“Hayallerine Koşan Kadınlar”: Başarılı Kolektifli kadınların iş – yaşam dengesi ve sosyal hayatlarına dair

Dayanışma, yaratıcılık, ilham, dostluk, başarı, yeni fikirler, motivasyon ve birlik dolu olan “yeni nesil” çalışma alanı Kolektif House, sosyal medyada, hayalleri peşinden koşan başarılı Kolektif kadınlarını öne çıkarmak amacıyla “Hayallerine Koşan Kadınlar” isimli bir seri başlattı. Hayallerine Koşan Kadınlar’ın hayatlarının ilham verici dönüm noktalarına yakından bakan ve insanlara iş motivasyonu anlamında ilham vermeyi amaçlayan bu serinin 3 başarılı ismi Burşem Ege, Göksemin Gökalp Özdemir ve Rina Onur’la Uplifers olarak keyifli birer röportaj gerçekleştirdik. İşte tutkulu, azimli, yaratıcı, başarılı ve mutlu bu 3 kadının başarılarına ve iş hayatına dair ilham verici cevapları.

Burşem Ege – Ajans Kurucusu / Hem Dem Reklam Ajansı

Öncelikle, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Reklamcılık Bölümü mezunuyum. Nereden esinlendim hatırlamamakla birlikte hep kreatif şeylerin peşinden koştuğumu biliyorum. 10-11 yıldır aktif olarak çalışıyorum, üniversite öğrencisi olduğum zamanlarda mezun olduğumda işimin hazır olmasını çok istiyordum, öyle de oldu.

6 yıl televizyoncluluk yaptım, çoğunlukla yurt dışından eğlenceli yarışma programı formatlarını getirip ülkemiz tüketimine göre uyarlayan ekibin aktif üyesiydim. Yetmedi televizyon dizileri, sit-comlar, sinema filmleri gibi birçok önemli projede görev aldım. Sonra Türkiye tanıtımı için çalıştım ve dünyayı gezdim, ülkemiz ihracatına gönül verdim. Bu işin manevi yönüydü beni benden alan, mutluluk sebebi!

Gün geldi, artık bir kurum ve markadan ötesine geçme vaktimin geldiğini anladım. Yaklaşık 15 ay önce reklam ajansımı kurdum ve Kolektif House’a geldim. Markalarını, ki onlara çocuklarım diyorum, ayrımadan hepsine aynı heyecanla yaklaşan ve sahiplenen bir ajansın kurucusuyum. İşime aşık, üretmeye doyamayan, keyifli projeler yapmak için can atan bir reklamcıyım. İşin büyüğü küçüğü olmaz prensibiyle çalışmaya bayılıyorum o zaman heyecan seni hiç yalnız bırakmıyor ve iyilikler de.

Nasıl bir çalışma temponuz var? Bu tempo içerisinde kendinize zaman yaratabiliyor musunuz?

Bana kalırsa sürekli çalışıyorum ve eğleniyorum. İşinden keyif alan kişiler çok şanslıdır ve çalıştığını hissetmez. Bu sebeple, ofisteyken de kendime zaman ayırabiliyorum çekimdeyken de ya da bir projeyi çok hararetli tartışırken. Sihirli sözcük yaptığın işi sevmek.

Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?

Mümkün olsa seyahat etmeden durmazdım. Turist olmanın verdiği özgürlük tüm hayatımıza yayılabilse herkes çok mutlu olurdu. Ben birlikteliği çok seviyorum, ajans ismimiz de boşuna Hem Dem değil  Nerede olduğumu umursamadan sevdiklerimle vakit geçirmeye, muhabbet etmeye, gülmeye, eğlenmeye bayılıyorum. Koşmayı çok seviyorum, eski bir kısa mesafe koşucusuyum. Gece araba kullanmaya ve dönemsel olarak nefes almadan kitap okumaya düşkünüm.  Hedefim adrenalin sporlarını hayatıma sokacağım günler 

Sizi daha yakından tanıyalım:

  • En son gittiğim şehir: Meksika / Guadalajara – Türkiye / Bodrum
  • En son okuduğum kitap: Zülfü Livaneli / Huzursuzluk
  • En son gittiğim konser: Hatırlayamayacağım kadar geride kalmış…
  • Dinlemeyi en çok sevdiğim müzik türü: Çeşitlilik gösterir ama sert tınıları pek sevmem
  • Şimdiye kadar en çok etkilendiğim kitap: Naomi Klein / NOLOGO
  • Kariyer hedeflerimde bana en çok inancım, pozitif düşüncelerim ve her şeyi olası görmem güç veriyor.

İş ve özel yaşam dengesini kurmak için nasıl bir formül uyguluyorsunuz?

Oldum olası başarının çok yönlü olmakla bir ilgisi olduğuna inanmışımdır. Kendimi iş dışı hayatın akışından koparmayı asla düşünemem. Beslenmek ve düşünmek için, iş hayatından başarıya koşabilmek için özel hayatın olması gerektiği yerde bizi bekliyor olması gerekir. Asla işe gidiş geliş saatlerim belli değildir ama her şeyin bir ortalaması vardır elbet. Hep işi düşünürüm ama özel hayatımı da hep korurum. Rengarenk olmak ve her şeye dokunmak seni tüm istediklerine yakın tutar 

Kolektif House’ta çalışıyor olmanın bu yaşam tarzı ve dengesine etkileri neler?

Kolektif House’u benim gibi insanlar, yine bizlere benzer insanları mutlu etmek için tasarlanmış. Her şeye dokunmak tam da burada devreye giriyor. Hayatında olması gereken ne varsa Kolektif House’da var. İş, sohbet, network, eğlence, spor, kullanışlı bir ortam, güler yüzlü insanlar kim bilir bazıları için de aşk. Burada ofisimi kurmak verdiğim doğru kararların başlangıcıydı iş kurma sürecimde. Burası insanı besliyor!

Göksemin Gökalp Özdemir – Marka Strateji Danışmanı

Öncelikle, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Çok farklı şehirlerde, 7 ayrı okulda okuyarak büyüdüm. Elazığ’da doğdum, çocukluğumun önemli bir kısmı Teksas’ta geçti. Dağlarda, izcilik kamplarında geçen her anımı dolu dolu yaşadığım bir çocukluğum oldu. Bu hayatta beni en mutlu eden şey yeni yerler, yeni ülkeler keşfetmek ve yeni şeyler öğrenmek. Tüm hayatım bunun üzerine kurulu diyebilirim.

Kariyerimden bahsetmek gerekirse: 17 yaşında girdiğim üniversiteden 20 yaşında mezun oldum. Üniversiteye girdiğim ilk sene, aldığım marketing dersleri ile marka yönetiminin beni ne kadar çok heyecanlandırdığını fark ettim ve o zaman bugün yaptığım işlerin hayalini kurmaya başladım. İş hayatıma TNT Express’te, taşımacılık sektörüyle başladım. Sonrasında, Swatch ile başlayan marka perakende kariyerime 25 yaşında Eren Holding bünyesinde Calvin Klein’ın marka müdürü olarak devam ettim. Yöneticilik kariyerime G-Star Raw, Vakko gibi markalarla devam ettikten sonra kendi işimi kurmaya karar verdim.

Şu anda marka, strateji ve dijital pazarlama konusunda şirketlere, ağırlıkla girişimcilere danışmanlık veriyorum. Marka danışmanlığı ve koçluğu konseptini bir araya getirerek markalara ve kişilere özel çözümler üreterek fark yaratmalarını sağlıyorum. Son yıllarda özellikle e-ticaret, web sitesi ve SEO üzerine çalışmalar gerçekleştiriyorum. Google ve Workup’ta girişimcilere mentorluk yapıyorum ve Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyim.  İngilizce MBA Bölümünde “Building Powerful Brands” dersi vermekteyim.

Nasıl bir çalışma temponuz var? Bu tempo içerisinde kendinize zaman yaratabiliyor musunuz?

Aynı anda farklı işler yaptığım için tempom yoğun. Buna tek çözümüm hafta sonu dahi, en geç 7:00’de güne başlıyor olmam. Böylece güne panik olmadan rahat bir şekilde başlıyorum ve kendime vakit ayırma şansım da oluyor.

Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?

Aslında boş zaman denilen kavramın zamanını çok verimli kullanamayan insanlara uygun bir kavram olduğunu düşünüyorum. İşin özünde tüm zamanımız biz verimli şekilde doldurmadıkça boş. Bu zamanı kiminle veya ne ile geçirdiğiniz o zamanın boş mu dolu mu geçtiğini anlamanızı sağlıyor. Bu açıdan baktığınızda benim hiç boş zamanım yok, hep dolu. İş dışı zamanımı en güzel dolduran şey de tabii ki ailem.

Sizi daha yakından tanıyalım:

  • En son gittiğim şehir: Kazbegi, Gürcistan
  • En son okuduğum kitap: Brooklyn Follies/Paul Auster ve Dangerous Ideas/Mike Walsh
  • En son gittiğim konser: Aile dostumuz Aksel Ventura’nın evinde verdiği resital.
  • Dinlemeyi en çok sevdiğim müzik türü: R&B, klasik müzik, jazz… Ruhuma o sırada ne iyi geliyorsa onu dinliyorum.
  • Şimdiye kadar en çok etkilendiğim kitap: Dönem dönem farklı yaşlarda farklı kitaplardan etkilendim; Search Inside Yourself -Chade-Meng Tan, Art of War – Sun Tzu bunlardan sadece ikisi.
  • Kariyer hedeflerimde bana en çok ailem ve kurduğum hayaller güç veriyor.

İş ve özel yaşam dengesini kurmak için nasıl bir formül uyguluyorsunuz? 

Pazar günleri benim için önemli. Her pazar günü tüm haftamın özel ve iş olarak programlamasını yapıyorum.. Anlık olarak programlar değişebiliyor fakat genel olarak sistemli olmayı seviyorum. Hafta içerisinde yemek yapacağım günleri bile planlamam gerekebiliyor. Eşim bu dengeyi sağlamamda en büyük desteğim.

