Bilim insanları havuzda boğulan küçük kızın beyin hasarını onarmayı başardı

Tıp biliminin ilerlemesiyle ilgili şimdiye kadar duyduklarımız, organlar hasar gördüğünde onarılabilecekleri, hatta kök hücrelerden yeni organlar yapmanın mümkün olabileceği yönündeydi. Hatta bilim insanları ve mühendisler, neredeyse aslı kadar iyi işlev gören takma uzuvlar, protezler üretmeyi de başardılar. Ancak çalışmalar genelde gelip beyin noktasında tıkanıyordu. Bildiklerimiz, beyin hasarını geri döndürmenin yolu olmadığı yönündeydi… Ta ki bugünlerde yayılan yeni bir habere kadar: Amerikalı araştırmacılar, boğulmaktan kurtulan 2 yaşındaki bir kızın beyin hasarını onarmayı başardılar.

Bu önemli haber, gazetelerde ve çevrimiçi mecrada olduğu kadar popüler bilim sitelerinde de kendine yer buldu. Geçtiğimiz yılın Şubat ayında, annesi duş alırken bir şekilde evin dışına çıkan ve havuza düşen 2 yaşındaki Eden Carlson, 15 dakika boyunca su altında kaldı. Bu sırada küçük Eden’ın kalbi durdu ve durumu fark eden annesinin suni solunum çabaları da fayda etmedi. Eden, 2 saat boyunca tıbben ölü olarak kaldıktan sonra hastanede tekrar hayata döndürüldü.

Beyin hasarı ne zaman gerçekleşir?

Kalbin durması, vücuda kan pompalanmaması ve dolayısıyla kanda taşınan oksijenin beyne ve diğer organlara ulaştırılamaması anlamına geliyor. Mevcut literatüre göre, beyin 3 dakikadan fazla oksijensiz kaldığında ciddi bir beyin hasarı riski ortaya çıkıyor.

Ancak, 1992 tarihli bir çalışmaya göre donma noktasına yakın soğuklukta suyun içinde kalmak, özellikle de küçük çocukların beynini soğutarak kalıcı zararı önleyebiliyordu. Örneğin donmuş gölün üzerinde buz pateni yaparken suya düşen ve 30 dakika sonra kurtarılıp hayatına devam eden çocuklar oldu. Bu çocukların yüzde 70’inde uzun süreli, kalıcı beyin hasarı gözlemlenmedi.

Ancak, Eden’ın durumu biraz farklıydı. Çünkü Eden, organlarını ve beynini dondurarak koruyacak bir suyun içine değil, bahçedeki havuza düşmüştü. Eden, hayata döndürüldükten sonra 48 gün boyunca yoğun bakımda kaldı. Küçük kızda meydana gelen ciddi beyin hasarı ve bunun fiziksel yan etkilerini değerlendiren hekimler, oksijen terapisi uygulamaya karar verdiler.

Eden, organlarını ve beynini dondurarak koruyacak bir suyun içine değil, bahçedeki havuza düşmüştü.
Oksijen tedavisi: Düşük risk, yüksek fayda

Hiperbarik (yüksek basınçlı) oksijen tedavisinde, kapalı ve basınçlı bir odacığa konan hastaya atmosfer basıncından yüksek basınca sahip oksijen veriliyor. Bu şekilde kandaki oksijen miktarının hızla artması ve hasarlı dokuların onarılması amaçlanıyor. Eden’ın yaşadığı yerde böyle bir tedavi odası bulunmadığından, hekimleri küçük kıza günde iki kez 45 dakikalık seanslarla burun kanalından içeri normobarik (deniz seviyesinde basınçlı) oksijen vermeye başladılar. Bu tedavinin boğulma olayından 55 gün sonra başladığını not etmekte fayda var.

Eden birkaç hafta içinde kıvranma gibi rahatsızlıklarından kurtuldu, el-kol koordinasyonu yükseldi, ağızdan beslenmeye, bazı sözcükler mırıldanmaya ve gülmeye başladı. Üçüncü haftanın sonunda aile hiperbarik oksijen tedavisi alabilecekleri bir yere taşındı. Bu arada fizik tedavisine de başlanan Eden, 39 hiperbarik seans sonunda yürüme, konuşma kabiliyetini büyük ölçüde geri kazanmış durumdaydı. Daha da önemlisi, sinir sistemi testleri ve MRI götüntüleme sonuçları neredeyse tamamen sağlıklı birininkilere eşti.

Küçük kızın hikayesi ve gelinen nokta, haberlerde boy göstermenin dışında bir makale olarak da yayınlandı. Tek bir vaka ile bir sonuca varmak söz konusu olmasa da, baş araştırmacı Dr. Paul Harch bu başarının normobarik ve hiperbarik tedavilerin art arda kullanılmasıyla yakalanmış olabileceğini söylüyor. Harch “hiperbarik oksijen tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda kısa ve tekrarlı normobarik tedavi uygulamak bir seçenek olabilir” diyor ve ekliyor: “Boğulma sebebiyle nörolojik zarara ve beyin hasarına uğrayan hastalar için bu düşük riskli tedavinin büyük etkileri olabilir.”

Kaynaklar:

Science Alert

academia.edu

Medical Gas Research

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!