Hayattaki pişmanlıklarınız, kazanca dönüşebilir mi?

Geçtiğimiz aylardan birinde, Strayer Üniversitesi öğrencileri, New York sokaklarının birine kara bir tahta koyup ortasına “hayattaki en büyük pişmanlığınız nedir?” yazar ve tahtayı dolduran kişilerin cevaplarını gün boyu kaydeder. Kimi konfor alanından hiç çıkmadığı için şikayet etmiş kendinden, kimi daha fazla “seni seviyorum” demediği için. Kimi ailesine daha fazla zaman ayırmadığı için pişman, kimi kendine daha fazla kıymet vermediği için. 

Eylemler ve ifade biçimleri farklı olsa da ortak nokta şu: insanlar pişmanlıklarını yaptıkları üzerinden değil, yapmadıkları üzerinden dile getiriyor. Görüyoruz ki eylemlerimiz değil canımızı acıtan, onlara bir şekilde sahip çıkıyoruz ama eylemsizliklerimiz yüzünden daha çok acıyor canımız. Belki de hayatta her şeyi aksiyon alarak çözmeyi öğrenerek büyüdüğümüz içindir.

Sanıyoruz ki harekete geçerek her şeyi çözeriz. Bir sorun çıkar ortaya, “şimdi ne yapsam?” diye çözüm ararız. Mutlaka bir şey yapmak zorundayızdır. İş yerinde biriyle bir şey yaşarız, hemen neyi neden yaşadığımızı anlamadan panik içinde meseleyi kabaca halledip kapatmak isteriz. İlk hareketimiz çözmeye çalışmak olur, anlamak bir yana, oluruna bırakmak zor gelir, mutlaka çözmeliyizdir. İki tarafın anlaşmazlığına şahit oluruz, eylemsel çözümlerimiz yine iş başındadır, bu kez taraflara ne yapmaları gerektiğini söyleriz çünkü bize göre sebepler, altında yatan nedenler önemli değildir, çözüm her şey demektir. Elbette çözüm odaklı davranmak gerekli ama neyin hangi sebeple meydana geldiğini anlamadan yalnızca hareket etmek geçici bir süre işe yarar.

Pişmanlık insanı anda olmaktan alıkoyan bir duygu. Geçmiş olaylar sebebiyle pişmanlık, gelecek olaylar sebebiyle endişe hissediyorsan anı yaşamıyorsun demek, bunu biliyoruz. Anı yaşamak her dakika pozitif şeyler hissetmek, olumsuz duyguları görmezden gelip, bastırıp, sürekli yüzde gülücük, ışık huzmesi içinde her gördüğünü sevgiyle kucaklamak, her dakika çiçekler böcekler içindeymişçesine hayattan kopuk şekilde yaşamak değil, insan olmanın da bir sınırı var. Anda olmak demek, olumlu olumsuz tüm duyguları yaşarken o duyguların farkında olmak ve olumsuz duyguların seni kontrol etmesine müsaade etmeden duyguları senin kontrol ettiğin, onların kölesi olmadığın alanda kalmak demek. Olumlu olumsuz tüm hisleri yaşamaya izin vermek demek. Kendine bu izni verdiğinde başkalarına da kendisi olması için alan açmış oluruz zaten.

İlginizi çekebilir: Kusurlu olmanın güzelliği: Kintsukuroi

Pişmanlıkla ilgili yazılmış yerli yabancı kaynaklara bakıyorum, yazılanlar genellikle bu duyguyu engellemekle ilgili. O kadar korkuyoruz ki, o kadar tahammül edemiyoruz ki sayfalarca anlatıyoruz, “pişmanlık hissine nasıl sahip olmayız, ne yapabiliriz de bunu önleriz?” diye. Mümkün mü? Olanı kabul etmene, olana izin vermene sebep olan bir duyguyu kabul etmek başka hangi durdurma operasyonuyla kıyaslanabilir? Terazinin bir kefesinde kabul etmek, diğer kefesinde durdurmak var. Hangisi için daha fazla enerji sarf edersin? Hangisi seni daha iyi hissettirir, hangisi yıldırır? Anlamak lazım, direndiğin her an direndiğin şeyi daha güçlü kılarsın. Pişman olmamaya çalıştıkça yaptığım birçok şeyden pişman olurum, çünkü direniyorum. Direndikçe de pişmanlığı besliyorum, büyüyor, büyüyor, büyüyor ve kontrol edemediğim bir noktaya geliyor. Sonrası öfke, sonrası kızgınlık, sinirsel bozukluklar, haydi en başa dön.

Bu yüzden de olumsuz hislerden kurtulmanın bilmem kaç yolu, sonradan pişman olmamak için şimdiden  almanız gereken önlemler, pişman olmadan hayatı yaşamanın yolları gibi kaynaklar ne derece uygun bilmiyorum. 3 sene sonra yapacağın veya yapmayacağın belli olmayan bir şey için bugünden telaş yapıp önlem almanın amacı nedir ki? Bugünün kıytırık önlemi yarının belirsizliği içinde var olabilir mi? 3 sene sonraki senin nasıl bir sen olacağını biliyor musun da mevcut zihin bilginle olası acıdan korumaya çalışıyorsun? Neden kendini şu günü güzelce yaşamaktan alıkoyuyorsun?

Pişmanlık bugünün tadını çıkarmayı engeller, doğru. Ama aynı zamanda seni sen yapan, bugünkü sen olmanı sağlamış teşekkürü hak eden bir duygu olduğundan bakış açında etkili bir ayar yapmak fena olmayabilir. Bu demek oluyor ki bir şeyden pişmansan onu görmezden gelmek de, ah ben bunu neden yaptım diye karalar da bağlamak da çözüm değil. Neler öğrendin, kazanımın ne oldu buna odaklan. “Hayatımın dersi” dediğin, şimdi rahat olduğun ama geçmişte seni zora sokan şeylerin içeriğine bir bak, mutlaka bir yerlerde pişmanlık da hissettin bunları yaşarken. Ve pişmanlıktı yeni kararlar almanı sağlayan. Yeni bir sen olmana izin veren. Ona iyi bak.

İlk paragrafta bahsettiğim ilham verici videoyu izlemek isteyen buyursun: 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Sıla Karadoğan
İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, ... Devam