Evlenmeden çocuk olur mu? Olursa ne olur?

Evlenmeden çocuk olur mu? Olursa ne olur?

Bu sorulara cevap arıyorum. Sizlerin de cevaplarını, düşüncelerini merak ediyorum. Acaba bize öğretilen, doğduğumuz andan itibaren gördüğümüz bir model olduğu için mi aşık olunur, nişanlanılır, evlenilir, sonra çocuk olur diye düşünüyoruz ve bu düşünceyle hareket ediyoruz? Annelerimiz babalarımız evli olmasaydı, birlikte ya da ayrı yaşayan bireyler olarak bizleri yetiştirseydi evlenme gerekliliği ortadan kalkar mıydı?

Evlenmeden önce çocuk yapılsa ne olur? Hatta hiç evlenilmese, kağıtlara imza atılmasa, evlilik cüzdanı olmasa da gönüllerde birliktelik olsa, hayat arkadaşım, yol arkadaşım, sevgilim olarak yaşama devam edilse ne olur? Anne baba olmayı deneyimlemek isteyen kadın ve erkek bir araya gelse ve çocuk yapsa, (bunun için artık sevişilmesine de gerek yok!) çocuğu birlikte sevgiyle büyütse bu ütopya mı? Olur! Birbirine sevgisi tükenen evliliklerin içinde ya da boşanma çatışmalarının arasında çocuk yetiştirmektense; evli olmayan ama sevgilerini cömertçe paylaşan kadın ve erkeğin çocuk yetiştirmesi daha sağlıklı olabilir mi? Böylece; olası boşanma tramvasının da önü kesilmiş olmaz mı?

aile
Evlendikten sonra birbirine sevgisi tükenen anne babanın yanında yetişmektense, evlenmeyip birbirlerine sevgilerini cömertçe paylaşan kadın ve erkeğin yanında yetişmek daha sağlıklı değil mi?

40’ına yaklaşan ve şimdiye kadar evlenmeyen bir kadın olarak bu soruları sormam, sorgulamam, sizlere de sorgulatmam anne olmayı istememden kaynaklı. Evlenmeden çocuk yapılamayacağı yalanını biri söyledi de hepimiz ona mı inandık? Yoksa Türk filmlerinden, mahalle baskısından çocuk ‘’PİÇ’’ damgası yemesin diye korkudan mı evleniliyor?

Evlenmeden önce kazayla çocuk olunca neden hemen evlenilmek zorunda hissediliyor? Hamile kalınması evlenmek için bahane mi oluyor? Kazayla kızlık zarı yırtılan kadınların kendilerini evlenmeye mecbur hissetmeleri neden? Bu dayatmalar nereden geliyor? Hiç sorguladınız mı? İnsanın üzerinde bu kadar baskı olması normal mi? Danışanlarımın yaşanmışlıklarından çıkardığım sonuç şu; çok güçlü hipnozlar almışız ve bilinçli farkındalığımız aslında yok!

Mutluluğa ulaşmak için evlilik şart mı?

Geçenlerde babamla konuşuyorduk, 70 yaşında geleneksel Türk erkeği babam; ‘’Evlilik aslında gerekli değil, akışta olursa olur.’’ dedi. Babamdan bunu duymayı hiç beklemeyen ben; kısa süreli şokumu atlattıktan sonra evliliğin hipnotik telkinlerle, hayatta yapılması gerekenler listesinde yer alan mecburi bir madde ve yapılmazsa eksik hissedileceği zannedilen bir kavram olduğunu fark etmeye başladım. İyi de biz olduğumuz halimizle, neden tam ve mükemmel olduğumuzu kabul edemiyoruz? Özellikle kadınlar neden mutluluk için evliliği olmazsa olmaz olarak görüyor? Kadın Olmak kitabımda da yazmıştım, evlilik değerli olma ihtiyacımızı mı karşılıyor? Çocuk; evlilik olmadan olmaz diye dayatılmış bir kanun gibi yıllardır. Evlilik; terk edilme, aldatılma, yalnız kalma, kaybetme korkularımızı tetikliyor mu? Yoksa evlilik; gönlümüze su serpen bir garanti mi? Hayatta neyin garantisi var ki?

 
mutsuz kadın
Evli olmak ya da olmamak olumsuz duyguları ve korkuları yaşamanızı engellemiyor.

Pek çok danışanımla kadın, erkek, ilişkiler, evlilikler, sorunlar, aldatmalar, aldatılmalar, boşanmalar, terk edilmeler üzerine çalışıyorum. Fark ediyorum ki; ortak nokta şu; acı, öfke, suçluluk, pişmanlık, nefret vb. duyguları, yalnız kalma, kaybetme vb. korkuları deneyimliyoruz. Bunu da ilişkiler üzerinden yaşıyoruz. Hiçbir duygu ve korku durumu günlerce aylarca hissedilmiyor. Geliyor geçiyor, yine geliyor, yine geçiyor. Her geçenin ardından kişi bir değişim ve gelişim içerisinde. Buna olgunlaşma süreci diyelim. Evli olmak ya da olmamak bu duyguları ve korkuları yaşamayı engellemiyor. Süreci ortadan kaldırmıyor.

Ezberleri bozun

Bana uzun zamandır ilham olan bir çift var. Bilinçli bir şekilde çocukları olmasına karar verdiler. Kadın; kendini anne olmaya hazır hissetti, adam da baba olmaya. Birbirlerine sevgileri, saygıları, anlayışları şahit olduğum kadarıyla çok fazla. Ailelerinin baskılarına, toplumun yargılarına, arkadaşlarının sorgulamalarına aldırmadan birlikte aynı çatı altında sürdürdükleri yaşamlarını, harika bir bebekle taçlandırdılar. Evlenmediler! Bana ilham oluyorlar, sizlere de ilham olması için paylaşmak istedim. Kısacası kadınlara ve erkeklere bahşedilen en kutsal hediye çocuk! Anne, baba deneyimi için evlilik şart  ya da gerekli değil. Babamın dediği gibi evlilik akışta olursa olur. Kendinizi sıkmayın, daraltmayın. Ezberleri bozun! Kendi istediğiniz yaşamı yaşayın, ailenizin sizden talep ettiği, toplumun dayattığını değil. Önemli olan gönüllerin bir olması, bu birliktelikle çocuğu sevgiyle yetiştirmek. İster evli, ister evli değil.
Sevgilerimle…

Hande Akın Kişisel Dönüşüm Danışmanı & Yazar
5 Şubat 1977 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Bölümü’nden mezun oldum. 15 yıl reklam sektöründe prodüksiyon ve ... Devam