Kolektif House’ta çalışıyor olmanın bu yaşam tarzı ve dengesine etkileri neler?

Kolektif House sadece bir ofis değil, benim gibi düşünen, tutkuları olan güzel insanlarla tanışmama vesile olan bir yer. Uzun bir süredir birlikte çalıştığım ortağımla bile burada tanıştım. Buranın bana verdiği enerji ve motivasyon sayesinde, huzurlu bir  iş ve yaşam dengesi kurabiliyorum.

Rina Onur – 500 Istanbul Fonu Kurucu Ortağı

Öncelikle, sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Yatırımcılık ve girişimcilik arasında tam 360 derecelik bir tur yaptım diyebilirim. Kariyerime Londra’da yatırım bankacılığıyla başlayıp, risk sermayesi fonuna geçip, sonrasında soluğu girişimcilikte aldım. Önce Peak Games ve sonrasında da Hemenkiralık’ın kurucu ekibi arasında yer aldıktan sonra, geçen sene 500 İstanbul girişim sermayesi fonunu kurdum. Şimdilerde İstanbul’da yaşıyor olmakla beraber, çok sıklıkla gezmek, hem girişimciler, hem de yatırımcılarla bir araya gelmek durumunda oluyorum. En çok zaman geçirdiğim yerlerden biri Silikon Vadisi..

Nasıl bir çalışma temponuz var? Bu tempo içerisinde kendinize zaman yaratabiliyor musunuz?

Aslında hem şansım, hem şanssızlığım olsa gerek ben iyi bir internet bağlantısı olan her yerde çalışabilirim aslında. Her yerden çalışabilmek çalışma şartlarına esneklik katarken, aynı zamanda maalesef çalışma temposunun alışılagelmiş iş saatlerinin çok dışına çıkmasına da sebep oluyor. Yatırım yaptığımız girişimlerin bir kısmı Türkiye’de yer alırken, bir o kadar da Silikon Vadisi’nde, İsrail’de ve Avrupa’da yaptığımız yatırımlar bulunuyor. O yüzden gündüzleri Türkiye’deki işlerimizi ve toplantılarımızı hallederken, saat 19:00’dan sonra Amerika’yla yapacağım telekonferanslar başlıyor. Allahtan küçüklüğümden beri çok uyku düşkünü olmadım; günde 4-5 saat yeterli oluyor bana.

Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz?

Fırsat buldukça “hiçbir şey yapmadığım” yolculuklar ve seyahatler favorim. Fiziksel ve kültürel aktiviteleri bile limitli tuttuğum, boş boş dolanıp sadece yeme-içme araları verdiğim geziler gerçekten deşarj olmama çok yardımcı oluyor. Tabi ki çalışma temposuna çok sık seyahat yerleştirmek mümkün değil, İstanbul’da olduğum zamanlarda film ve dizi izlemek en sık yaptığım “down-time” aktiviteleri. Hiçbir spor veya sanat dalına aşırı yatkınlığım yok, durup durup GoT izliyorum anlayacağınız! 

Sizi daha yakından tanıyalım:

  • En son gittiğim şehir San Francisco (iş için!), keyif için ise Nis
  • En son okuduğum kitap “Stealing Fire: How Silicon Valley, the Navy SEALs, and Maverick Scientists Are Revolutionizing the Way We Live and Work”
  • En son gittiğim konser Made of Sounds
  • Dinlemeyi en çok sevdiğim müzik türü Bu konuda hiç seçici değilim pop, hip hop, elektronik dans… Kulağıma ne iyi gelirse!
  • Şimdiye kadar en çok etkilendiğim kitap Zen and the Art of Motorcycle Maintenance: An Inquiry into Values
  • Kariyer hedeflerimde bana en çok ailemin karşılıksız sevgi ve desteği güç veriyor.

İş ve özel yaşam dengesini kurmak için nasıl bir formül uyguluyorsunuz? 

Günümüz dünyasında ve yaptığım iş çerçevesinde, böyle bir dengenin varolmadığını kabul ederek, elde edilemeyecek bir gerçeklik için kendimi boşuna yormuyorum aslında. Yorulduğun veya bunaldığın zaman, yarım saatlik bile olsa koşuya çıkabilmek ve perspektif kazanmak çok önemli.

Kolektif House’ta çalışıyor olmanın bu yaşam tarzı ve dengesine etkileri neler?

Yaratıcı, dinamik ve çok çalışan bir grup insanla aynı ortamda çalışmak insana ilham veren bir şey. Toplantı arasında aşağıda bir kahve içmek, arada sırada komşu ofislere uğramak, yolda girişimcilerle karşılaşıp ayak üstü sohbet edebilmek günü daha heyecanlı kılmaya yardımcı oluyor. Kolektif’deki aylık ve haftalık aktiviteler de farklı şeyler deneme konusunda çok iyi bir fırsat.

Kolektifli “Hayallerine Koşan Kadınlar”ın ilham dolu hikayeleri için buraya tıklayabilir, Kolektif House‘un benzersiz dünyası hakkında fikir sahibi olmak için web sitesini ziyaret edebilir, Instagram adresini takip edebilirsiniz. 

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!