Hiç incinmemiş gibi sevmeye hazırım, her şeye rağmen ayaktayım!

Yıllar geçer, bizler yaşadıkça “yaş alırız” ve yaşlandıkça daha çok biliriz değil mi? Hani büyüklerimiz vardır “ben senin yaşındayken” diye başladıkları cümleler kurarlar, yirmili yaşlardayken bunları kulak arkası ederiz, otuzlara geldiğimizde biraz daha “şimdi anlıyorum” olur ve daha da ileri gittiğimizde (ki henüz resmi yaşım olarak varamadığım için affınıza sığınarak yorum yapamıyorum) belki de “işte şimdi oldu, ne dediyse doğruymuş” diyeceğiz…

Ben bu yazımda sizlerle bir söz üzerinden hayatlarımıza ve yaş aldıkça hayata olan bakış açımıza, belki bugün etrafımızdan çokça duyduğumuz “çok haksızlığa uğradım, hayat bana istediklerimi getirmedi, ben bir türlü bana değer verecek insanlarla karşılaşamıyorum hep ezildim hep çile çektim” veya “beni kandırdı beni aldattı beni hayata küstürdü” gibi mesajlarla dolu olan çevremize, sözlerimize bir yakından bakalım istiyorum… Sevgili Mark Twain işte bugün bize pusula olacak bir söz söylemiş bakın nasıl cümleler kurmuş:

“Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans et, hiç incinmemiş gibi sev, hiç kimse dinlemiyormuş gibi şarkı söyle, dünya cennetmiş gibi yaşa.”

Şimdi bu söyleri yanımıza alalım ve gelin güzel uzun bir yolculuğa çıkalım birlikte ama özellikle birlikte bakmak istediğim yer o “hiç incinmemiş gibi sevmek” hali…. Tabi ki bu öncelikle aşk ilişkilerimizi kapsayacak, sonra belki kardeşimizi sonra belki dostumuzu arkadaşımızı sonra belki yıllarca beslediğimiz ama yine de vefatı ile dünyamızı terk eden can-ım köpeğimizi… Ama bizler sizinle birlikte korkmadan yol alacağız kendimize doğru…

Öncelikle tabi ki kendimden vereceğim örneklerle ve zor da olsa itiraflar ile başlayacağım evet… Hiç incinmemiş gibi sevmek, ben çokça kaçtım, evet binlerce sebebim vardı evet aldatılmıştım, sevilmeye layık olmadığıma derinden inanmıştım. Bir erkeğin bir kadını sevebilmesine olan inancım sıfırdan daha da aşağıya inmişti ki bir erkeğin bir kadına arkadaşlık bile duyabilmesi benim için “inanılmayan” bir kavram olmuştu. Yıllar boyunca kimse ile bir daha birlikte olamadım, çünkü ben o derece incinmiş o derece kırılmıştım ki işte tam da bu sözde anlatıldığı üzere “incinmiştim”… Hem de ne incinmek, paramparça olmuştum, yerle bir olmuştum, sevdiğim bir adamın yokluğuna alışmam gerekmişti hemde başka bir kadın ile olduğunu bile bile, hem de boşanma sürecimiz de dahil olmak üzere bu durumun farkında olacak ve sabır dileyerek geçen günlerim olmuştu evet itiraf edeyim… Çok zaman kimseye göstermeden döktüğüm gözyaşlarım, insanlar evliliklerini sevdiklerini gelecek planlarını anlatırken başımı eğdiğim, içimden geçen binlerce isteği şimdi değil diye susturduğum çok derin ve çok sessiz zamanlar oldu… Evet çokça incinmiştim…

Sonra öyle bir sevgi ile kutsandım ki hayatım “sevginin” yepyeni bir tanımı oldu, bir erkeğin bir kadına verebileceği en temiz en güzel duygunun… Belki tecrübe edilecek o muhteşem sevmek halinin yani hiç incinmemiş gibi “yola devam etmek”, öyle bir güç ile geldi ki sadece şükür kaldı geriye onlarca incinmişlikten, yaradan, korkudan ve ne olacak düşüncesinden, endişesinden… Fakat işte o incinmişliği hala tam olarak atamamıştım, bir nokta geldi çattı ve ben daha fazla korktum, daha fazla düşünür oldum “yine aynı şeyler mi olacak” sorusuna daha fazla takılır oldum. Orada bir seçim yaptım, evet bir sevgiden gitmek seçimi; tekrar incinmeyi göze alamadığım için…

Bugün ise yepyeni bir noktadayım, o gün bir yola çıkmıştım, ilahi sevgiyi yani incinse de ve her ne yaparsa yapsın bir insanı insan olduğu için sevmeye devam edebilmek haline… Her ne olursa olsun affedebilmek ve yeniden bir şans verebilmek haline… Yeniyi kucaklayabilmek, sevginin muhteşem gücü ile kutsandığımızı ve bu yetinin insana bahşedilmiş olan en güzel şey olduğuna tüm kalbimle inanmak halime… Bugün bir sevginin sahip olmak olmadığına ve birlikte bir zaman geçirilecek ise ve bir şey öğrenilecekse bunun muhteşemliğine, buna sadece derin derin şükredebilmeye… İncinirim, kırılırım, yine “aynı yollardan geçerim” diye korkmadan, evet seviyorum, hayat teşekkür ederim ve deli gibi sevmeye ve incinsem de denemeye devam edeceğim diyebilecek cesareti kendimde bulmaya…

İşte ben bugün yepyeni bir serüvenin başında bu incinmişliklerimi de yanıma alarak durmaktayım, yeni adımlar yeni yolum önümde açıldı bile bugün bu yolculuğa sonuna kadar karanlıkları da olsa yağmuru ve fırtınası da olsa beni sarsan keşiflerden geçecek de olsa tüm kalbim ile razıyım; ben incindim ve ayağa kalktım… Evet yürümeye hazırım…

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sen, karşında duran muhteşem sevgiye hazır mısın, sana ulaşan aşk olmak hallerine eski “incinmişliklerle” yükler yükleyip sırtını bir türlü doğrultamamakta mısın? Herkesi çevrenden uzak tutup daha fazla kırılmak istemiyorum diye yeni sevgilerden mi intikam almaktasın? O beni aldattı sen de beni aldatacak mısın diye yanındaki can-ım sevgiliyi boşu boşuna suçlamakta mısın? Ve en önemlisi gibi işte “hiç incinmemiş gibi sevme”yi becermeye, başarmaya ve bugün yepyeni sevdalara adım atmaya gönüllü müsün?

Eğer cevabın “evet” ise, haydi gel tut ellerimden ve “hiç incinmemiş gibi sev”…

Pınar Özeken (Ulus)
2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini ... Devam