaktadır.

Öncelikle hayatımızda kendi kendimize her an doğruyu söylemekle sorumluyuz ki bu anlayış ile diğerlerine de doğruyu ifade etmek başlıca görevimiz olur. Bizler kendimize yalan söylendiğini fark ettiğimizde nasıl hayal kırıklığına uğruyor, aldatılmış hissediyor ve bir kez daha o kişiye güven duyamıyorsak aynı şey bizim için doğruda kalma eylemimizde de geçerlidir.

Bu aslında hayatımız boyu radikal bir dürüstlük bilincini takip etmek ile mümkün olacaktır. Doğru ve dürüstlükten ayrılmadığınızda sonuçta karşınıza çıkan her eylem gerçeklerin sizinle olmasını sağlayacaktır.

Ruhunuzu güçlendirin: “Neden kendi ruhuna böyle az özen gösteriyorsun?”

“Daha fazla bilgi edinmek, daha fazla doğru bilgilere varmak ve daha fazla iyi karakter geliştirmek için uğraşmalıyız.” -Sokrates, Platon’un “Savunma”sından

İçimizde ilahi bir parça tüm hayatımız boyunca bize eşlik etmektedir. Bu dünyada bulunduğumuz her an aslında görülmez iplerle adeta birçok başka eylem, olay ve kişi ile bağlıdır. Bizler bu yüzden her anımızı bu muhteşemliğin ve aynı zamanda büyük sorumluluğun farkındalığı ile yaşamakla yükümlüyüz.

Daha fazla bilgi edinmek, daha fazla doğru bilgilere varmak ve daha fazla iyi karakter geliştirmek için uğraşmalıyız.

Bir diğer önemli farkındalık seviyesi ile yaşamdan zevk alabilmek sanatıdır. Hayatta bulunduğumuz her günümüz aslında ruhumuzla, bedenimizle, zihnimizle o anda olarak gerçekleştirmemiz gereken olağanüstü bir akıştır. Bu yüzden beden ve zihnimiz için zaman ayırdığımız kadar ruhumuzu da geliştirecek. Örneğin bir sanat ile uğraşmak, müzik dinlemek, kitap okumak veya seyahat etmek gibi kişiselliğimizi dönüştürecek aktivitelere de özenle zaman ayırmamız gerekmektedir.

Çünkü ruhunuz sizi yansıtır, iç güzellik dışarıda tezahür eder, ruhunuzu geliştirmek kendinizi yaşamınızı ve ilişkilerinizi de geliştirmek demektir.

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam